Dünyanın doğal bir döngüsü var. Biz insanların da doğal döngüye “modernlik” adı altında müdahalemiz var.
Mesela tohumları sadece biz insanlar ekmeyiz. Esasında hayvanlar kendi yiyeceğini elde etmek için toprağa tohumunu eker. Ektikleri bu tohumlardan fidanlar boy atar, meyve bağlar, otlar yeşerir. Yaban hayattaki hayvanlar kendi yetiştirdikleri bu ürünlerle beslenir, yaşamını sürdürür.
Nasıl mı?
Koyun, keçi ve sığırlar otlarken, otlardaki olgunlaşmış tohumları toprağa dökerler. Toprağa dökülen tohumları gezinen bu hayvanlar toynağı ile bastırırak toprakla temasını sağlar. Yani tohumu eker. Otladığı alana bıraktığı dışkısıyla da, tohumu bağrına basacak toprağı besler. Seneye kendi ektiği ve beslediği toprakta yetişen bu otları yer hayvanlar. Döngü böyle devam eder.
Görüldüğü üzere hayvanlar, beslenme konusunda başkasına muhtaç değil. Yiyeceğini kendisi üretebilecek yetenekte. İste bu yeteneğe sahip hayvanları insanlar sosyalleştirdi, evcileştirdi. Bunlar da, uyum sağladıkları o coğrafyaların yerli ırkları oldular.
Hayvanlar evcileştirildikleri için kendilerini dışardan gelecek olan tehlikelere karşı koruma becerilerini yitirdiler. Bu yüzden insanlar onlara şimdi çobanlık veya sığırtmaçlık yapıyorlar. Sosyalleştirilmeden önce avcılık döneminde insanların yaban hayvanları öldürmek için kullandıkları sopaları/deynekleri de evcilleştirdikleri bu hayvanları koruma amaçlı kullanıyorlar şimdi.
Bir de merada özgürce beslenmeyen, kapalı alana kapatılmış, modernlik adı altında tutsak kılınmış kültür ırkları var. Bunlar kendi yemlerini kendileri üretmezler. Yemleri bakıcıları tarafından yemliklerine/ önlerine boca edilir. Suları önlerine/kaplarına konur.
Şimdi “çağımızın geçer akçe” altın sorusunu sorma zamanı geldi. Soralım. Peki bu hayvanların ekonomik getirisi nedir? Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim; yerli ırklar, kültür ırklarına göre daha verimlidir.
Gerçekten mi? Evet! Öyle anlatmıyorlar ama diyeceksiniz. Doğru, öyle anlatmıyorlar.
Doğrusu şu ki:
– Yerli ırklar, yani bizim sarıkız ve karakız ineklerimiz doğaya daha dayanıklı. Hemen hastalanmazlar. Dolayısiyla veterinerlik ve ilaç masrafları azdır. Kültür ırklar doğa koşullarına daha az mukavim oldukları için veterinerlik ve ilaç masrafları çoktur.
– Kültür ırklar, yerli ırklara göre, 20 kat daha fazla yem tüketirler ve bizim otlaklarımızdaki ot boyu, onların beslenme tarzına uygun değil. O nedenle kültür ırkları içerde (kapalı alanda) beslenmek zorundadır veya içerde takviye yemle desteklenmek zorundadır. Ki bu maliyeti artırır.
– Bir de; kültür ırkları en fazla 3 buzağı doğururken, yerli ırklar en az 7-8 buzağı doğururlar. Varın hesabını siz yapın gayri…
Gezegenimizde toprak, su, ot var. Hayvan yetiştirmek için bütün koşullar mevcut. Neden helva yapamıyoruz, niye bu haldeyiz diye yanıtım şu:(Vejeteryan ve vegan arkadaşlardan özürle).
Çünkü hayvanlar üretici, insanlar yetiştiriciyken ihracatçıydık. Ne zaman ki hayvanları üreticilikten, insanları yetiştiricilikten alıkoyduk, hayvan imalatçısı haline dönüştürdük; işte o zaman, ithalatçı hale geldik.
Demem odur ki; kendimiz aydınlıktayken başkasının duldasına girdik. Gölgeye girenin gölgesi olmaz ki!