Meydan, cümle canın varlık, birlik ve ikrar mekanıdır. Birlik meydanında zulmat deryasına karşı Delîl uyandırılır. Delîl, çar anasıra yaşam kaynağı olan Güneş’in yeryüzündeki temsilcisidir. Bundan dolayıdır Alevi canlar Delîl’e sırtını dönmezler. Çoklu iktidarın kirine, pasına, arsıza, hırsıza, nursuza karşı meydanda bütün canlar birlenerek Delîl’e ikrar verirler, yeniden doğarlar.
Gezi meydanı farklılıkların birlik mekanıdır. Gezi, bedenlerin, zihinlerin, ruhların, duyguların kom olduğu; davranışların, sözlerin, düşüncenin akışkanlık kazandığı; insanların en üst düzeyde ikrarlaştığı, birlik kültürünün ete kemiğe büründüğü mekânın ismidir.
Türkiye’de yaşayan rıza toplumu süreklerinin el ele vererek cem oldukları, hakikat çemberini inşa etmeye gayret ettikleri, havanın, suyun, ateşin ve toprağın aşkına pervane oldukları anın ismidir Gezi ruhu. Her can “gerçeğe Hû” diyerek kendi özüyle, kalanıyla, lokmasıyla bu meydana mihman oldu. Gezi’deki her can özgürlük aşkı ile meydana Delîl oldu.
Gezi, “Güneşin Sofrasında” “el nizam göz terazi” diyen cümle canların rıza mekanıydı. Bu sofrada ele, dile, göze nazar edildi. Bir üzüm tanesinin kırka pay edildiğini bilenlerin sofrasıydı. Bu meydanda dile gelen kelam bütün hanelerde karşılık gördü. Gecenin karanlığına her haneden Delîl uyandı. Bu sofrada ele, dile, göze nazar edildi.
Mekân ve toplumsallığın anda birleştiği meydanın ismiydi Gezi Parkı. Kulelerde kenti gözetleyenler, mekâna rant gözüyle bakanlar tüm kirlilikleriyle, bin bir türlü hile ve yalan ile “mağdura kimlik” çıkardılar. Artık Gezi mağdurları “Alevi, zındık, ahlaksız, terörist, komünist, din düşmanı” sıfatlarını hak etmişlerdi! Kent kültüründe kenetlenenler “dert bizde, derman ellerimizdedir. El vücutta kaşıyacak yeri bilir” diyerek el ele vermişlerdi.
Kentler, mekânlar iktidarların kapsama alanlarını genişlettikleri yerlerdir. İktidar mekânda devasa kamu binaları, camiler, konaklar ile örgütlenir. Gezi bir bakıma mekânın toplumsala hizmet etmesini savunan canların haykırışıdır. AKP-MHP koalisyonunun mekân üzerinde iktidarının hızını arttırmak istediği biliniyor. Bu durum sıradan bir aklın sonucu değildir. Mimari, içine hapsedilmiş bedenlerin enerjilerini, davranışlarını ve zamanlarını yutar. Kentin ve mekânın iktidar için bu kadar araçsallaştığı bir dönemde, Gezi direnişi ile farklılıkların ikrarlı birliği kentlerde karşılık bulacağının somut bir örneğidir.
Gezi davasında Delîl uyandırılmıştır. Delîli uyandıranlara aşk olsun. Uyanan Delîl söndürülmez, tekrar uyanması için yeri zamanı geldiğinde uyandırılır. Bu hakikati bilen zulmat deryasının “sınır ötesi” operasyonların hız kazandığı bir zamanda hüküm kesmesi demokratik siyasetin öznelerine göz dağı vermesidir.
Yargılanan her can daha son sözünü söylemedi. “Köklerinden urgan yapıp, yeryüzüne kement atanların” umududur Gezi. Kesilen hüküm farklılıkların birlik mücadelesini engellemeye yöneliktir. Birlikte varoluş hali holistik ve simbiyotik ilişki halidir. “Muteber” olmayan vatandaşların diyalektik ilişkisi pozitif bir nitelik taşır; karşılıklı birbirini besler, büyütür, görünür kılar.
Gezi mücadelesi demokratik ve özgür bir yaşam için bir eşik olmuştur. Bütün eksikliklere rağmen bir olmanın neler yaratacağı ile ilgili bir kapı aralamıştır. Gezi direnişinde meydana gelen enerji o meydanda bulunan bütün canların enerjilerinden büyüktü. Aynı zamanda Gezi meydanında gelişen düşünce hepsinin toplamından fazla bir düşünceydi.
Gezi meydanında yankılanan eşitlik, özgürlük, barış, demokrasi, sosyalizm, ekoloji, paylaşım, dayanışma gibi sıkça dile getirilen sözcükleri hayal kırıklığına uğratmamak tarihi bir sorumluluktur. İktidarcı zihniyetin reddi, rıza meydanında zulme karşı ikrarlaşarak eşikten geçerek olur. Eşik bir halden başka bir hale geçmenin sınırıdır. Bu sınır tercih gerektirir.
Sistem krizinin kaosa dönüştüğü bir dönemde toplumsal olanın gaspına karşı durmak bir özgürlük arayışıdır. Gezi davasının hükmü kesildiği günde altılı koalisyon (muteber muhalefet) birlikte resmi bir açıklama yaparak haksızlığı dile getirmediler, getiremezler. Çünkü Gezi’deki ruha karşı olanlar, bugün muteber muhalefetin masasında çay içip, kek yiyorlar.
Yanlış olanı görmeden, yanlışın adını koymadan, ona tavır almadan demokrasiyi dile getirmek, halka özgürlüğü vaat etmek halkı kandırmaktır; kendi iktidarının yolunu açmaktır.
Gezi ruhu üçüncü halin toplumsal alanda her zaman devriye halinde olduğunun göstergesidir. Gerçek demokrasi ve adaletin ancak farklılıkları esas alan bir eşitlik anlayışı ile karşılık bulacağı gerçekliği tarihi bir realitedir.