Yaşamını yitiren Garbis Zakaryan 2017’de Özgürlükçü Demokrasi gazetesine röportaj verirken, onca başarısına rağmen hem Galatasaray’ın hem ferderasyonun adını hiçbir tesise vermediğini vurgulamıştı
Türkiye’nin ilk “profesyonel milli boksörü”nün Ermeni efsane sporcu olduğunu az insan bilir. O ilklere imza atsa da, İstanbul Şampiyonlukları, Türkiye Şampiyonlukları, Ortadoğu Şampiyonluğu olsa da görmezden gelinen Ermeni boksör Garbis Zakaryan idi. 1930’da doğan, Eseyan Okulu’nu yarım bırakıp İstanbul-Elmadağ’da araba tamirciliği yaparken boksa merak salıp 14’ünde Hasnun Galip Sokağ’ndaki Galatasaray Kulübünde sahasında antrenman-ringe çıkan, sporcu yetiştirmede emeği olan, Cemal Kamacı gibi boksörler yetiştiren Garbis Zakaryan 90 yaşında hayatını kaybetti.
İstanbul’da hem çalışan hem Galatasaray klübünde başladığı boksu sürdüren Garbis Zakaryan hızla yükselmiş ve Türkiye milli takımına seçilmişti. Türkiye’nin “ilk milli boksörü” olma unvanı kazanan Garbis Zakaryan, muhteşem kariyerine 1966 yılında son vermişti.
On binlerin olduğu salonlar…
Garbis Zakaryan, Haziran 2017’de Özgürlükçü Demokrasi gazetesinden Mehmet Ali Çelebi’ye verdiği röportajda, Ermeni bir boksör olarak yaşadıklarını, yükselişini, 200 amatör maçının yanında İstanbul’dan Almanya’ya, Lübnan’dan İran’a, Fransa’dan, Belçika’ya, Arjantin’den Brezilya’ya ringlerdeki 51 profesyonel maç serüvenini; 6-7 Eylül 1955 pogromunu, 1964 sürgünlerinde Yunanistan’a sürgün edilen boksör arkadaşını, Fenerbahçe’nin efsane futbolcusu Lefter Küçükandonyadis gibi isimlerle kesişen yollarını; her ay Nevizade’de sürdürdükleri eski arkadaşlarıyla düzenli buluşmalarını anlatmıştı.
Evindeki madalyaları, ödüller duvarını süsleyen fotoğrafları gösteren boks efsanesi Garbis Zakaryan,kendisinin de zaman zaman gittiği İstanbul Kınalıada’da Lefter’in evinin 6-7 Eylül 1955 pogromu sırasında basılmasına çok içerlediğini kaydetti.
Çok kalabalık salonlarda çıktığı maçlardan anekdot anlattı: “…Mesela Arjantin’de 30 bin kişlik kapalı salonda gecenin en büyük maçını yapıyorduk Buenos Aires’te. Ondan sonra Brezilya’da dövüştük. Brezilya’da da en azından 20-25 bin kişi vardı. Geldikten sonra Arjantin’deki menajerlerden bir tanesi 5 senelik kontrat yolladı bana. Gitmedim.”
6-7 Eylül 1955 pogromu, Feriköy, Beyoğlu, Lefter ve 1964 sürgünleri
Zakarya’nın “6-7 Eylül 1955 olaylarını gördünüz… O zaman nerede yaşıyordunuz?” sorusuna yanıtı şöyle oldu: “O zaman Feriköy’de Bozkurt Caddesi’nde oturuyordum. Gelen geçenler, caddede camları kırdı. Beyoğlu’nda dolaşıyordum. Emniyetten bir arkadaş¸ gördü ve ‘Ne dolaşıyorsun Garbis?’ dedi. ‘Eve gidiyorum’ dedim. ‘Uğraşma, hadi bir an evvel eve gitmeye bak’ dedi. Doğru eve geldim. Kırmışlar, dökmüşler, bilmem ne yapmışlar… Dükkanlar, mallar filan hepsi sokaktaydı. Ertesi gün indiğimizde hepsi sokaklardaydı.”
“Kınalıada’da oturuyorum yazın” diyen Zakaryan “Lefter’e bu yapılır mı?.. Lefter gibi birine olmaması lazım. Milli takım kaptanlığı yapmış adam. Avrupa’ya gitti oynadı. İtalya’da oynadı. Yakışır mı? Öyle değil mi?” ifadesi kullandı. “Sarstı mı?” sorusuna olayın Lefter’i sarstığına dikkat çekti.
Yorgo’nun ve Ah vatanım’ diyen diğerlerinin sürgünü
Röportajda Garbis Zakaryan 1964 sürgünlerini anlatırken, şunları söyledi: “Şişli Kulübü’ne giden arkadaşlar vardı tabi. Bir arkadaşım vardı. İstannbul’dayken boksa geliyordu. Yorgo burada bir-iki müsabaka yaptı. İyi bir arkadaştı Yorgo. O da gitti. Mektuplaşıyorduk. Yunanistan’a maça gittiğim zaman geliyordu, görüyordu. İstanbul’dan birçok arkadaşım geliyordu, görüyordu orada. Buradan oraya gitmişler. Gittim ki, orada herkes ah çekiyor ah… ‘Ah vatanım’ diyor ama işte politika…”
Görmezden gelindi ve adı tesislere verilmedi
“Geçmişte birçok dalda başarılı olan sporcuların adı ilgili branşlarda tesislere, salonlara verilir. Onore edilirler. Siz Türkiye’nin ilk profesyonel boksörüsünüz. Sizin adınıza böyle bir şey var mı?” sorusuna “Yok!” yanıtı verdi. “Federasyon neden düşünmedi?” sorusu üzerine “Bilmiyorum. Bilmiyorum. Hiç¸ ilgilenmiyorum” dedi.
HABER MERKEZİ