Geçen hafta bu köşedeki, “Dil, ulus ve güncel politik görevler” başlıklı yazımda Kürt dili üzerindeki asimilasyona vurgu yapmıştım.
Asimilasyondan ve Kürt dilinden söz ederken Fehmi Fırat’tan söz etmemek imkansızdır. Fehmiyê Licî, Ferhiyê Bilal, Fehmi Fırat adlarıyla bilinen Fehmi Dayı; 1887’de Lice’de doğmuştur. İstanbul’da 1912’de kurulan Hevî Örgütü’ne aktif destek veren Fehmi Dayı, örgüt kapatılınca politik mücadelesini sürdürmekten geri durmaz ve 1918 yılında kurulan Kürt Tealî Cemiyeti’nin üyesi olur. Burada Seyyid Abdulkadir ve Emin Ali Bedirhan Bey’le tanışır. Erzurum’da Kurulan ve “Azadi” olarak bilinen “Ciwata Azadiya Kurd” (Kürt Özgürlük Cemiyeti) üyesi olur ve bu örgütün Diyarbakır şubesini kuranların içinde yer alır.
1925 isyanı kırılınca Irak’a, oradan da Suriye ve Lübnan’a gider. Xoybun’un kurucuları içinde yer alır. Orada Bedirhanlar’la tanışır. “Kürt, Ermeni ilişkilerinden” dolayı Bedirhanlar’la fikir ayrılığına düşer. Ağrı İsyanı’ndan sonra çıkarılan aftan yararlanarak Türkiye’ye gelen Fehmi Fırat, Burdur’a sürgün edilir. Sürgün yaşamı bitince bir süre Hınıs’ta ve Genç’te (Darahıne) kalır. Sonra doğduğu yere, Lice’ye gelir. Lice’de arzuhalcilik ve dava vekilliği yaparak geçinmeye çalışır.
Ben de onu Lice’de tanıdım. Onu tanıdığımda artık epeyce yaşlanmıştı. Fransızca’yı iyi bilirdi. Çok sayıda Fransız klasiğini Kürtçe’ye çevirmişti. Sayısız öykü ve şiir yazmıştı. En çok bilinenleri şunlardır: Gilîya Daran (Ağaçların Söyleşmesi) Kotela Kanîreşe (Karaçeşme Koteli. Kotel Kürtçe’de güvercingillerden göçmen bir kuşun adıdır) Biratîya Gur il Mıye (Kurtla Koyunun Kardeşliği) Feteh Bege Xerzan (Garzan’lı Fetah)…
Fehmi Dayı’nın kitaplara, destanlara sığmayan yaşamı 1967 yılında Diyarbakır’da sona erdi.
GILIYA DARAN
Şevek ji şevan rojek ji rojan/Roj li ser çiyayê Cebexçûrê çû ava/Êzingvan hatin/Di bin dareke mazî ya kevnar de /Werîsê xwe danîn erdê/Û bivir danîn ser kevirek/Li benda ronahiya sibê sekinîn/Dara mazî gazî dor û berê xwe kir /Gote wan: “Ev weha nabe/Bivir dîsa va ye hatiye/Piştî qasekî wek hergavî/Dê serê we bibire/Divê em ji xwe re serokekî hilbibjêrin/Da ku ew bivir re mijûl bibe/Jê hêvî û rica bike/Belkî li me rehmê bike./”
Wan wê dara mezin a kevnar /Ji bo xwe kirin wekîl/Wê darê gazî kir û got:/”
Begê min ma qey ne bes e?/Eva bi salan e hûn serê me dibirin/Kokên me ji erdê radikin/Bi tevlî ku em darê mazî /Ji darên din gelekî fêdetir in/Her çi darên din salê berekî wan hebe/Lêbelê yên me salê sê-çar berên me hene/Mazî, gangol, gijik, şepik, antûve, berzî /Pelên me dibin alifê pez/Şaxên me dibin şewata tenûran/Êzingên me dibin ardûyên zivistanan/Darên me dibin miryaqên xaniyan/Rayên me avê ji bin erdê dikşînin/Dibe jiyan ji bo erd û zeviyan.”/
Bivir got: /“Heso tu bi du aliyan ve şaş î/Carekê tu hêviya însafê ji min dikî /Mixabin ew di cewherê min de tune /Ya duduyan ez hêza xwe ji te digrim /Serê te bi destê te dibirim/Her tu nedî min destîbivir/Ha ez, ha ev kevir.”/
Ev mesela kurdan e/Derdê serê derdan e/Hinek heramzade ne hinek kankor ewlad hene/Heta kurd destgir û piştgirên neyar bin/Hertim dê di bin nîr de bîçare û belengaz bin.”
Kürt halkının tarihi, politik ve kültürel yaşamında önemli bir yeri olan bilge insan Fehmi Dayı’nın yaratılarının bugün de Kürt halkının mücadele yolunun aydınlatılmasına büyük katkı yaptığı bilinmektedir.
Şiirin Türkçe çevrisi
AĞAÇLARIN SÖYLEŞMESİ
Gecelerden bir gece, günlerden bir gün/Güneş Çapakçur dağını aşıp gitti /Oduncular gelip/Yaşlı bir meşe ağacının altına oturdular/Kıldan yapılmış urganını yere, /Ve baltayı da bir taşın üzerine bıraktılar. /Umutla yeniden günışığının yükselmesini beklediler.
Yaşlı meşe ağacı çevredeki ağaçlara seslendi/Onlara dedi ki,
“Bu böyle olmaz İşte gene balta geldi/Birazdan, her zaman olduğu gibi
Her birimizin başlarından kesmeye başlayacak/Bizler aramızdan bir yönetici seçmeliyiz/Ki gidip balta ile konuşsun/Kendisinden ricada bulunup, beklentilerimizi dillendirsin
Belki bize acır.”
Çevredekiler bu büyük ve yaşlı ağacı kendilerine vekil seçtiler/O meşe ağacı yüksek sesle dedi ki;
“Beyim artık yetmez mi?
Yıllar yılıdır başlarımızı kesiyorsunuz/Köklerimizi yerlerinden söküyorsunuz/Meşe ağaçları olarak bizler,
Tüm diğer ağaçlardan daha yararlıyız!
Ötekilerin yılda tek ürünleri varken
Bizlerin yılda üç-dört ürün verdiği oluyor/Mazi, gangol, giji şepik, berzi (bu sözcükleri Türkçe’si yok)/
Yapraklarımız keçilere yem olur, /Dallarımız tandırların yakacağı olarak kullanılır/Odunlarımız kış ocaklarının yakacağıdır/Düzgün dallarımız damların örtülmesinde kullanılır/Köklerimiz suyu toprağın derinliklerinden alır/Bu ekinlerimize,tarlalarımıza hayat verir.”
Balta yanıtlamakta gecikmez
“Sen iki yönden de yanılıyorsun
Bir kere benim insafa gelmemi bekliyorsun/Ne yazık ki bu benim özümde yoktur./İkincisi ben gücümü senden alırım/Başını senin ellerinle keserim her zaman/Sen bana sap vermezsen eğer, /Benim taştan bir farkım kalmaz!”/Bu Kürtlerin de sorunudur.
Tüm dertlerimizin kaynağıdır, ilkidir.
Kimilerimiz haramzadedir.
Kimilerinin ‘kankor’ (nankör) evlatları var. /Kürtler düşmanlarıyla el ele tutuşup onlara destek oldukça/Boyunduruk altında, çaresiz ve zavallı kalacaklardır.”
*Ağaçların Söylencesi