2013 yılında, Gezi Direnişi’nin ilk günlerinde Gezi Parkı’nda çocuklar için atölyeler de yapılmıştı. Bu atölyelerde çocuklar yaşanılanları resmetmiş, kendileriyle yapılan röportajlarda görüşlerini paylaşmıştı.
Bazısı “Bir sürü AVM varken neden bir tane daha yapılıyor?” diye sormuştu. Bazısı parkta bulunma nedenini, “Çünkü ben bu parkı seviyorum” diyerek açıklamıştı. Bazısı ağaçların kesilmemesi, öylece kalması gerektiğini söylüyordu. “Çünkü ağaçlar çok güzel” diye de ekliyordu.
Biber denildiğinde aklınıza ne geliyor diye sorulduğunda pek çok çocuk “acı” derken, bir o kadarı da “biber gazı” diyordu. Bazısı da polislerin boş yere biber gazı sıktığını, buna çok üzüldüğünü anlatıyordu.
Çocuklar her zaman olduğu gibi o dönem de gündemi takip ediyordu. İstanbul dışında, mikrofon uzatılan bir çocuk “Türkiye’nin daha güzel bir yer olmasını ve burada daha mutlu yaşanmasını istiyorum” demişti. Gezi Direnişi’ne yaşadığı kentten verilen desteği bu isteğiyle birleştirmişti. Bir başkası da “Protesto yapanlar huzur istiyor, özgürlük istiyor. Ben de bu konularda herkesin özgür olmasını isterim” diyordu. Bir diğer çocuk ise “Her yerde eylem oluyor, polislerin işi çok uzun sürüyor ve bu yüzden kaba güç kullanıyor. Ama bence bu hiç uygun davranış değil, çünkü insanların canı acıyor” şeklinde paylaşmıştı gözlemlerini ve görüşünü.
Pazartesi günü Gezi Davası’nda verilen kararın ardından Çağlayan Adliyesi önündeki nöbette, Boğaziçi Üniversitesi’nden bir öğrenci konuştu. Kadın öğrenci konuşmasında, “Evet biz Gezi’de çocuktuk. Ama Gezi bize bir şeyleri göstermişti. Biz ümidimizi, umudumuzu Gezi Direnişi’nden alıyoruz. Gezi’den beri insanlar, nasıl devam ediyorsa, kadınlar, işçiler nasıl direniyorsa, biz öğrenciler de kendi alanlarımızda bu ümidi büyütmeye devam ediyoruz. Çünkü direnerek kazanabileceğimizi biliyoruz” dedi ve ekledi: “Gezi’de kesemediğiniz ağaçlar Boğaziçi’nde çiçek açıyor…”
Bu konuşmayı yapan kişi, parkın içinde yapılan atölyelere katılan bir çocuk muydu bilmiyoruz. Ya da o gün atölyelere katılan çocuklar arasında bugün Boğaziçi Üniversitesi’nde kayyum rektör atamalarına karşı direnenler var mı, onu da bilmiyoruz. Bildiğimiz, o gün Gezi Parkı’ndaki çocuk atölyelerine katılan ya da Gezi Direnişi’ne tanık olan çocukların bugün hiç tahmin edemediğimiz yerlerde yeni bir yaşam için tomurcuklanma, çiçeklenme, umudu büyütme olasılıkları…
Gezi Davası’nda verilen kararın gittikçe yoksullaşmamızla, gençlerin işsizliğiyle, günlerce, haftalarca hastanelerden alınamayan randevularla, günlerce konuşulmak zorunda bırakılan -pazarda satılan- marulun fiyatıyla, ödenemeyen elektrik faturalarıyla, benzine yapılan zamlarla ve en çok da Gezi Parkı’nda kesilemeyen ağaçların bugün, birden, aniden, nerede ve nasıl açacağı hiç belli olmayan çiçeklerinin yarattığı korkuyla bir ilgisi olmalı…