Mardin Midyat’ta gözaltında kaybedilen 9 kişi ile ilgili görevsizlik kararı veren Midyat Cumhuriyet Başsavcılığı, kişilerin ölü ya da sağ olup olmadıklarını bilmediklerini belirtti ve ‘yetkisizlik’ kararı verdi
Mardin’in Midyat ilçesinde 1994 ile 1996 yılları arasında kaybedilen 9 kişi hakkında 2009 yılında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan başvuru sonrası 30 Ocak 2012’de başlatılan ancak 2014 yılında “yetkisizlik” kararı ile Midyat Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen soruşturmada bir kez daha “yetkisizlik” kararı verildi.
2012 yılında Midyat’a bağlı Kerşafê (Budaklı) köyünde 14 Mayıs 1995’te İlçe Jandarma Karakolu’na çağrıldıktan sonra serbest bırakıldıkları belirtilen ancak kendilerinden bir daha haber alınamayan Mehmet Emin Atuğ, Hizni Bilmen, Abdulkadir ve Şakir Demir’in kaybedilmesine ilişkin yapılan suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturmada Midyat savcılığı, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yetkili olduğunu belirtti. Savcılık hazırladığı fezlekede, Şehmus Eroğlu, Hüsni Çankaya, Nihat Aydoğan, Abdüllatif Şahin ve Tevfik Ay ile birlikte Mehmet Emin Atuğ, Şükrü Demir, Hizni Bilmen ve Abdülkadir Demir’in “Örgütün dağ kadrosuna katılmış olabileceği” ifadelerini kullandı.
Soruşturmada ‘takipsizlik kararı’
Savcılık hazırladığı fezlekede 9 ismin kaybedilmesinde parmağı olan dönemin Midyat Jandarma Komutanı Hilmi Kahraman, Astsubaylar Mehmet Ziya Odabaş, Metin Çetin, Murat Sevim ve Adem Kılıç hakkında 2007 yılında benzer suçlamadan açılan soruşturmada “takipsizlik kararı” verildiğini belirtti. Yine savcılık, 9 ismin kaybedilmesinde sanıkların üzerlerine atılı suçu kabul etmedikleri, olayla alakalarının olmadığını, şahısların ölü ya da sağ olup olmadıklarını bilmediklerini beyan ettiğine yer verdi.
Savcılık var-yok diyor
Kaybedildiği sırada Şehmus Eroğlu 67, Mehmet Emin Atuğ 60, Şükrü Demir 70, Abdülkadir Demir 57, Hizni Bilmen 44, Abdullatif Şahin 39, Hüsni Çankaya 40, Nihat Aydoğan 40 ve Tevfik Ay 45 yaşında olmasına rağmen savcılık 9 isim ile ilgili şu ifadeleri kullandı: “Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde bahse konu şahısların öldürüldüğüne ilişkin herhangi bir delilin bulunmadığı, şahısların yaşayıp, yaşamadıkları hususunda kesin bir bilgi olmadığı, şahısların terör örgütünün dağ kadrosuna katılmış olabileceği ya da terör örgütü tarafından öldürülmüş olabileceğinin değerlendirildiği, bu haliyle dosya üzerinde karar verme yetkisinin 6273 Sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 29 Maddesi ile 5235 Sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanunun 15. Maddesine eklenen fıkraya göre, terör suçları yönüyle Mardin Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili ve görevli olduğu anlaşıldığından, şüpheli hakkındaki görevli ve yetkili Mardin Cumhuriyet Başsavcılığına dosya fezlekeye bağlanarak, gönderilmiştir.”
Gözaltından sonra haber yok
Savcılığın “şahısların terör örgütünün dağ kadrosuna katılmış olabileceği ya da terör örgütü tarafından öldürülmüş olabileceğinin değerlendirildiği” ifadelerini kullandığı 9 ismin de gözaltına alındıktan sonra bir daha kendilerinden haber alınamadı.
Kaybedilenlerin hikayesi şöyle:
Abdullaatif Şahin: Karakoldan sonra!
Abdüllatif Şahin, 18 Ocak 1996 günü Midyat’ın Estel (Üçağıl) köyündeki evinden ifade vermek üzere çağrıldığı Midyat Jandarma Karakoluna gitti. Karakola gittikten sonra kendisinden haber alınamaması üzerine karakola giden ailesi ‘Biz serbest bıraktık. Eve gelmediyse PKK’ye katılmıştır’ cevabını verdi. Dönemin köy muhtarı Şahin’in akıbetini öğrenmek için çeşitli resmi kurumlara başvuruda bulundu. Ancak ‘Midyat Jandarma Karakolundan gelen bir telefon ile kendisine ‘Bu işin peşini bırak yoksa senin de sonun arkadaşının sonu gibi olur” denildi. Muhtar resmi arayışını sonlandırmak zorunda kalırken, Şahin’in ailesi arama çalışmalarını sürdürdü. Ancak tehditler nedeniyle aile Antep’e göç etmek zorunda kaldı.
4 akraba nerede?
Midyat’a bağlı Kerşafê (Budaklı) köyünde yaşayan 4 akraba, kızları PKK’ye katıldığı gerekçesi ile 14 Mayıs 1995 tarihinde Midyat Jandarma Merkez Karakol komutanı Yüzbaşı Hilmi Kahraman tarafından karakola çağrıldı. Bir akrabaları, köy muhtarı Hasan Duru ve iki muhtar azası ile birlikte karakola giden 4 isim burada karakol komutanı Hilmi Kahraman, astsubaylar Mehmet Ziya Odabaş, Metin Çetin tarafından sorgulandı. Akşam önce Mehmet Emin Atuğ, Hizni Bilmen, Abdulkadir ve Şakir Demir resmi belge imzalatılarak serbest bırakıldı. Ardından da refakatçi Muhtar ve 2 köylü serbest bırakıldı. Muhtar ve yanındakiler saatin geç olması nedeniyle Midyat’a döndü. Olaya tanık olan köylülerin beyanlarına göre Atuğ, Bilmen ve Demir kardeşler karakoldan 1 kilometre kadar uzaklaştıktan sonra zorla askeri bir araca bindirilerek götürüldüler. Ertesi gün Kerşafê köyü askerler tarafından ablukaya alındı. Evler ağır silahlarla tarandı. Askerler köylüleri ağır biçimde darp etti ve tüm eşyalarını kullanılamaz hale getirdi. Mehmet Emin Atuğ, Hizni Bilmen, Abdulkadir ve Şakir Demir eve gelmeyince eşleri Midyat Jandarma Merkez Karakolu’na başvurdular. Kendilerine eşlerinin serbest bırakıldıkları söylendi. 4 isimden bir daha haber alınamadı. Kayıplarını arayan aileler şiddet ve tehditlere maruz kaldı. Tanık beyanları ve tespit edilen deliller olaydan 18 yıl sonra kayıt altına alınabildi.
Hüsnü Çankaya öldürüldü mü?
Batman’ın Gercüş ilçesinde 1995 yılında jandarma ve korucularca yapılan ev baskınında eşi Adle Çankaya ile birlikte gözaltına alınan Hüsni Çankaya Midyat İlçe Jandarma Bölük Komutanlığı’na götürüldü. Hüsni Çankaya Midyat Jandarma Komutanlığı’nda işkenceye maruz kalırken, yapılan işkence eşi Adle’nin gözleri önünde gerçekleşir. Midyat Cumhuriyet Savcılığı’na 3 gün sonra çıkarılan Adle Çankaya serbest bırakılırken, eşi Hüsni Çankaya’nın ise 5 gün sonra bırakılacağı söylenir. Ancak Hüsni Çankaya’dan bir daha haber alınamaz. Yaklaşık bir hafta sonra, Midyat’a bağlı bir köyde 2 erkek cenazesinin bulunduğu haberi üzerine yakınları söylenen köye gider. Ancak köylüler cenazelerin jandarma tarafından alındığını söylerken, cenazelerden de Hüsni Çankaya’dan da bir daha haber alınamaz.
Nihat Aydoğan nerede?
1994 yılının Kasım ayında Mardin’in Midyat ilçesine bağlı Mizizex (Doğançay) köyüne korucular ve jandarma tarafından baskın yapılır. Kapı hızlı hızlı vurulunca Nihat Aydoğan’ın eşi Halime Aydoğan, komşularının kapıyı çaldığını sanarak kapıyı açar. Aralarında aileyi sürekli tehdit eden Serdêfe Köyü’nden Sarhoş Kemal diye bilinen korucubaşının da bulunduğu 20-30 kişilik asker ve korucular eve girip Nihat Aydoğan’ı yataktan çıkarıp çocuklarının önünde darp ederek evden çıkarır. Nihat Aydoğan’ın gözlerini ve ellerini bağlayıp, diz çöktürürler. Askerlerin bu şiddeti karşısında Aydoğan’ın 12 yaşındaki kızının dili tutulur. Evden alınan Nihat Aydoğan, önce Midyat ilçe Jandarma karakoluna, oradan da Mardin Merkez Komutanlığı’na sevk edilir. Nihat Aydoğan, 15 gün Mardin Merkez Jandarma Komutanlığı’nda her türlü işkenceye tabi tutulur. 15 gün sonra Jandarmalar Aydoğan’a köy muhtarını arattırıp, ‘Beni bıraktılar, eve geleceğim’ dedirtir. Ancak bu telefondan sonra kendisinden bir daha haber alınamaz. Eşinden haber alamayan Halime Aydoğan, Mardin Jandarma Merkez Komutanlığı’na gidip eşini sorunca, Jandarma ‘Biz senin eşini serbest bıraktık, dağa çıkmıştır, onu git dağda ara’ der. Halime Aydoğan, son çare olarak eşinin akıbetini ortaya çıkartmak için Midyat Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak başvuruda bulunur fakat savcılıktan da bir sonuç elde edemez.
Şeyhmus Eroğlu: En son özel tim arabasında görülür
Şehmus Eroğlu, 1930 yılında Mardin’in Midyat ilçesine bağlı Batê (Bardakçı) köyünde doğdu. Evli ve 7 çocuk babasıydı. Yaşadığı köye sık sık baskın yapan askerler ve korucular tarafından korucu olmaya zorlanıyordu. Köye yapılan baskınların birinde, kardeşiyle birlikte gözaltına alınır ve daha sonra serbest bırakılır. Eroğlu ailesi baskılar sonucu köyden ayrıldı. Şehmus Eroğlu, ailesiyle birlikte Batman merkezine taşınır. Birkaç yıl burada yaşar. 21 Eylül 1995 tarihinde köy korucuları ile askerlerin saat 00.00 sıralarında evine yapmış oldukları baskın sonucunda, Şehmus Eroğlu gözaltına alınarak Mardin’e getirilir. Olayın ardından ailesinin onu bulmak, kendisinden haber alabilmek için yaptığı tüm girişimler sonuçsuz kalır. Yetkililer ne ev baskınını, ne de gözaltına alındığını kabul eder. Onunla aynı zamanda gözaltında kaldığını belirten kimi görgü tanıkları ise Şehmus Eroğlu’nun gözaltında tutulduğunu, ağır işkenceler gördüğünü, daha sonra da serbest bırakıldığını söyler. Yine Midyat’taki kimi görgü tanıklarının ifade ettiğine göre serbest bırakıldığı söylendiği tarihte, özel timlerin olduğu bir arabanın içinde görülür. Şehmus Eroğlu’ndan gözaltına alındığı tarihten itibaren bir daha haber alınamaz.
Tevfik Ay’ı JİTEM mi kaçırdı?
Tevfik Ay, Midyat Ziyaret köyünde ikamet eden bir korucu başıydı. Olaydan 2-3 ay öncesine kadar muhtarlık yapıyordu. Bölgede o dönemlerde varlık gösteren JİTEM, Tevfik Ay’ı kendi yapısına dahil edip faili meçhul cinayetlerde kullanmak ister. Fakat bir iç infaz olayında yaşamını yitiren Albay Rıdvan Özden’e yakın olan Tevfik Ay, bölgedeki JİTEM yapılanmasına katılmayı kabul etmez. 17 Ocak 1995 tarihinde Şenköy Beldesi Jandarma Karakol Komutanlığı Ay’ı arayarak, karakola gelmesini ister. Karakola gitmek üzere evden ayrılan Teyfik Ay’dan bir daha haber alınmaz. Ailesi, kendisinden haber alınamaması üzerine birkaç gün sonra adı geçen karakola gidip Tevfik Ay’ı sorar. Ancak karakoldaki görevliler “Karakola gelmedi, ayrıca biz onu karakola da çağırmadık” şeklinde cevap verir. Ancak, karakolun karşısında bakkal dükkanı işleten esnaf, Tevfik Ay’ın belirtilen tarihte karakola giriş yaptığına tanıklık eder. Resmi kurumlar nezdinde girişimlerde bulunulur. Ancak tanıklar, öldürülme korkusuyla tanıklık yapmaktan vazgeçer.
MA / Ahmet Kanbal