İHD ve kayıp yakınları, görme engelli olmasına rağmen gözaltına alınıp bir daha kendisinden haber alınamayan Çayan Çiçek’in akıbetini sordu. Batman’da ise kaybedilen İsa Gök’ün akıbeti soruldu
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” talebiyle 696’ncı kez Koşuyolu Parkı’nda bulunan İnsanlık Anıtı önünde yaptıkları açıklama ile Çayan Çiçek’in akıbetini sordu. Eyleme, Mezopotamya Dil Kültür Araştırma Derneği (MED-DER) Tutuklu ve Hükümlü Ailelerle Yardımlaşma Derneği (TUAY-DER) üyeleri destek verdi. Açıklamayı yapan İHD Yönetim Kurulu Üyesi Derya Yıldırım, Çayan Çiçek’in hikâyesini okudu.
Aile işkenceden geçirildi
Yıldırım, şunları söyledi, “Lice’nin Dernek köyünde ikamet eden Çiçek’in ailesi geçimini hayvancılık ve tarım işi ile sağlıyordu. 10 Mayıs 1994 tarihinde Lice İlçe Jandarma Komutanlığı’na bağlı askerler sabah saat 06.00 sularında köye baskın yapıp, kimlik kontrolü yapar. Kimlik kontrolünden sonra Ramazan Akyol, Fevzi Fidantek, Mehmet Özinekçi, Mehmet Demir, Ali İhsan Çiçek ve Tahsin Çiçek gözaltına alınıp Lice Bölge Yatılı Okulu’na götürülür. Burada gözaltına alınan kişilere yoğun işkenceler yapılır. Birkaç gün sonra Ali İhsan Çiçek ve Tahsin Çiçek haricinde diğer köylüler serbest bırakılır. Ailesinin tüm arama çabalarına rağmen Ali İhsan Çiçek ve Tahsin Çiçek’ten bir daha haber alınamaz.
Görme engelliydi bırakmadılar
Olaydan 17 gün sonra 27 Mayıs 1994 tarihinde güvenlik güçleri tarafından Tahsin Çiçek’in oğlu olan 19 yaşındaki Çayan Çiçek de bahçede oturduğu esnada gözaltına alınır. Çayan Çiçek, doğuştan görme engelidir. Babaannesi olan Hamsa Çiçek, torununun doğuştan görme engelli olduğunu belirtip serbest bırakılmasını ister. Ertesi gün torununun kimlik nedeniyle gözaltına alınmış olduğunu düşünerek Çayan’ın kimliğini yanına alıp Lice İlçe Jandarma Komutanlığı’na tekrar başvurur. Ancak askerler kimliğe baktıktan sonra böyle bir kişinin gözaltında olmadığını belirtir ve kimliği babaannesine geri vermez. Çayan Çiçek’ten o günden sonra bir daha haber alınamaz.
Gözaltında olduğu inkar edildi
Oğulları ve torunu Çayan Çiçek’ten haber alamayan Hamsa Çiçek, yetkili tüm kurumlara başvurur fakat herhangi bir sonuç alamaz. 20 Temmuz 1994 yılında DGM başsavcılığına dilekçe ile başvuruda bulunan Çayan’ın halası Feride Çiçek’e yazılı bir cevap verilmez, ancak sözlü olarak gözaltında olmadığı ifade edilir. İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesine 27 Temmuz 1994 yılında başvuran Hamsa Çiçek, hukuki destek talebinde bulunur. Bunun üzerine dernek avukatlarınca Kasım 1994 yılında Avrupa İnsan Hakları Komisyonuna başvuruda bulunulur. Dosyadaki birçok tanık beyanına rağmen Türkiye hükümeti vermiş olduğu cevapta bölgede herhangi bir operasyonun olmadığını, söz konusu kişilerin gözaltına alınmadığını ifade eder.
Bir daha haber alınmadı
AİHM’de görülen ÇİÇEK davası 27 Şubat 2001 tarihinde sonuçlanır. Kararda başvurucu Hamsa Çiçek’in oğulları Tahsin Çiçek ve Ali İhsan Çiçek’in gözaltında zorla kaybedildiği ve sözleşmenin 2. ve 13. maddesin ihlal edildiği belirtilir. Kararın devamında başvurucunun torunu olan Çayan Çiçek hakkında ise kendisinin gözaltına alındığına dair bir kanıtın olmadığını belirtip dosyayı kapatır. Çayan Çiçek’ten kaybedildiği günden bu yana bir daha haber alınamaz. Eylem, gözaltında kaybedilen Çayan Çiçek ve diğer tüm kayıplar için yapılan bir dakikalık oturma eylemi ile son buldu.
‘Çayan’ımın çığlığı göğe erişti’
Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle gerçekleştirdikleri eylemlerinin 898. haftasında da pandemi koşulları nedeniyle sanal medya hesaplarından açıklama yaptı. Bu haftaki eylemde, 10-27 Mayıs 1994 tarihinde Diyarbakır’ın Lice ilçesinde Dernek köyünde gözaltında kaybedilen Ali İhsan Çiçek (20), Tahsin Çiçek (44) ve 15 yaşındaki görme engelli oğlu Çayan Çiçek için adalet istendi.
Tahsin Çiçek’in eşi ve Çayan Çiçek’in annesi Azize Çiçek, eşi ve Ali İhsan Çiçek’in birlikte gözaltına alınarak götürüldüğünü hatırlattı. 17 gün sonra görme engelli 15 yaşındaki oğlu Çayan Çiçek’in gözaltına alınarak götürüldüğünü anlatan Çiçek, “Görme engelliydi. Çayan’ı gözaltına alıp götürdüler. Boynuna ip geçirip, sürükleyerek Lice’ye götürdüler. Ayakkabısının teki çalılar içinde kaldı. Çalılıklardan sürükleyip, kanını toprağa akıttılar. Feryat, figan ettik ama fayda etmedi. Aramadığımız çalılık, kayalık kalmadı onu bulamadık” dedi.
Askerler onu sürükleyip götürdü
Evlerinin yakıldığını da hatırlatan Çiçek, “Kimliklerimizi aldılar, bizi sürgün ettiler. Perişan olduk. Başkalarının sokağına geldik, kiracı olduk. Ne eş, ne oğul kaldı. Hepsini sürükleyip götürdüler. Engelliydi, önünü görmüyordu. Askerler onu sürükleyip götürdüler. Çayanımın çığlığı göğe erişti. Babanı da götürdüler Çayan, amcanı da götürdüler. Oğlumu götürüp boğdular. Ocağımı söndürdüler” diye konuştu.
Hala bu 3 kişiden iz yok
Çiçek ailesinin avukatlarından Cihan Aydın, adli ve resmi mercilere yapılan başvuruların da sonuçsuz kaldığını belirterek, dosyayı AİHM’e taşıdıklarını vurguladı. Aydın, “Yapılan yargılama sonucunda, devletin bu konuda etkili bir soruşturma yapmadığı, Ali İhsan, Tahsin ve Çayan’ın yaşam hakkını korumadığı konusunda bir ihlal kararı verdi. Ancak buna rağmen hala bu 3 kişiden iz yok. Akıbetlerinin ne olduğu konusunda maalesef sonuçsuz kaldı. Bu 90’lı yıllarda çok sık rastlanan bir uygulamaydı. Gözaltına alınanların bir daha akıbeti bilinmeyene binlerce kişinin kaybolmasına tanıklık ettik. Bu soruşturmalar, savcılıkların tozlu raflarında zaman aşıma ile sonuçlanıyor. Hakikat ve yüzleşme Türkiye’nin temel sorunu. Yüzleşme hakikat meselesi ortaya çıkarılmadığı sürece, bu insanların başına ne geldiği açık bir şekilde kamuoyuna paylaşılmadığı sürece, mağdurlardan özür dilenmediği sürece bu yara her zaman kanamaya devam edecek. Yüzleşmeye ve hakikate davet ediyorum” diye belirtti.
‘Çocuklarım askerler tarafından götürüldü’
Bu haftaki basın metnini kayıp yakınlarının avukatlarından Nermin Kaplan okudu. Gözaltına alınan Ali İhsan, Tahsin ve Çayan’ın gözaltına alındıklarının inkar edildiğini hatırlatan Kaplan, “Tüm devlet yetkilileri köye operasyon yapılmadığını, hiç kimsenin gözaltına alınmadığını söyledi. Çok sayıda tanığın önünde gerçekleşmesine rağmen operasyon ve gözaltı işlemi inkar edildi. Hamsa Çiçek’in ‘Ben oradaydım, gözlerimle gördüm; operasyon yapıldı ve çocuklarım askerler tarafından götürüldü’ itirazı boşlukta kaldı” dedi.
Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz
Kaplan, şunları söyledi: “Bir kez daha Tahsin, Ali İhsan ve Çayan Çiçek’in akıbetinin açığa çıkartılması ve işlenen bu insanlığa karşı suçun bilinen şüphelileri hakkında etkin soruşturma ve kovuşturma yürütülmesi talebimizi yineliyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin Tahsin, Ali İhsan ve Çayan Çiçek için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 199 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.”
Batman: Bir mezar taşına sahip olmadık
Batman’daki eylem de, 533. haftasında Gülistan Caddesi’nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde gerçekleşti. “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” pankartının açıldığı eylemde, 1994 yılının Haziran ayında Batman’da kaybedilen İsa Gök’ün akıbeti soruldu. İHD Şube Yöneticisi Yunus Bağış, Gök’ün eşinin aktarımlarını şöyle aktardı: ‘‘Eşim İsa Gök yaşasaydı bugün 68 yaşında olacaktı. Esnaflık yapıyordu. Evinden işine, işinden evine gider gelir, ailesine bağlı, çocuklarının geleceğini düşünen, topluma faydalı birer birey olarak yetiştirmeyi ilke edinen bir babaydı. Kaybolmadan 2 ay önce gözaltına alınmıştı, 11 günlük sorgulamanın sonunda suç teşkil edecek herhangi bir delile rastlanılmadığı tespitine varılmış, bu yüzden serbest bırakılmıştı. Ancak Haziran 1994 yılında bir sabah evden işe diye çıktı ve bir daha geri dönmedi. Her tarafta onu aramaya başladık. Batman’daki bütün hastaneleri dolaştık, emniyet müdürlüğünden, bütün karakollardan sorduk, akrabalarımızı aradık ama maalesef hiçbir yerde izine rastlayamadık. O dönemde Batman’da her gün sokak ortalarında faili meçhul cinayetler işleniyor, karanlık güçler tarafından insan kaçırma olayları yaşanıyordu. Aradan birkaç gün geçtikten sonra eşimin kaçırıldığının kanaatine vardık. Ben ve çocuklarım yıllarca bir gün eve döneceğini beklerken bütün aramalarımız sonuç vermediği gibi, bugüne değin teselli bulabileceğimiz bir mezar taşına dahi sahip olamadık.’’
Açıklama, daha sonra oturma eylemi ile son buldu.
DİYARBAKIR/BATMAN