PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Leyla Güven tarafından başlatılan açlık grevi eylemi 115. gününe girdi. Aynı taleple farklı cezaevlerindeki 331 tutuklu tarafından başlatılan eylem 77., Hewlêr kentinde HDP Temsilciliği üyesi Nasır Yağız’ın 102., Strasbourg’da gazeteci ve siyasetçilerin eylemi ise 75. gününde devam ediyor. Cezaevlerinde dünden itibaren tüm tutuklular süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemine başladı. Açlık grevi eylemlerine destekler sürerken, “Leyla ile dayanışan ve ses veren kadınlar” İmralı tecridinin kaldırılması talebiyle açlık grevinde olan Leyla Güven için topladıkları imzaları, Taksim Hill Otel’de düzenledikleri basın toplantısı ile duyurdu. “Leyla’ya ses veriyoruz, hayatı savunuyoruz” pankartının asıldığı toplantı salonunda Leyla Güven’in fotoğrafları yer aldı. Basın açıklamasından önce Leyla Güven’in kadınlara gönderdiği mesaj okundu.
Güven’den mesaj
Güven’in mesajı şöyle: “Merhaba sevgili kadınlar. Öncelikle 8 Mart haftasındayız. Bütün dünya kadınlarının ve sizlerin 8 Mart direniş gününü kutluyorum ve inanıyorum ki her gelen yeni gün, yeni 8 martların daha özgür günlerin müjdesi olacak. 8 martlarda bizler kadınların yani toplumun taleplerini alanlarda haykıracağız. Her gün direnişi yükselterek kadının toplum içerisindeki haklarını ve hukukunu en üst seviyeye ulaştıracağız. Bundan hiç şüphemiz yok. Cezaevlerinde yüzlerce arkadaşımız da böyle diyor. Önceliği bir kadın olarak yapıyor olmam, tarih boyunca demokrasinin özgürlüklerin artması kadının hak ettiği yere gelebilmesi için kadınlar birçok eyleme öncülük yapmışlardır. Ben de böyle bir eylemin öncülüğünü yapmaktan onur duyuyorum. Ben birçok kimlik taşıyorum ve çoğunu ben seçmedim. Ben kendim karar veremedim birçok konuda.
Hayatıma dair bütün kararları kendim almadım. Örneğin feminist olmak kararını kendim aldım. Eylem kararını da kendim verdim. Kendi kafamda tasarlayarak her şeyi tek başıma adeta ilmek ilmek ördüm ve bu greve öyle başladım. Ruhen kendimi iyi hissediyorum. Fiziğim zorlasa da beynim bana moral veriyor. Kendi kararımı kendim verdim. Sizlerin bir araya gelmesi çok değerli. Kadın mücadelesi çok anlamlıdır. Kadın ziyaretçiler bana ayrı bir coşku veriyor. O açıdan biz diyoruz ki bir kadın şiddet görüyorsa bütün kadınlar şiddet görüyordur. Bir araya gelen bütün yüreklere ve canlara sevgilerimi iletiyorum.
Başarmaya çok yakınız. Kendimi şanslı hissediyorum değerli arkadaşlarım ve yoldaşlarımdan dolayı. Gelecek 8 Mart’larda olacağımızın umudunu taşıyorum. İyi ki ben de sizin arkadaşınız ve yoldaşınızım. Hoşçakalın.” 525 kadın örgütünün hazırladığı ortak basın metni yazar Ayşegül Devecioğlu tarafından okundu. Devecioğlu şunları söyledi: “Duymak, ses vermek yaşatır. Depremlerden hatırlarız ‘Orada kimse var mı’ diyen sesi. Can kurtarmanın çabasıdır o ses. Bir ses gelsin diye umut ederiz. Yaşamın sesidir o. Leyla Güven orada Diyarbakır’da. Hayata sahip çıkmak için açlık grevinde. Uzun yıllar Türkiye’de kadın mücadelesi yürütmüş, belediye başkanlığı yapmış, seçmenin yüzde 71 oyunu alarak Hakkari milletvekili olmuş, barış ve demokrasi mücadelesinin uzun yol koşucusu Leyla Güven orada. Barış istiyor sadece.
Bedeniyle. Duymadık, görmedik bilmiyoruz diyemeyiz. Leyla Güven orada Diyarbakır’da. Ölümlerden yorulmadık mı? Başkanlarının hayatından daha değerli değil hayatım diyen bir seçilmişim diğerkamlığından etkilenmedik mi? Hayatın gücü yaşatabiliyorsak bir güç. Zaman daralıyor. Yakın tarihimiz elimizden kayan yüzlerce yaşamla dolu. Yeni kayıpları taşımaya gücümüz yok. Biz kadınlar hayatı savunuyor Leyla ile dayanışıyoruz.” Okunan metin ardından Güven’i ziyaret eden kadınlar kısa konuşmalar yaptı. Barış aktivisti Nimet Tanrıkulu, “Leyla’nın eylemine barış yolcuğuna çıkma eylemi olarak baktım. Leyla eyleme kendisinin karar verdiğini ve en fazla kadınların tecrit altında olduğunu söyledi. Kadınların çok şey yapması gerekiyor. Onun için de bir araya gelelim. O yaşadığında barışın yolu açılacaktır. Leyla’ya söz olalım” dedi.
Bize ‘hadi’ diyor
Tarihçi Ayşe Erzan, Güven’den güç aldığını belirtti. Erzan, “Leyla’nı çağrısı sadece bize değil. Bu savaş artık bitmeli ve bu haksızlıklar sona ermeli. Bu yasal hakları savunmak barış mücadelesinin de kendisidir. Leyla Güven ‘hadi diyor’ bize. Herkesin bu talebi dile getirmesini ve bu hakların ihlal edilmemesini duyarlılığı arttırmayı istiyor. Bir kadının kendi elindeki tek, en kıymetli şeyi yani yaşamını ortaya koyuyor. Bunu anlamasını istedi ve hepimiz onun sesi olmalıyız” dedi.
Ses olmamız gerek
HDK Eşsözcüsü ve HDP Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit ise şunları ifade etti: “Güven’le çok fazla mesaimiz oldu. Bu süreç toplamda hukuksuz bir süreç diyordu ve tahliye dahil olmak üzere talebi olmamıştı. Talep çok yalın. Hukuksuzluğun kalkmasını istiyor. Bu kadar açık ve yasadan kaynağını alan bir talep ve ne yazık ki 114 gündür bir açlık grevi devam ediyor. Bugün itibariyle bütün siyasi tutsaklar bedenlerini açlık grevlerine yatırdılar. Bu talebi sahiplenmek çok önemli. Biz kadınlar barış olsun istiyoruz ve kendimizi özgür hissedeceğimiz bir ülke olsun istiyoruz. Bizim de bu mücadeleye ses olmamız gerekiyor. Leyla’nın taleplerini görünür kılmak gerekiyor. Sessizliğe bürünmek öldürür.”
Işık saçan yüzü ile tanıdım
Demokrasi İçin Birlik (DİB) Girişimi’nden Nesteren Davutoğlu, Güven’i yaptığı ziyarette tanıdığını söyledi. Davutoğlu şöyle dedi: “Solmuş bedeni ve ışık saçan yüzü ile tanıdım. Sarılasım geldi ve kendimi zor tuttum. Türk kulağıyla dinledim. Oradan öyle bir çıktım ki bu benim bir kardeşimdir ve isteği yasaların uygulanmasıdır. Bu hepimizin altında duracağı şemsiye olmalıdır diye düşünüyorum. Hakkımızı alalım diye Leyla bize öncü oldu” dedi.
Bize nasıl dik durulacağını öğretti
Açlık grevini sürdüren Leyla Güven’i Türkiye’nin farklı yerlerinden hem de ülke dışından birçok kurum ve kuruluş temsilcisi ziyaret ediyor. HDP’nin Ege Kadın Meclisi’nden Güven’i ziyaret eden kadınlar düşüncelerini paylaştı. Kadınlardan Berna Çelik, gerçekleştirdikleri ziyarette Güven’in kendilerine büyük moral verdiğini belirterek, yaklaşan 8 Mart ve seçimlerde bütün halklara tecridi ve Güven’in direnişini anlatacaklarını söyledi. Çelik, Güven’i ziyaret esnasında “Hiç canınızı sıkmayın morali olun. Anneler asla canını sıkmasın ve morali olsunlar. Ben cezaevindeki arkadaşlarımızdan daha değerli değilim. Zafer yakındır” dediğini aktardı. Çelik, Güven’in Öcalan üzerindeki tecrit son bulana kadar eylemi sürdüreceklerini söylediğini de aktardı. “Leyla Güven’in direnişi kadının bir mücadele direnişinde nasıl dik durulacağını da bize daha iyi öğretti” diyen Çelik, Güven’in kendilerine dönük önerilerinin olduğunu da söyledi.
Güler Güvercin Ünal da, Leyla Güven’in yanına hüzünlü girdiklerini ama çıktıklarında Güven’den aldıkları moralle Manisa’ya döndüklerini dile getirdi. Leyla Güven’in ciddi kilo kaybı yaşadığını gözlemleyen Ünal, “Onun iradesine ve mücadelesine hayran kaldık. Keşke kendisi bize müsaade esteydi, biz de onunla kalıp açlık grevine girseydik. Buna izin vermedi. Hepimize moral verdi ve kadının ne kadar güçlü bir irade olduğunu bize gösterdi. Kadınlar olarak biz de gittiğimiz her alanda her yerde daha güçlü bir şekilde mücadelemizi vereceğiz. Bu devlet istediği kadar sessiz kalsın, biz alanlarda var olmaya devam edeceğiz. Leyla Güven’e bir şey olduğu taktirde tek sorumlusu devlettir” diye konuştu. Belgin Koç ise, Güven’in inancının kendilerine direnç aşıladığını ifade ederek, “Kendisi bize üzülmek yerine talebinin her kesimden insana anlatmamız gerektiğini söyledi. Tecridi kırmadığımız sürece, hayatımızın her alanını saracaktır. Bu bilinçle hareket edeceğiz” diye konuştu.
Herkesin sözü dinlenmeli
Artık yeter, tecrit kalkmalı İnsan hakları savunucusu ve hukukçu Kerem Altıparmak, açlık grevlerine ve tecride ilişkin konuştu. Altıparmak, “Kişinin hayatının tamamını tecrit ile geçirmesi hukuk standartlarının tamamına aykırı bir durumdur ve bunun zaten pazarlığının olmaması gerekir” ifadelerini kullandı. Altıparmak, “Hükümlülerin hepsi eşit muameleyi hak ederler. Bunun standartları da hem etik de hem de uluslararası hukukta bellidir. Bir kişinin mahkumiyet sırasında hangi koşullarda tutulabileceği ve buna ilişkin kısıtlama getiriliyorsa, bu kısıtlamanın hangi gerekçe ile olabileceği hukukta bellidir” diye konuştu. Açlık grevlerini değerlendiren Altıparmak, “Ben her zaman yaşamdan yana olan birisi olarak bunu desteklememekle birlikte şunu söylemem gerekir: İnsanların bedenleri üzerinde mutlak bir haklarının olduğu ve bunu desteklememenin ötesinde kendi bedenlerini ve ifade özgürlüğüne saygı gösterilmesi zorunluluğunun bulunduğunu düşünüyorum. O nedenle herkesin sözünün dinlenilmesi gibi bir hakkı var. Herkesin bedeninin üstünde mutlak bir hakkı var. İnsanları bu noktaya getirmemek lazım” diye konuştu. Açlık grevleri konusunda hükümetin sessizliğini de değerlendiren Altıparmak, şunları aktardı: “Hükümeti, insan yaşamı veya bir milletvekilinin siyasi temsil hakkından ziyade seçimin sonuçları daha çok ilgilendiriyor. İnsan hakları perspektifi açısından tabi bu olumlu değerlendirilebilecek bir şey değildir. ‘Biz değerlendirdik ve bu nedenle karşı çıkıyoruz’ demelerini suskunluğa tercih ederim.”
HABER MERKEZİ