901’inci haftalarında da iktidarın tüm engellemelerine karşı meşru taleplerinde ısrar etmeye devam edeceklerini belirten Cumartesi Anneleri, ‘Gözaltında kaybetmelerin tarihini Galatasaray’da yazdık’ dedi
Kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin açığa çıkarılması için her hafta Galatasaray Meydanı’na çıkarak eylem gerçekleştiren Cumartesi Anneleri, 901’inci hafta açıklamalarını online gerçekleştirdi. Bu haftaki açıklamada 900’üncü hafta eylemlerine dönük gerçekleşen polis saldırısı ve gözaltılara dikkat çekildi. “901 haftadır tüm baskı ve engellemelere karşı hakikat ve adalet talebimizde ısrar ediyoruz” başlıklı açıklamayı İkbal Eren okudu.
‘Gözaltında kaybetmelerin tarihini Galatasaray’da yazdık’
Devletin güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınarak kaybedilen yakınları için sürdürdükleri hakikat ve adalet arayışlarının 901’inci haftasında olduklarını belirten Eren, “İnsanlar görüşlerini ifade etmek için düzenledikleri toplanma ve gösterilerde mekân yerini ve zamanını serbestçe seçme hakkına sahiptir. Çünkü mekan seçimi, toplantı ve gösteri hakkının ayrılmaz bir parçasıdır. Biz, gözaltında kaybedilenlerin aileleri ve gözaltında kaybetmelere dikkat çeken insan hakları savunucuları olarak ‘Kayıplarımız nerede?’ diye sormak için Galatasaray’ı seçtik. 699 hafta boyunca oturduğumuz Galatasaray’ı kayıplar mücadelemizin bir parçasına dönüştürdük. Gözaltında kaybetmelerin tarihini Galatasaray’da yazdık” hatırlatmasında bulundu.
‘Hukuk yıldırma aracı olarak kullanılıyor’
Bu yüzden hak ve özgürlük karşıtı iktidarların düşmanca tavırları ile karşı karşıya kaldıklarını söyleyen Eren, şiddet ve baskı politikaları ile susturulmak istendiklerini ve mücadelelerinin sekteye uğratılmak istendiğini ama her seferinde sözlerini söylemenin bir yolunu bulduklarının da altını çizdi. Eren, Galatasaray Meydanı’na çıkışlarının Beyoğlu Kaymakamlığı’nın Anayasa’yı yok sayan, keyfi kararları ile engellediğini belirterek, şöyle devam etti: “Hukuk bize karşı bir yıldırma aracı olarak kullanılıyor. Anayasa yok sayılarak temel hak ve özgürlüklerimizi kullanmamız engelleniyor. Yaşanan keyfiyet karşısında, hukuk fakültelerinden, bu fakültelerin insan hakları merkezlerinden, anayasa kürsülerinden ses çıkmıyor. Haklarımıza işlerlik kazandırmakla görevli barolardan, hep yanımızda olan istisnalar dışında ses çıkmıyor. Baroların üst yapılanması Türkiye Barolar Birliği’nden ses çıkmıyor.”
Baro ve hukuk örgütlerine çağrı
Barışçıl toplanma hakkının demokrasilerin ölçüsü olduğunu anımsatan Eren, bu hakkın engellendiği yerde hukuktan ve demokrasiden söz edilemeyeceğini ifade etti. “Biz iktidarın tüm engellemelerine karşı sözümüzü söylemeye, meşru taleplerimizde ısrar etmeye devam edeceğiz” diyen Eren, bunu yalnız gözaltında kaybedilen sevdiklerine karşı duydukları sorumluluğun ifadesi olarak değil, ülkeye karşı sorumluluklarının bir parçası olarak da yapacaklarını sözlerine ekledi. Eren, demokratik, özgür, eşitlikçi ve adil bir Türkiye talep eden herkesi Cumartesi Anneleri nezdinde barışçıl toplanma hakkını savunmaya davet ederek, başta barolar olmak üzere, hukuk örgütlenmelerini, ulusal koruma mekanizmalarını göreve çağırdı.
‘Demokratik bir Türkiye istiyoruz’
Eren daha sonra taleplerini hatırlatarak, “Devlet şiddetinin bir yönetme biçimi olmaktan çıktığı bir Türkiye istiyoruz. Gözaltında kaybedilen insanlarımızın akıbetlerinin açığa çıkartılacağı, fail ve sorumlulardan adil bir yargı önünde hesap sorulacağı, gözaltında kaybetmelerin bir daha asla yaşanmayacağı demokratik bir Türkiye istiyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 202 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
Kaynak: Jinnews