Yordam Kitap Yayın Yönetmeni Hayri Erdoğan ile yayınevlerinin durumunu konuştuk
Ahmet Güneş
Tüm dünyada etkisini sürdüren koronavirüs salgını hâlâ devam ediyor. Aynı şekilde ölümler de her geçen gün artıyor. Bazı ülkelerin aldıkları tedbirler tartışma konusu olmaya devam ederken, bazı ülkelerde ise neredeyse salgın en aza indirildi. Aşı tartışmaları ise devam eden konuların başında geliyor. Salgının ortaya çıkardığı en büyük şey ise eşitsizlik. Her alanı etkileyen salgın sürecinde yayınevleri pek soruşturulmadı ve tartışma ortamı yaratılamadı. Bu süreçte birçok kitapçı kapandı, yayınevleri yeni kitapların basımlarını durdurdu. Ekonomik krizin Türkiye’de değmediği hiçbir alan da kalmadı. Bu kriz ve virüs günlerinde biz de yayınevleri soruşturması başlattık. Yayınevlerine salgının etkisini, okuma oranında olan bitenler gibi başlıca sorularla başlattığımız dizinin bugünkü konuğu Yordam Kitap. Yordam Kitap Yayın Yönetmeni Hayri Erdoğan ile yayınevlerinin durumunu, salgını, okur ve yazar ilişkisini konuştuk.
Bilmeyenler için Yordam Kitap ne zaman kuruldu?
Yordam Kitap, 2006 yılında yayıncılık alanında deneyimli küçük bir arkadaş grubu tarafından çok sayıda Marksist yazar ve akademisyenlerin desteğiyle kuruldu. Yayınevinin kurucu yayın yönetmeniyim, Yordam Kitap öncesinde 16 yıl kadar yayıncılık alanında çalışmıştım, belli bir birikimim ve deneyimim vardı. Girişimimizi başlattığımız sırada, sosyalist yayıncılık, düşünce hayatına çökmüş olan karamsarlığın etkisi altında epey zayıflamıştı, bir boşluk doğmuştu. Sosyalist yayıncılığa taze bir soluk olmak hedefiyle kurduk Yordam Kitap’ı. Şu ana kadar Marksist teori, felsefe, iktisat, siyaset ve edebiyat gibi geniş bir yelpazede 500 kitap yayınladık.
Yayınevi olarak yayın politikanızı anlatır mısınız?
Yordam Kitap olarak, dünyanın değiştirilmesi, insani, eşit ve adil kılınması mücadelesine düşünsel-kültürel bir katkı sunmak hedefiyle yola çıktık. “Gideni ve gelmekte olanı” gösteren, kapitalizmin ebedi olmadığını, başka bir dünyanın mümkün olduğunu gösteren kitaplar yayınlıyoruz.
Marx, Engels, Lenin gibi Marksizm klasiklerinin yapıtları yayıncılığımızın en önemli bileşeni, bir bakıma temeli. Yaşadığımız dünyayı tarihsel materyalist bir bakış açısıyla çözümleyen çağdaş yapıtlar bu temel üzerinde anlam kazanıyor. Tarih, felsefe, iktisat, sosyal bilimlerin çeşitli dallarında kitaplarla yayın kataloğumuzu zenginleştiriyoruz.
Kısacası, kitaplarımızla, insanı, insanlığın ilk çağlardan bugüne yaptığı uzun yolculuğu, insanın savaşsız ve sömürüsüz bir gelecek için verdiği mücadeleyi anlatıyoruz. Okurlarımıza diyoruz ki, “Anlatılan senin hikâyendir!”
Gerek yayın gerekse salgın koşullarında ne tür zorluklarla karşılaşıyorsunuz?
Virüs salgını tüm dünyayı tehdit ediyor, can almaya devam ediyor. Toplumun geniş kesimleri ölümle burun buruna yaşamanın yanında yoksulluğun, işini ve gelirini kaybetmenin sonuçlarını da yaşıyor. Kaçınılmaz olarak yayınevleri de bu durumdan çeşitli şekillerde etkileniyorlar.
Biz de Mart 2020’den bu yana zaman zaman ofisimizi kapattık, çoğu zaman da haftanın belli günleri sınırlı saatlerde açabildik. Şu sıralarda, haftanın birkaç günü, sınırlı saatlerde ve dönüşümlü olarak ofise gidiyoruz. Kitabevleri neredeyse tümüyle kepenk indirdi, tüm fuarlar ve okurlarla buluşma etkinlikleri iptal edildi. Okurlarla ilişkimizin fiziki kanalları tıkandı. Tek bağlantı kanalımız sosyal medya oldu. Biz de elimizden geldiğince evlerimizden işleri yürütmeye, üretmeye, yeni üretimler için kaynak biriktirmeye çalışıyoruz.
Yayınevlerinin dağıtım ve sergileme sorunları okurlara ulaşmayı zorlaştırıyor. Ama şu sıralardaki en önemli ekonomik sorun Türk lirasının dolar ve avro karşısında yaşadığı büyük değer kaybı. Bu sorun, yayıncılık sektörüne de ağır bir biçimde yansıyor. Kâğıt, matbaa malzemeleri, çeviri kitapların telif ücretleri doğrudan dövizle ödendiği için, maliyetlere hemen yansıyor. Bunun sonucunda kitap fiyatları artıyor, haliyle kitaplar daha yüksek fiyatlarla çıkıyor okurun karşısına. Yayınevlerinin kriz ve salgının iç içe geçmiş etkileri altında önemli ekonomik sorunlar yaşadığı gerçektir. Ne var ki, yayıncılığımızın karşı karşıya sorunlar bundan ibaret değil. Küçük ve orta ölçekli, özellikle de muhalif yayınevlerinin daha başka pek çok sorunu var. Bu sorunların başında, kültürel, sanatsal ve düşünsel alana iktidar eliyle yapılan müdahale geliyor. Oluşan baskı ortamı, sansür, eleştirel-ilerici düşüncenin akademiden kovulması bağımsız ve özgür yayıncılığı tehdit ediyor, niteliğini yaralıyor. Bu sorunların yayıncılık üzerindeki olumsuz etkisi, krizin etkisinden az değil.
Salgın sürecinde kitap okuma oranı azaldı mı arttı mı?
Salgının ilk aylarında, 2020 yılının Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında okurların kitaba ilgisi arttı diyebiliriz. Okurlar, evde geçecek bu birkaç ayı daha çok kitap okuyarak değerlendirmek istediler. Ne var ki salgının öyle birkaç ayda sönümlenmeyeceği anlaşılınca, haliyle bir moral bozukluğuna yol açtı. Çok sayıda emekçinin geliri azaldı, azımsanmayacak sayıda insan işini kaybetti. Böyle olunca da hem kitap okuma isteği azaldı hem de kitap satın alma imkânı. Şu aylarda, kitap satışlarının geçtiğimiz yıllara göre bir miktar azaldığını gözlemliyoruz.
Yordam Kitap hangi dosyaları kabul ediyor? Örneğin yazarlar size nasıl ulaşabilir?
Bir sorunuza karşılık olarak yayın çizgimizi tarif ederken, “Kapitalizmin ebedi olmadığını, başka bir dünyanın mümkün olduğunu gösteren kitaplar yayınlıyoruz” demiştim. Bu perspektifle yazılmış çeviri ve telif kitaplarla yayın listemizi güçlendirmek istiyoruz. Bu kitapların içinden ise nitelikli olanı, güncel ihtiyaçlara yanıt vereni, akademi okuru kadar genel okurun da ilgisini çekebilecek kitaplar yayınlamaya çalışıyoruz.
Dünyanın farklı ülkelerinde yazılmış değerli kitapları arayıp buluyoruz, dostlarımızdan, yazarlarımızdan tavsiyeler alıyoruz. Yazarların ve okurların bize önerdiği kitap ve dosyaları da titiz bir elemeden geçirerek düşünce ortamımıza katkı sağlayabilecek nitelikli kitapları yayın listemize katmaya çalışıyoruz.
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Bize yayınevimizi tanıtma imkânı sunduğunuz için çok teşekkür ediyoruz.