Güney Afrika’da yargıçları atayan Yargı Hizmetleri Komisyonu üyeliği yapmış Krish Govender müzakere deneyimini anlattı: Roben’de Mandela’nın koşulları İmralı gibiydi. Mandela, Öcalan’ı takip ediyordu. Mandela ve Öcalan için bir görüşme ayarladılar. Eğer Öcalan Kenya’da yakalanmasaydı bu görüşme gerçekleşecekti
Mehmet Ali Çelebi
Güney Afrika’da beyazların siyahlara karşı tahakküm kurup etnik, sosyal, ekonomik, askeri her alanda ayrımcılık ürettiği Apartheid rejimine karşı özgürlük mücadelesiyle dünya halklarına, ezilenlere ilham kaynağı olan Nelson Mandela (Madiba) yıllarca Roben Adası’nda tutuldu. Mandela askeri ve siyasi mücadelesiyle, Roben Adası’ndaki direnciyle halkına ve halklar umut dağıttı. Mücadelenin büyümesi, ambargo hareketleri, Mandela’nın serbest kalması için yayılan uluslararası kampanya sonucu rejim müzakereye oturmak zorunda kaldı. Güney Afrika yönetimi devrimsel bir son hamle ile devrilmesin, yönetim tamamen devrimci hareketlerin kontrolüne geçmesin diye rejim müzakere ile anlaşmaya varmayı seçti. ANC (Afrika Ulusal Kongresi) içinde rejime karşı mücadele etmiş, askeri olarak Oliver Tambo, Walter Sisulu gibi isimlerle ile birlikte 1961’de Umkhonto we Sizwe (Ulusun Mızrağı) kurmuş ve yurt dışında gençlere askeri eğitim vermiş olan Mandela önce adadan ev hapsine alındı. Ardından Devlet Başkanı Frederik Willem de Klerk ile yapılan müzakereler sonucu 11 Şubat 1990’da özgürlüğüne kavuştu.
Müzakereler ve anlaşma sonucu genel oy hakkının tanındığı ilk özgür seçim olan 27 Nisan 1994 seçiminde Güney Afrika Komünist Partisi (SACP) ve Güney Afrika Sendikalar Kongresi’nin (COSATU) desteğini alan ANC ve Mandela birinci, de Klerk’in Ulusal Parti’si ikinci, Mangosuthu Buthelezi’nin Inkatha Özgürlük Partisi üçüncü oldu. Mandela 10 Mayıs 1994’te Güney Afrika’nın ilk siyah devlet başkanı oldu.
10 Mayıs 1994-14 Haziran 1999 arasında Cumhurbaşkanlığı yaptı. İstese kazanabilecekken Mandela başkanlık için yeniden aday olmadı. Başkanlık yaparken bile ABD’nin “terörist’ listesindeydi. Mandela ancak 2 Temmuz 2008’de ABD’nin “terörist” listesinden çıkarılacaktı.
Güney Afrika ilk demokratik seçimin 30. yıldönümünde Mayıs 2024’te yapılacak genel seçime hazırlanıyor. Yargıçları atayan Yargı Hizmetleri Komisyonu üyeliği yapmış, Barış ve Adalet İçin Dayanışma Grubu Başkan Vekili Av. Krish Govender, Güney Afrika’daki diyalog ve müzakere deneyimini, sonuçlara ulaşma süreçlerinde kat edilen yola dair sorularımızı yanıtladı.
Apartheid rejimi zamanında ailemden kaybettiklerimiz var. Yakın arkadaşlarımdan kaybettiklerim var. Bir arkadaşım 5 yıl Roben Adası’nda tutsak edildi. Nelson Mandela’nın tutulduğu adada
- Güney Afrika’daki Apartheid rejimi döneminde sizin aileniz nelerle karşılaştı?
Birçok arkadaşımın ve geniş ailemden kişilerin Apartheid rejimi zamanında yaşadıklarını biliyorum. Ailemden kaybettiklerimiz var. Yakın arkadaşlarımdan kaybettiklerim var. Bir arkadaşım 5 yıl Roben Adası’nda tutsak edildi. Nelson Mandela’nın tutulduğu adada. Hatta o dönem hükümette çalışan bir arkadaşım da rejim tarafından tutuklandı. Ayrıca birçok arkadaşım da yurt dışına çıkmak zorunda kaldı. Spesifik olarak bir işkence veya tutuklamaya maruz kalmadım. Ancak bir hak savunucusu avukat olarak birçok ölüm tehdidi ve uyarı aldım. Telefonla gelen ölüm tehditleri oldu. Evet direkt olarak bir şeyler yapan biri değildim, ancak mücadele edenleri savunuyordum mahkemelerde. Bu yüzden tehdit ediliyordum. Şanslı biri olarak cezaevine girmedim.
Yaygın bir şiddet durumu vardı. İnsanlar evlerinden uzaklaştırıldı, yurdundan edildi. Askeri ve sivil saldırılar düzenlendi. Tüm bunlar 1990’lara kadar sürdü. 1990-92 döneminde de saldırılar oldu, özellikle de suikastlar oldu. Birçok insan katledildi. Var olan müzakere sürecini baltalamak adına katliamlar düzenlendi. İki farklı dönemden bahsedebiliriz: 1990 öncesi ve 1990-92 arası. Mandela’nın başkan olmadan önceki dönem. 90-92 saldırıları yürüyen müzakere süreci hedef aldı, ama tarafların sakinliği ve duyarlı tavrı çözümü üretti.
- Nelson Mandela ile nasıl tanıştınız? Sisteme karşı siyasi davalar üstlenmeniz nasıl başladı?
Bir iki telefon görüşmem oldu. Ama bunlar da kişisel konuşmalar değildi. Birlikte yer aldığımız organizasyon hakkında olan konuşmalardı.
İnsanların mücadele ettiğini ve baskı gördüğünü fark ettiğinizde sessiz kalamazsınız ve tabii ki bu bir bilinç ve seçim meselesi. Benim savunucu avukatlığım bu şekilde başladı. Savunucu avukat olduğum dönemlerde birçok arkadaşım özel sektör ve şirketler için avukatlığa devam ettiler. Savunucu avukatlık benim seçimimdi.
Roben Adası’na ziyaret etme şansım olmadı Apartheid rejimi döneminde. Roben Adasın’da müvekkillerim oldu o dönemde. Mandela’nın koşulları da zorlayıcıydı ve İmralı gibiydi. Aileler iki bin üç bin kilometre ötelerden gelip adaya gitmeye çalışıyordu. Adaya gitmek için küçük botlara sıkışıyorlardı. Azar azar götürülüyorlardı, sıra bekliyorlardı. Saatlerce sıra bekleyip 1 saatlik yolculuktan sonra ancak adaya gidebiliyorlardı. Roben Adası soğuk bir iklime sahipti. Mandela da bir hücrede tutuluyordu ve yürüyebileceği sadece küçük dar bir alan vardı. Disiplin cezaları verildiğinde de çok sert yaptırımlar oluyordu.
Mandela 1990’da serbest bırakıldı. Müzakerelerle Mandela’dan sonra diğer tutsaklar 1992’ye kadar cezaevlerinden serbest bırakıldı. Yurt dışındaki örgüt üyelerinin de dönebilmeleri için yasal düzenlemeler yapıldı
Umkhonto we Sizwe üyelerinin dönüşü
- Nelson Mandela aynı zamanda askeri örgüt Umkhonto we Sizwe (Ulusun Mızrağı) kurucusuydu. Yurtdışında silahlı eğitim veriyordu. Dolayısıyla askeri yapıdan da hapse atılanlar vardı. Müzakere sonrası hemen serbest bırakıldılar mı?
Mandela 1990’da serbest bırakıldı. Mandela’dan sonra diğer tutsaklar 1992’ye kadar cezaevlerinden serbest bırakıldı. Diyalog ve müzakerelerde alınan kararlar gereği bırakıldılar. Ayrıca yurt dışına gitmiş örgüt üyelerinin de geri dönebilmeleri için yasal düzenlemeler yapıldı. Onlar da yasal süreçler sonrası dönebildiler. Onlar da döndüler ülkeye. Onların da dönmesiyle müzakere zemini daha da güçlenmeye başladı. Süreç öylece ilerledi.
Ayrı bölgeler tartışması
- ANC, Mandela ve Apartheid rejimi arasındaki müzakere sürecinde en çok öne çıkan faktörler neler oldu?
Bazı partiler ayrılık yanlısıydı. Bağımsızlık yanlısıydılar 1994 genel seçimlerine giderken. En büyük tartışma konusu federal sistem mi olsun, bağımsızlık mı olsun şeklindeydi. Bağımsızlık yanlıları beyazların ve siyahilerin ayrı ayrı yaşayacağı ayrılmış bölgeler istiyordu. Özellikle sağcıların bu yönde talepleri oldu süreç ilerlerken. Beyazlar ayrı yerde siyahiler ayrı yerde yaşasın diye. Ancak Mandela her zaman birlikte bir yaşamdan yana oldu. Mandela birlikte yaşamı savundu. Mandela uzun süre emek verdi ve bunu başardı. Özellikle o dönem sağ kanatlar süreci baltalamak adına sürekli farklılıkların bir arada yaşayamayacağını pompalıyor, kendi çözümlerini öneriyorlardı. Mandela bunları kırabildi.
Yolsuzluklar, saldırılar, devlete öfke
- Müzakerlerden 2024’e gelirsek Güney Afrika ne kadar yol aldı? Siyahiler ve beyazlar arasındaki ilişkiler ne düzeyde? Yabancı işçilere karşı şiddet haberleri sık sık geliyor. Emekçilerin, yurt dışından gelen işçilerin durumu nasıl çözüme kavuşacak?
Beyaz ve siyahi insanların toplumsal düzeyde şu anda yaşadığı büyük bir ayrışma ve farklılaşma yok. Toplumsal ilişkiler canlı ve eşit. Evet Güney Afrika 2014 yılından bu yana bir ekonomik krizle karşı karşıya. Bir çok yolsuzluk gündeme geldi. Uluslararası ekonomik kriz durumu da eklenince krizin etkileri derinleşti. Ve insanlar işlerini kaybetmeye başladı. İstihdamın azalması ve yabancı düşmanlığı bir araya gelince mültecilere yönelik saldırılar görmeye başladık. Şu an siyahi toplumun birbirine yönelik bir öfkesi yok, görevini yerine getirmeyen devlete karşı öfkeliler. Bu öfkenin de rengi yok. Çok ırkçı kesimler ve elbette gerilimi arttırmak isteyenler dışında. Yolsuzlukların bitirilmesi talebinin bir rengi yok. İnsanlar hükümete ‘bize bunu vaat ettiniz ancak yerine getirmediniz’ diyorlar. Mayıs ayındaki genel seçimlere giderken en büyük gündemimiz de şu an bu talepler. Mayıs ayındaki seçimleri lütfen sıkıca takip edin. Sonuçlardan da göreceksiniz ki toplumdaki talepler ekonomik kriz üzerine.
- Mandela’nın bırakılması için yürütülen uluslararası kampanyanın başarıya ulaşmasının püf noktası neydi? Ve Uluslararası literatüre geçmiş bir kavram var: Nelson Mandela Kuralları. Yani Mahpuslara Muameleye Dair Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları. İmralı, Öcalan için kampanya sözkonusu ve Nelson Mandela Kuralları’na da atıf yapılıyor. Güney Afrika’da bu süreç nasıl değerlendiriliyor?
Mandela’nın uluslararası kampanyasında zaman alan ancak adım adım işlenen bir süreç vardı. Öcalan kampanyası hakkında konuşmadan önce şunu da dile getirmek gerekir. Evet bu kampanya iletişim araçlarının fazla olduğu ve küresel anlamda bir noktaya hızlıca ulaşabileceğiniz bir dönem. Ancak aynı zamanda devletler de sizin sahip olduğunuz aygıtlara sahipler. Hatta daha fazlası ellerinde var. Sizin kurduğunuz bir sözün hedeflediğiniz yere ulaşmasını engelliyor ve anti propagandasını da gerçekleştiriyor. Mandela kampanyası döneminde bir şeyler aktarabiliyorduk topluma; evet yavaştı, ancak zamanla kişiden kişiye yayılabiliyordu. Bugün iletişim araçlarının devletler kontrolünde olmasının da ötesinde kendi propagandası da sözünüzün yayılmasını engelliyor. Bir diğer nokta da şudur ki; Mandela kampanyası döneminde anlattığımız durum yani Apartheid rejimi ve siyahi hakları Avrupa’nın Amerika’nın ilgisini çekebiliyordu. Bu konu net bir çizgiydi. Apartheid savunucuları yoktu. Ama bugün Erdoğan’dan ve Öcalan’dan bahsettiğinizde, insanlar ülkenizde iyi ya da kötü hala bir demokrasi olmasından dolayı bir iç sorununuz olarak görme taraftarı ve çok ilgilenmiyor. Bu röportajı yapabiliyor olmamız ve sizlerin alternatif medya olarak söz kurabilmeniz ve bir konferans toplanması çok yoğun baskılara rağmen ve polis takiplerine rağmen gerçekleşebiliyor. Apartheid’i uluslararası arenada anlattığımızda insanlar netti, gri bir aralık yoktu. Ama Kürt sorunu ve Öcalan’ın durumu için uluslararası arena benzer bir netlikte değil. Erdoğan da uluslararası arenadaki hamlelerini buna göre kuruyor ve elinde iletişim ve ilişkiler anlamında daha fazla güce sahip. Mandela ve Öcalan kampanyalarının bu farklılıkları görülerek ele alınması gerekir.
- Ekim 1998- Şubat 1999 döneminde Suriye’den çıkan Öcalan Roma ve Kenya’dayken Güney Afrika seçeneği de gündeme geliyor. Neler konuşuldu Güney Afrika’da…
Güney Afrika’da Öcalan hakkında o dönemde pek çok şey bilinmiyordu. Fakat Mandela, Öcalan’ın durumunu takip ediyordu. Mandela ve Öcalan için o dönemde bir görüşme ayarladılar. Eğer Öcalan Kenya’da yakalanmasaydı bu görüşme gerçekleşecekti.
Mandela, 1990 yılında serbest bırakıldıktan sonra (ANC) Afrika Ulusal Kongresi’nin Başkanıydı. ANC, Mandela’yı dünya çapındaki liderler ve özgürlük savaşçılarıyla buluşmaya hazırladı. Mandela’nın görüşeceği liderlerden biri Öcalan’dı. Ancak Mandela ile görüşme yolunda olan Öcalan, gittiği Kenya’da kaçırıldı. Kaçırma sonucunda İmralı’da hapsedildi. Bu süreçte görüşmeler yapan heyetin ikisi Norveç’ten, ikisi İspanya’dan, ikisi İsveç’ten, üçü İtalya’dan ve biri Güney Afrika’dandı. İtalya’dan bir doktor vardı, Dr. Giovanni.
Türkiye’de müzakerede her iki tarafa da daha fazla kadının liderlik etmesine izin verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ülkeler refaha kavuşuyor ve silah almaya gerek kalmadığı için. Çocuklara iyiliği miras olarak bırakır. Çünkü savaş ve çatışma yolsuzluğu ve yoksulluğu artırıyor
- Güney Afrika’nın müzakere deneyimine baktığınızda Kürtler ve Türkiye hakkında neler söyleyebilirsiniz? Barışın sağlanması için tarafların ne yapması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Her iki tarafa da daha fazla kadının liderlik etmesine izin verilmesi gerektiğini düşünüyorum. İkincisi, çatışmayı durdurmanın faydaları her iki taraftaki halk kitlelerine de büyük faydalar sağlar. Ülkeler refaha kavuşuyor ve silah almaya gerek kalmadığı için sağlık, eğitim, barınma gelişiyor. Üçüncüsü barış mutlu, huzurlu bir ülke çocukların normal şekilde büyümelerine olanak tanır ve onlara iyiliği miras olarak bırakır. Çünkü savaş ve çatışma yolsuzluğu ve yoksulluğu artırıyor.
Krish Govender kimdir?
Krish Govender Güney Afrika’da 46 yıldan fazla bir süre avukatlık yaptı. Kendi kaderini tayin etmeyi destekleyen uluslararası dayanışma komitesi olan Barış ve Adalet İçin Dayanışma Grubu’nun Başkan Vekili. Güney Afrika Hukuk Derneği Etik Komitesi Başkanı. Demokratik Hukukçular Uluslararası Birliği Bürosu üyesi. 2012’de Güney Afrika Hukuk Derneği’nin eşbaşkanı oldu. 2012-2014 arasında tüm yargıçları seçen Yargı Hizmetleri Komisyonu üyesi. Güney Afrika Hukuk Derneği Konseyi üyesi. Tecride Karşı Uluslararası Hukukçular Delegasyonu’nda yer aldı. İnsan hakları alanında çalışmalar yaptı.
*Çeviri için Rêzan Kağanarslan’a teşekkürler