3 Ağustos’ta başlayan IŞİD’in Êzid’i fermanını dünyaya duyuran gazeteci Hayri Kızıler, gazetemiz için yazdı
Hayri Kızıler
Êzidîler, bilinen ya da bahsedilen kadarıyla başlarına gelen 72. Ferman’dan sonra 3 Ağustos 2014’de 73. Ferman’ı yaşadılar. Bilinen diyorum, çünkü bazı yerel tarihçiler arasında bu sayıyı 108’e kadar sayabilenler var. Ama hepsinin ortak görüşü, en son Ferman’ın, sonuçları itibariyle Êzidîlerin yaşadığı en büyük trajedi olduğu. Ferman öncesi Şengal’i biraz anlatmanın, Ferman’ı nedenleri ve sonuçları ile daha iyi anlamaya yardımcı olabileceğini düşünüyorum.
Şengal’in konumu
Şengal Kürdistan’ın en güneyinde bulunan bir şehir. Irak siyasi haritasına göre Ninova eyaletinin merkezi Musul’a bağlı bir ilçe. Hemen kuzeyinde Duhok şehri var. Batı tarafından ise Suriye ve Rojava ile sınır. Şehir merkezi de dahil köyleri ile birlikte nüfusu 450 bin. Şehir merkezinin nüfusu 40 bin civarında. Şehir merkezi hariç tüm köyler homojen bir yapıda ve hepsi Êzidî inancında olan Kürtler. Şehir merkezinin ise yarısı yani 20 bin Êzidî Kürt, diğer yarısı ise Şia Kürt, Şia Türkmen, Şia Arap, Sünni Kürt, Sünni Türkmen ve Sünni Arap. Şehirde bir de kilise bulunuyor. Birkaç Hıristiyan aile de var sanırım. Anlaşılacağı üzere toplam nüfusun 430 bini Êzidîlerden oluşuyor.
Êzidî coğrafyasında (Ezidxan) Şengal Dağı tam ortada bulunuyor. Dar ve uzun bir dağ. Yaklaşık 70 km. uzunluğunda. Dağın güneyi Şengal merkez, Til Benat, Til Kasap, Rambosi, Gir Zerik, Til Azer, Koço, dağın kuzeyinde ise, Xanesor, Sinoni, Guhbel, Digure, adını hatırlayamadığım birkaç köy daha var. Köy diyorum ancak her köyün nüfusu hemen hemen Şengal merkezdeki kadar.
Saddam’ın fermanı
Aslında bahsettiğim bu köyler, 1975 öncesine kadar yok. 1975 öncesi Êzidîler Şengal merkez, ki Şengal merkez de dağın eteğinde, dağ ve dağın eteğindeki köylerde yaşıyorlardı. Ancak daha öncesi yetmişlerde Şengal alanında KDP, etkili bir örgütlenme içerisindeydi. KDP’nin 1975’te Aş-Battal ile birlikte silah bırakması sonucu, KDP alandan çekildi. Êzidîler barbar Saddam önderliğindeki Baas rejimi ile başbaşa kaldılar. Êzidîlerin yarı ferman dedikleri süreç başlamış oldu. Baas rejimi tarafından Êzidî köyleri yakıldı, köyler ve dağ Êzidîlere yasaklandı. Êzidîler zorla çöl içerisinde susuz alanlara yerleştirildi. Yukarıda bahsettiğim köyler bu biçimi ile oluştu. Êzidîlerin kendilerini koruyabilecekleri bir tek Şengal Dağı vardı o da ellerinden alınmış oldu. Ki tarih boyunca bu dağ Êzidîleri hep korumuştu.
Saddam sonrası
Êzidîler açısından bir sonraki trajedi süreci, 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgali ile başladı. Irak’ın işgali sürecinde ABD’nin alandaki müttefiklerinden KDP tekrar Şengal’e geldi ve yerleşti. Saddam rejiminin devrilmesi sonrasında yeni kurulan Irak hükümeti ile birlikte KDP Şengal yönetimine ortak oldu. Okullar, hastaneler, devlet daireleri, ordu ve polis gücü Irak merkezi hükümetine bağlıydı. KDP peşmergeleri ve kısmen de YNK peşmergeleri de polis gücüne paralel asayiş gücü olarak bulunuyordu. Tüm bu ikili yönetime rağmen etkili olan güç KDP yönetimiydi. Bunun yanında, KDP Irak merkezi hükümetinden yüklü bir miktarda para da alıyordu.
KDP’nin ipoteki
KDP bir biçimi ile maddi olarak halkı kendisine bağlamış ve Êzidîlerin yaşamını ipotek altına almıştı. Hemen her evde en az bir kişi KDP asayişi içerisinde bulunuyordu. KDP’ye üye olan her eve maaş veriliyor, erzak yardımı yapılıyordu. KDP’ye üye olmayanlar da vardı, Şengal’de iş imkanı olmadığı için bu aileler daha çok Şengal dışında Rabia’da (Rojava-Til Koçer’e sınır) tarlalarda mevsimlik işçi olarak çalışıyorlardı. Bir kısmı da Hewler, Duhok, Süleymaniye ve Musul’da kelle koltukta çalışıyorlardı.
Özetle KDP tarafından verilen maaşla insanların tüm hayatları ipotek altına alınıyor, karşı çıkanlar, muhalif kesimler oluşturulan sistemle, baskı altında tutuluyordu.
Sıkıntı yok diyordu
9 Haziran 2014’de IŞİD Musul’a saldırdığında, Şengal’de de sıkıntılı günler başlamıştı. İnsanlar endişeliydi. İşin gerçeği ne yapacaklarını da bilmiyorlardı. Sıkıntılarını KDP yönetimine söylediklerinde, KDP yönetimi ciddi bir sorun olmadığını, IŞİD’in Şengal’e saldırmayacağını, saldırırsa da yeterli güçlerinin olduğunu ve Şengal’i savunacaklarını söylüyordu.
Sonrasında IŞİD Şengal’e 45 km uzaklıktaki Telafer’e saldırdı. Yaklaşık 250 bin Şia Türkmen Şengal’e sığındı. Êzidîler IŞİD’in Şengal’e de saldırma ihtimaline karşı endişeliydiler, kendi dertleri yeterince vardı, ancak Şia Türkmenlere yardımcı olmaktan da kendileri alamıyorlardı. Şehirde çok büyük tüketim maddesi sıkıntısı da başlamıştı. Şia Türkmenler bir ay içerisinde çar çabuk, karayolu ile Duhok üzerinde Hewler’e gönderildiler, oradan da uçakla, Necef, Kerbela ve Bağdat çevresine gönderilip yerleştirildiler. Özel bir operasyondu sanırım. Telafer’deki Sünni Türkmenler ise IŞİD denetimine geçen Telafer’de kaldılar ya da Musul’a gittiler.
YPG alıyor KDP veriyor
Şengal’de sıkıntılı günler daha da artmıştı. IŞİD burunlarının dibine kadar gelmişti. Şengal’e açık kapı olarak sadece Rabia üzerinden Duhok kalmıştı. Ancak Rabia da tehlikeli bir duruma gelmişti. Hemen Rabia’ın kuzeyindeki Zumar’ı da IŞİD ele geçirmişti ve Rabia’ya saldırma hazırlığındaydı. Rabia ise Şengal ve Duhok arasındaki köprüydü. KDP’nin denetimindeydi. Yani stratejik bir noktadaydı Rabia. Sonunda IŞİD Rabia’ya da saldırdı. Ele de geçirdi. Rojava sınırındaki Rabia, YPG güçleri tarafından alındı ve KDP’ye tekrar teslim edildi. Ancak IŞİD tekrar KDP’nin elinden aldı. Bu durum birkaç kez tekrarlandı. YPG şehri alıyor KDP’ye teslim ediyor, ertesi gün IŞİD tekrardan KDP’nin elinde alıyordu. Yani açık olan tek kapı sürekli el değiştiriyordu.
Şengal kuşatılmıştı
Şengal’in hemen güneyindeki Baac ve Bilec kasabaları da IŞİD’in eline geçmişti ve Şengal tamamen IŞİD tarafından kuşatılmıştı. Çıplak gözle halk köylerden IŞİD’lileri görebiliyordu. Ayrıca yedi ayrı yerde IŞİD köylere ağır silahlarla taciz atışlarında da bulunmuştu. Ve KDP hala temcit plavı sunar gibi aynı söylemlerle halka, IŞİD Şengal’e saldırmaz, 17 bin peşmerge ve ağır silahlarımız var, takviye güç istedik diyordu.
Ve Ferman geldi çattı
2 Ağustos gece saat 02.00 civarında patlama sesleri duyduk. Havan sesleriydi duyduğumuz. IŞİD, Girzerik ve Siba Şex Xidir köyüne saldırmıştı. Tabi IŞİD’in daha önce yaptığı 7 köye yaptığı biçimdeki taciz gibi algılandı bunlar da. Sonrasında Girzerik ve Siba Şex Xidir’dan farklı haberler gelmeye başladı. Sonrasında ise Şengal’in güney tarafındaki tüm köylerden. Diğer köylerin dışında Girzer, Siba Şex Xidir’da çatışmalar vardı. Halk direniyor ve çatışıyordu. KDP peşmergeleri ise halkın aksine Şengal’i terk ediyordu. Bu durumu gören halk da Şengal’den kaçmaya başladı. İlk saatler tanık olduğum, KDP’nin ‘ben gidiyorum’ bile demeden, 450 bin Êzidîyi, savunmasız bırakarak Şengal’i terk etmesiydi. Halk dağlara yönelmişti. Telefonla katıldığım bir televizyon kanalında ‘halk nereye doğru gidiyor?’ sorusuna verdiğim cevabı dün gibi hatırlıyorum; halk nereye gideceğini bilmiyordu, can havliyle kendini dağlara vurmuştu, bir saat sonrasını düşünecek hali yoktu kimsenin. Nutkumu tutan ve hatta beni nefessiz kılan, en büyük şey ise dünyanın belki de insanlık tarihinin en büyük ihaneti ile tanışmamızdı. Bir televizyonun haber bültenine katıldığımda, bu yaşananlar ikinci Harpagos olayıdır demiştim. Konuşamıyordum ve bir cümleyle özetlemiştim durumu. Hala da aynı kanaatteyim.
‘KDP bizi sattı’
Bir yandan haber ajanslarına ve televizyonlara haber geçiyor, bir yandan çekim yapıyor, bir yandan da halkla birlikte dağın güvenli alanlarına ulaşmaya çalışıyordum. Biraz kendimi toparlamıştım. O anları belgelemeliydim.
Ağustos sıcağı ve susuzluk, insanlarda katliam korkusunun önüne geçmişti. Kamerayı gören bütün herkes, teklifsiz tüm halsizliklerine, yorgunluklarına ve korkularına rağmen konuşmak istiyordu. Konuşmak için kamerayı görmeleri yetiyordu. Ancak susuzluktan ağızları kurumuş halde kendilerini zorlayarak konuşuyorlardı. İlk kurdukları cümle ‘KDP bizi sattı’ cümlesiydi. İnsanların gözlerindeki fer sönmüştü.
9 HPG’li soykırımı engelledi
Fermandan bir ay öncesinde, 12 HPG’li Şengal’e gelmişti. Silahsız bir biçimde köy köy dolaşıp halkın kendisini nasıl savunması gerektiğini anlatıyordu. Bu durumun farkına varan KDP, 3 HPG’liyi tutuklamıştı. Geriye kalan HPG’liler Êzidî gençlerini Şengal’i savunmak için eğitiyorlardı. Ferman kapıya dayandığında bu HPG’liler ve yanlarındaki gençler Şengal Dağı’nı ve Sinûnê kasabasını koruyacak ve gerçekleşmesi muhtemel bir Êzidî soykırımının önüne geçeceklerdi.
200 bin insan dağda
Ben de halkla birlikte sabah saat 09.00 gibi Şengal’den çıktım. Gece yarısı, Çilmera’ya (Şengal Dağı’nın zirvesi) ulaştım. Çilmera’da zomlar vardı, su ihtiyacımızı orada giderdik. Telefonumun şarjı bitmişti. Neyse ki kameramın yedek pilleri vardı. Herkes gibi ben de uykusuz bir gece geçirmiştim. Halk şaşkın bir şekilde dağın bir ucundan başlayıp diğer ucuna giden asfalt yolda gidip geliyordu. 200 binin üzerinde insan, Şengal Dağı’na sığınmıştı. Bu arada zomlardan birinde jeneratör vardı. KDP’nin dağdaki karakollarında unuttuğu ya da götürmediği bir jeneratör. Köylü bir aile kendisi için jeneratörü getirmişti. Bana oldukça yardımcı oldu. Elektrik ihtiyacımı akşamları oradan gideriyordum.
IŞİD dağa saldırıyor
Kamerayı kime doğrultuysam, tüm dünyadan yardım istiyordu tabi KDP’nin onlara ihanetini eklemeyi unutmadan. Öğle saatleriydi, bulunduğumuz yerden hemen 5 dakikalık yürüyüş mesafesinden çatışma sesleri geldi. İnsanların korkuları artmıştı. Eğer IŞİD dağa da gelmişse, insanların gidecekleri başka yer kalmamıştı demekti bu. Oraya doğru yöneldim. Doğruydu; IŞİD dağa girmek istiyordu, orada bulunan 3 HPG’li, KDP’lilerin kaçarken bıraktıkları bir 23,5’luk doçka ile IŞİD’lileri etkisiz hale getirmişti. Sonrasında da IŞİD birkaç kez dağa çıkmayı denedi ancak çıkamadılar. Her seferinde karşı saldırıya uğradılar.
YPG koridor açtı
Dağın bir de diğer kapısı vardı, Geliyê Kersê. IŞİD orada da şansını denedi. Geliyê Kersê’deki 2 HPG’li, halktan temin ettikleri 12.5’luk doçka ile alanı da kontrol altına almıştı. Yine Êzidî Birliği (TEVDA) her ihtimale karşı orada bulunan iş makineleri ile yolun güvenliğini almak için birçok yerde barikatlar oluşturdu. Hemen aşağıda Sinûnê’den çatışma geliyordu. Orada bulunan 2 HPG’li de halkla beraber IŞİD’e karşı çatışıyordu.
Üçüncü gündü, YPG’den bir askeri birlik, çatışarak kısmen açtıkları koridordan dağa ulaştı. Halk bu insanların etrafında toplanmıştı. Konuştuğum YPG’liler, YPG ve Rojava Asayiş güçlerinin koridor açmak için çalıştıklarını söylediler. Hemen ertesi gün iki kamyon un geldi dağa. Koridor kısmen açıktı. İki ayrı tabur güç de Kandil’den Şengal Dağı’na ulaştı. Sonrasında koridor tam güvenlikli hale gelir gelmez insanlar, Rojava halkının da seferber olması ile arabalarla tahliye edilmeye başlandı.
Susuzluktan öldüler…
İlk sekiz günlük süreçte dağda yüzlerce çocuk ve yaşlı açlıktan, susuzluktan yaşamını yitirdi. Bini aşkın insan ise daha dağa ulaşmamadan yaşamını yitirdi. Dağa hiç ulaşamayan binlerce insan IŞİD’in eline geçti. Sayıların tam bilmemekle birlikte beş binin üzerinde genç kadın Musul, Rakka ve diğer bazı şehirlerde köle pazarlarında satıldı. En önemli soru Şengal savunulamaz mıydı sorusu. Böylesine hassas, Kürtler için çok önemli olan bir topluluk ve bir coğrafya olan Êzidîler ve Şengal neden savunulmadı.
Kim nasıl yaklaştı?
Bu konulara yaklaşım tabii ki ahlaki ve stratejik bir yaklaşımı içinde barındırıyor. Êzidîler ve Êzidîlik tarihin insanlığa ve Kürtlere bıraktığı büyük bir mirastı. Yaklaşım da ona göre belirlenmek durumundaydı. Gerekli değeri ve saygıyı göstermek hem ahlaki hem de stratejik yaklaşım gerektiriyordu.
KDP siyaseti ve duruşu tarih biraz incelendiğinde daha iyi anlaşılacaktır. Yaşanan ferman KDP siyasetinin çok da dışında olmadı. KDP daha önceki pratikleri ile de hem ahlaki yoksunluğunu gösterdi, hem de Êzidîlere karşı sadece pragmatist yaklaştığını ortaya koymuş oldu. Êzidîleri bir çırpıda sattı. Yani Êzidîler ve Êzidîlik KDP için çok da bir şey ifade etmiyormuş aslında.
Diğer tarafta bir de HPG vardı. Onlar için kendi değerlendirmeleri olan Kürtlerin tüm kök hücrelerini taşıyan Êzidîlere ve Êzidîliğe yaklaşım sıradan olamazdı. Onlar için Êzidîlerin ve Şengal’in savunulması gerekliydi. Bunu da gerçekleştirdiler. Şengal sonrası süreçlerde tamamen IŞİD’in elinden alındı. Yüzlerce HPG’li hem ferman zamanında açılan koridorda hem Şengal’in kurtarılmasında yaşamını yitirdi.