MS.2. yüzyıl Kürdistan dağlarında bir coğrafyacı Klaudyos Batlamyus, Yunan matematikçi, coğrafyacı ve astronom. Batlamyus dünyanın ilk atlasında “Gordionoros” Kürt dağları tanımıyla coğrafyaya katkı sunmuştur
Mehmet Uçar
“Sorgulanmamış hayat yaşamaya değmez.”
Sokrates
MS.2. yüzyıl Kürdistan dağlarında bir coğrafyacı Klaudios Ptolemaios / Klaudyos Batlamyus, Yunan matematikçi, coğrafyacı ve astronom. Dünyanın ilk atlası olarak bilinen Batlamyus atlasının yazarıdır. Atlasında “Gordionoros” Kürt dağları tanımıyla coğrafyaya katkı sunmuştur. 21. yüzyılda kimliği yok sayılmaya çalışılan Kürt coğrafyasına geçmişten gelen kıymetli bir cevaptır.
Kürtler, Batlamyus öncesi de sonrası da asırlardır bu coğrafyada yaşıyor.
Bulunduğumuz yüzyıl inkar ve asimilasyon gerçeğine maruz bırakılmış olsa da…
Yaşamak, hatırlamak ve unutmak, bunlar hem gerçek hem de hayal edilen hemen hemen her anlatının temel dayanaklarıdır.
Yoksulluk, savaş, göç ve otoriter rejimler altında insanlar gitgide daha çok korkarken, bir yandan da hayata tutunmanın yol ve yöntemlerini ararlar. Bu arayışlarını coğrafyanın hayali çizgileri ile sınırlamak bir bakıma kendi coğrafyasına yabancılaşmaktır. Bundan hep uzak durdular. Şairin o kutsal mısrasıyla pasaporta hiç ısınmadı içleri.
Muhafazakar yapılar geçmişe inanır. Bizler geleceğe. Onlar en güzel günlerin geride kaldığını düşünürler. Bizler henüz yaşamadığımız günler deriz ve artık kimse doğduğu yerde yaşlanmıyor diye biliriz. Onlar gözlerinin önünde kanlı geçmişleri varken bugünü mahvetmekten çekinmezler. O kanlı katliam gerçeklerinden birinin adı da Roboski’dir.
Ve bu acının bir sığınağı yok.
Bugün savaş uçaklarının bir kum fırtınası gibi o çocukların üzerinde döndüğü gündür.
Dün adı Dersim olan ki ilk uçakla bombalama deneyimlerini orada yapmışlardı.
Gerekçeleri dün toprak bütünlüğüydü bugün de toprak bütünlüğüdür.
1943 yılında 33 kişinin kaçakçılık adı altında Van Özalp’ta kurşuna dizilmesi de toprak bütünlüğü mantığıyla yapılmıştı.
Dünün ve bugünün sömürgeci iktidarı parçalanmış bedenlerimiz üzerine yüksek binalarını yapmaya devam ediyorlar. Karakollar, Kalekollar ve zindanlar, şimdilerde buna ilerleme diyorlar ve yeni Türkiye’ye hazırlanıyorlar. Sadece kendileri inandığı.
Muhafazakar Türk milliyetçiliğinin doğası inkar üzerine kurulu bu nedenle siyasette ve sosyal hayatta istikrar yoktur, dolayısıyla ordu ve hükümetle toplumda değişim zordur ama imkansız değildir. Bütün olumsuzluklara rağmen, zorlukları aşmanın yollarını bulmalı ve halklar olarak önce hakikatle yüzleşmeliyiz. Bu noktada sözler pazarlık için uygun değildir.
Bunu Sokrates zamanından beri biliyoruz.
Kül Kedisi’ne sormuşlar, neden Prens’e aşık oldun diye. Masal bana başka kader vermedi, demiş. Nereden bakarsak bakalım kimliği inkar edilmiş coğrafyalarında geçim derdinde olanlar ölüme değil, hayata bağlıydılar. Uzaklara değil yakına, gitmeye değil, kalmaya inananlardı. Tüm çabaları tutunabilmekti topraklarına.
İşte bu halkların çocuklarından birkaçı:
Bedeni uçak bombası ile parçalanmış ve her parçası annesinin eteğinde toplanan Lice’de Ceylan Önkol.
Kızıltepe’de yaşından fazla mermi ile öldürülmüş Uğur Kaymaz.
Cansız bedeni ile bir gün annesinin koynunda yatan sonra bedeni bozulmasın diye dondurucuya konan Cemile Çağırga
Belki uçak bombasından kurtuluruz diye katır altına sığınan Roboski’de en küçükleri 12 yaşında olan Çetin ve Bedran Encü
Sokakta oynarken, zırhlı askeri araç tarafından ezilen 7 yaşında ki Mihraç Miroğlu
AKP iktidarı döneminde Türkiye’de çatışma kaynaklı ölen çocuk sayısı Filistin’de 50 yıla yakın devam eden çatışmalardan kaynaklı çocuk ölümlerinden fazladır.
Tayyip Erdoğan, Diyarbakır’daki 2006 Mart olayları sırasında ‘Kadın da olsa, çocuk da olsa gözlerinin yaşına bakılmayacaktır’ dedikten sonra çocuk infazları sistematik hale gelmiştir.
Bazı STK verilerine göre 477 çocuk devlet tarafından öldürülmüştür.
İktidar inancını küçük bir kelimeye, zafere yatırarak bu çocukların katledilmesine göz yummuştur.
Ünlü ressam Picasso’ya atfen denilir ki Gertrude Stein’ın 90 kez resmini çizer. Siler… çizer… siler. Bir süre sonra modelsiz çizer.
Resim bitince Gertrude Stein: “Benzememiş bana ama!” der.
Bunun üzerine Picasso’nun cevabı düşündürücüdür.
“ARTIK SEN ONA BENZEYECEKSİN!”
98. yılını geride bırakan Türkiye Cumhuriyeti’nin bu yıllar içinde silip silip yeniden yaptığı ve şimdilerde ara ara konuşulan anayasası her şeyden önce çocukları korumalıdır.
Yeni anayasa yapımında fırçanın artık halkların elinde olduğu bir hakikat uzak ve o yol aşılmaz değil.