Cizre’de yasak döneminde bodrumlarda öldürülen yüzlerce insan için AİHM’de açılan davanın duruşması 13 Kasım’da görülecek. Avukat Uysal, yaşananların böylesi bir platformda tartışılacak olmasının dahi önemli olduğunu vurguladı.
Cizre’de 2015-2016 arasında uygulanan sokağa çıkma yasağı döneminde yüzlerce kişinin bodrumlarda öldürülmesine ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) açılan davanın duruşması 13 Kasım’da görülecek. AİHM, Cizre’nin Nur Mahallesi’nde yaşayan Ömer Elçi ve yasaklar sırasında yaralanan, mahkemenin tedbir kararına rağmen ambulansların geçişine izin verilmediği için hayatını kaybeden Orhan Tunç adına yapılan başvuruları değerlendirecek. Verilecek karar, sokağa çıkma yasakları sırasında meydana gelen hak ihlalleriyle ilgili başvurular için de emsal niteliği taşıyacak. Karar, sokağa çıkma yasaklarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) uygunluğu ve AİHM’in bu konudaki esas görüşü açısından da önem arz ediyor.
Davanın avukatlarından Newroz Uysal, Fırat Haber Ajansı’na yaptığı değerlendirmede davanın özgünlüğünü anlattı. Uysal, “Temel insan hakları ve insanlık onurunu zedeleyen uygulamalar yaşandı. Ancak Cizre ilçesinde yaşanan yaşam hakkı ihlalleri, Cizre için ve sokağa çıkma yasakları uygulamaları için en üst seviyede vahşet halini aldı. Üç ayrı adreste mahsur kalan yüzlerce insanın toplu şekilde öldürülmesi, yaşananların bir özeti gibi göründü” dedi.
‘Tedbir kararı uygulanmadı’
Hukuki olarak Cizre’de sokağa çıkma yasağı devam ederken Anayasa Mahkemesi ve AİHM’e tedbir talepli başvurular yapıldığını hatırlatan Uysal, “Yaralı kişiler adına ambulans erişimi, mahsur kalan kişiler için ‘güvenli tahliye’, yaşam hakkının korunması temelli yapılan bu başvurularda 5 tedbir kararı verildi. Maalesef Helin Öncü dışında yerine getirilemedi ve başvuranlar hayatını kaybetti” ifadelerini kullandı.
Takipsizlik veriliyor
Cezai anlamda Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturmalara işaret eden Uysal, yaşananların insanlığa karşı suç kategorisinde uluslararası suç sayılması gerektiğini belirterek, şöyle devam etti: ”Tüm ölümlerin uluslararası hukuk standartlarına uygun etkili şekilde soruşturulması, bağımsız bir soruşturmacı atanması ve benzeri taleplerimizi ilettik. Ancak şu ana kadar takip ettiğimiz dosyalarda 74 takipsizlik kararı verildi.
Bu kararlarla, soruşturmada öldürülen maktul, şüpheli sayılarak etkili soruşturmaya aykırı süreç tamamlanıp dosyalar kapatılmak istendi. Buna dair yapılan itirazlarımızın hepsi Sulh Cezalar tarafından reddedildi. Bu aşamadan sonra Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapılmış durumdadır. Bunlar da 31 dosyanın, yasak süresince AYM ve AİHM başvurusu olan dosyalar olması dikkat çekicidir.”
Sonuç alınamamasının nedenleri
Uysal, başvurulardan neden sonuç alınamadığını şöyle özetledi: “Devletin hakikati gizleme çabası. Uluslararası bir mecrada hesap verilmesinin öngörülür olması. Delillerin sokağa çıkma yasağı devam ederken bizzat devlet güçleri tarafından hukuka aykırı şekilde toplanması ya da hiç toplanmaması. Olayların siyasi, politik yönünün yok sayılması. Örneğin 2014’te MGK’de karar altına alınan ‘Çöktürme Planı’nın görmezden gelinmesi. Devlet eliyle ya da sessiz kalışıyla gerçekleşen olayların, olağan/sıradan bir operasyon diye vasıflandırılması. Savcıların işlem yapmaktan imtina etmesi. Suçu işleyen faillerin kanunlarda güvence alına alınması (Ekim 2016’da devlet güçlerine getirilen güvence)”
‘Tartışılması bile önemli’
İç yargının olabildiğince göstermelik soruşturmalarla hesap vermekten ve bu suçların ortaya çıkmasından korktuğunu ifade eden Uysal, AİHM’de duruşmalı olarak görülecek Cizre davasında Türkiye’nin mahkum edilmesi durumunda yaşanacak olanları şu sözlerle anlattı: “Görülecek dosya, Orhan Tunç adına açıldı. Başvuru olsa da bu süreçte yapılan tüm başvurular değerlendirmeye alınacaktır. Duruşmada, hem kabul edilebilirlik hem de esas ile ilgili değerlendirme yapılacak. AİHM için olağan bir başvuru olmadığı ve öneminin farkında olunduğunu gösteren bir nokta. Ancak şunu unutmayalım ki; AİHM verdiği 5 tedbir kararından sonra olayın ciddiyetinin farkına varmasına rağmen Türkiye’nin itirazlarını dikkate alarak yeniden Anayasa Mahkemesi yolunu göstermişti ve daha sonraki başvurularda tedbir kararı vermedi. Sonuçta yaşananların devlet politikası olduğunun kabulü çıkmasa da bunun tartışılacağı mekan, alan yaratmanın önemi aşikar.”
Uysal, bu dosya ile ilgili AİHM’den çıkacak kararın, aynı zamanda geri kalan tüm başvurular ve Türkiye’de iç hukukta süreci devam eden diğer dosyaları doğrudan etkileyecek bir karar hükmünde olacağına dikkat çekti.
Vize çıkmadı
Bodrumlarda yaşamını yitiren dönemin Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç’un annesi Esmer Tunç ve yine hayatını kaybeden kardeşi Orhan Tunç’un oğlu Bekes’e vize çıkmadı.
İltica riski varmış!
Aileler adına AİHM’e başvuruda bulunan avukatlarından Ramazan Demir, bu bilgiyi Twitter hesabından şöyle duyurdu: “AİHM’de salı günü görülecek Cizre duruşmasına Fransa Ankara Büyükelçiliği, ‘aile olarak iltica riski’ olduğu gerekçesiyle Mehmet Tunç’un annesi Esmer ve Orhan Tunç’un 2 yaşındaki oğlu Bêkes’e vize vermedi. Bêkes babasının duruşmasına gelemiyor.”
AİHM’de salı günü görülecek Cizre duruşmasına Fransa Ankara Büyükelçiliği ‘aile olarak iltica riski’ olduğu gerekçesiyle Mehmet Tunç’un annesi Esmer ve Orhan Tunç’un 2 yaşındaki oğlu Bêkes’e vize vermedi. Bêkes babasının duruşmasına gelemiyor.
— Ramazan Demir (@ramazandmr) November 9, 2018
HABER MERKEZİ