Taksim Gezi Parkı’nda yapılması planlanan Topçu Kışlası Projesi’ne karşı başlayan ve daha sonra tüm Türkiye’ye yayılan Gezi Direnişi’nin üzerinden tam 6 yıl geçti
Gezi Direnişi, 2013 yılında AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne tahsis edilmiş olan Taksim Gezi Parkı’na İstanbul 6’ncı İdare Mahkemesi ve 2 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararı olduğu halde buradaki ağaçların kesilmesini engelleme eylemi olarak başlamıştı. 27 Mayıs’ta parktaki ağaçların kesileceği haber alan “Gezi Parkı Platformu” üyesi gençler parka gelerek nöbet tutmaya başladı. 28 Mayıs sabahı polis parkta nöbet tutan gençlere sert müdahalede bulundu. Gençlere müdahale edildiğini duyan dönemin Barış ve Demokratik Partisi (BDP) Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Gezi Parkı’na geldi. Önder, “Ben ağacın da vekiliyim” diyerek dozerlerin önüne oturdu ve ağaç kesimini durdurdu.
Yeni fidanlar dikildi
Aktivistler, akşam saatleri için eylem çağrısı yaptı ve yüzlerce kişi parkta toplanarak, yıkımı protesto etti. Protestolar sonucu yıkım çalışmaları durduruldu. Ancak yeniden başlama ihtimaline karşı eylemciler parkta çadır kurarak, nöbet eylemine başladı. Bir gün önce sökülen ağaçların yerine yeni fidanlar dikildi.
Erdoğan geri adım atmadı
29 Mayıs’ta dönemin Başbakanı Recep Tayip Erdoğan, İstanbul’da üçüncü köprünün temel atma töreninde yaptığı konuşmada, “İşte birileri geliyor, Taksim Meydanı’nda yok Gezi Parkı şöyle olmuş, böyle olmuş, gösteri yapacaklar, şudur budur vesaire. Ne yaparsanız yapın. Biz kararı verdik. Verdiğimiz gibi bunu işleyeceğiz” dedi. Bunun üzerine Gezi Parkı’nda nöbette olan eylemcilerin sayısı her geçen dakika yükselmeye başladı.
Önder bir kez daha dozerin önünde
30 Mayıs sabah saatlerinde polis, parkta çadır kurarak eylemlerini sürdüren gruba tekrar müdahale etti. Eylemcilerin parktan çıkarılmasının ardından yıkım çalışmaları yeniden başladı. Bir kez daha parka gelen BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, yine yıkım yapan dozerlerin önüne geçti ve çalışmaları durdurdu. Bunun üzerine polis tekrardan eylemcilere müdahalede bulundu. Bir kişinin yaralandığı polisin müdahalesine rağmen aktivistler eylemlerine devam etti ve yıkımı bir kez daha durdurdu.
Eylemcilerin çadırı ateşe verildi
31 Mayıs sabah erken saatlerde parkta uyuyan eylemcilere polis bir kez daha müdahale etti, ardından da eylemcilerin çadırlarını ateşe verdi. Çadırların yakılma görüntüleri sosyal medyada yayınlanmasıyla birlikte binlerce kişi Taksim’e akın etti ve gün boyunca eylemciler ile polisler arasından çatışmalar yaşandı. Eylemlerin büyümesiyle birlikte İstanbul 6’ncı İdare Mahkemesi, Topçu Kışlası’nın yapımına onay veren kararı iptal etti.
Akşam saatlerinde Taksim’e çıkan bütün ulaşım yollarının kesilmesine rağmen kalabalık her geçen an daha da büyüdü. Polis akşam saatlerinde bir kez daha eylemcilere müdahalede bulunarak, biber gazı ve plastik mermi kullandı. Müdahale sonucu aralarında Sırrı Süreyya Önder ve o dönem gazetecilik kimliğiyle haber takibi yapan HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’ın da bulunduğu yüzden fazla kişi yaralandı. Eylemler kısa süre içerisinde İstanbul’un birçok yerine yayıldı. Yine akşam saatlerinde evlerinin pencerelerine çıkan İstanbullular, destek amacıyla tencere ve tavalara vurarak ses çıkarma eylemi yaptı. Eylemler kısa süre içinde başta İzmir, Ankara, Adana, Mersin gibi büyük kentler olmak üzere başka şehirlere yayıldı.
Erdoğan’dan geri adım
1 Haziran’da ise İstanbul’un Anadolu yakasında toplanan yüzlerce kişi Gezi Parkı eylemlerine destek vermek amacıyla Boğaz Köprüsü’nden yürüyerek, Avrupa yakasına geçti ve Taksim Meydanı’na ulaştı. Polis, sabah saatlerinde gelen talimatla birlikte çekildi. Bunun üzerine eylemciler yeniden Taksim Meydanı ile Gezi Parkı’na girdi. Artık meydan eylemcilerin kontrolündeydi ve bu durum 15 gün sürdü.
Dönemin Başbakanı Erdoğan da geri adım atarak, biber gazı kullanımının yanlış olduğunu ifade etti. Ancak parktaki eylemcilerin sayısı her geçen dakika daha da büyüdü. Eylemlerin İstanbul dışına taşmasıyla birlikte birçok şehirde polisler ile eylemciler arasında çatışmalar yaşandı. Ankara’da Kızılay’da toplanan kalabalık, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) binasına yürümek istedi. Polis binaya yürümek isteyen kitleye müdahale ederek, 500’den fazla kişiyi gözaltına aldı.
‘Çapulcu’nun doğuşu
2 Haziran’da Erdoğan bir kez daha eyleme yönelik yaklaşımını değiştirerek, “Açık söylüyorum; birkaç tane çapulcunun o meydana gelip insanımızı, halkımızı yanlış bilgilendirmek suretiyle tahrik etmesine pabuç bırakmayacağız” dedi. Erdoğan’ın “çapulcu” sözü hem Türkiye’de hem de dünyada büyük yankı uyandırdı.
3 Haziran’da Gezi Parkı eylemlerinin ilk can kayıpları yaşandı. Ümraniye’de bir aracın TEM otoyolunu kapatan protestocuların üzerine sürmesiyle 19 yaşındaki Mehmet Ayvalıtaş; Antakya’da da polisin attığı gaz fişeğiyle vurulan 22 yaşındaki Abdullah Cömert hayatını kaybetti.
Grev kararı
4 Haziran’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) iş bırakma eylemi yaparak, Gezi Parkı eylemi direnişçilerine destek verdi. 5 Haziran’da ise Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipler Birliği de (TTB) iş bırakma eylemi yaparak, direnişe destek verdi. TTB eylemin 7’nci gününde, 3’ü ağır en az 2 bin 800 kişinin yaralandığını açıkladı.
‘Direnişi selamlıyorum’
7 Haziran’da ise PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Gezi Parkı eylemlerine ilişkin gönderdiği mesaj yayınlandı. O dönem devam eden “demokratik çözüm süreci” kapsamında İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’ne giden dönemin BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Öcalan’ın mesajını iletti. Öcalan mesajında, “Direnişi anlamlı buluyor ve selamlıyorum. Elbette ki bu duruş yeni bir siyasal kırılma yaratmıştır. Ancak hiç kimse ulusalcı, milliyetçi, darbeci çevrelere de kendini kullandırmamalı” dedi.
‘Taraftarlar dahil oldu’
8 Haziran’da ise Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş takımlarının taraftarları, kendilerine verdikleri “İstanbul United” adıyla Taksim Meydanı’na yürüdü. 11 Haziran sabah saatlerinde de çok sayıda polis, iş makineleriyle barikatları aşarak Taksim Meydanı’na çıktı. Polis ile eylemciler arasında tekrar çatışmalar başladı. Gün boyunca İstiklal Caddesi başta olmak üzere birçok yerde polis ile eylemciler arasındaki çatışmalar devam etti.
Erdoğan direnişçilerle görüştü
12 Haziran’da Gezi Parkı eylemcilerinden oluşan 11 kişilik bir grup, Erdoğan’la bir araya geldi. Görüşmenin ardından yapılan açıklamada, Erdoğan’ın Topçu Kışlası projesi için referandum önerdiği ve eylemcilerden Gezi Parkı’nı boşaltmalarını istediği belirtildi. Eylemciler ise görüşmede bu konunun toplantıda gündeme gelmediğini ve bu alanın park olarak kalmasının yanı sıra polis şiddetinin durdurulması yönündeki taleplerin dile getirildiği ifade edildi.
Ethem Sarısülük yaşamını yitirdi
13 Haziran’da ise Ankara’da düzenlenen eylemlerde polisin açtığı ateş sonucu başından ağır yaralanan Ethem Sarısülük’ün beyin ölümü gerçekleşti.
Parktan ayrılamama kararı
14 Haziran’da Erdoğan, “Mesajı aldık. Yargının kararını bekleyeceğiz. Daha ne diyeyim” diyerek eylemcilere çağrıda bulundu. Erdoğan’ın çağrısı sonrası bir araya gelen Taksim Dayanışması üyeleri atılacak adımları belirlemek üzere Park’ta toplananlar arasında forumlar düzenledi. Forumlarda, eylemlerin devam etmesi ve Gezi Parkı’ndan ayrılmaması kararı alındı.
Berkin Elvan vuruldu
Gezi Direnişi sırasında 16 Haziran 2013 tarihinde Okmeydanı semtinde evden ekmek almaya giden 14 yaşındaki Belkin Elvan, polis attığı gaz kapsülünün başına isabet etmesi sonucu ağır yaralandı. 269 gün komada kalan Elvan, 11 Mart 2014’te Şişli’deki Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 15 yaşındayken 16 kiloda hayatını kaybetti.
6. yılında etkinlikler düzenlenecek
2 aydan fazla devam eden Gezi Parkı eylemleri sonucu onlarca kişi yaşamını yitirdi, yüzlerce kişi çeşitli yerlerinden yaralandı, sakat kaldı. Yine yüzlerce kişi gözaltına alındı, tutuklandı, hala tutuklanmaya devam ediyor.
Üzerinden 6 yıl geçen Gezi Parkı direnişi için bu yıl da Taksim Dayanışması, yapacağı çeşitli etkinliklerle yaşamını yitirenleri anacak.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Tayfun Kahraman, Gezi Direnişi’ni değerlendirdi.
‘Gezi barışçıl bir sesti’
Gezi Direnişi’nin, kentine ve ağacına sahip çıkmak isteyenlere yapılan polis müdahalesine karşı barışçıl bir sesleniş olduğunu söyleyen Kahraman, “Toplumun vicdanı Taksim’de yaşananlara ve polis şiddetine karşı boş durmadı. Binlerce kişi kısa sürede sokağa döküldü. Orada hoşgörü ile birlikte, bugüne kadar siyasetlerini birbirine karşı kuranların, birbirleriyle nasıl halay çekebileceklerini gördük. Tüm dünyaya birlikte nasıl yaşayabileceğimizi gösterdik. İşte oradaki hoşgörü Gezi Direnişi’ni bu kadar büyük ve inanılmaz kıldı. Gezi Direnişi üzerinden 6 yıl geçti. Gezi Parkı’na belki de onu hiç görmeden sahip çıkanlar, esasında kentlerine, projeci yaklaşımlara dahil olamadıkları karar süreçlerine itirazlarını dile getirdiler. Paylaşımcı ve dayanışmacı bir hayatın mümkün olduğunu ve birlikte karar verebileceklerini gösterdiler. Bugün iktidarın Gezi Direnişi ile olan hesabının kapanmama nedeni de budur. Kutuplaşma üzerinden çoğulcu bir siyasetin karşı referansıdır Gezi Direnişi” diye belirtti.
‘Gezi Ruhu sürüyor’
Gezi ruhunun yeniden ortaya çıktığını ifade eden Kahraman, şunları kaydetti: “Tüm sonuçları ile birlikte Gezi Direnişi sonrasında yerel siyasetin de, kentlilerin hak arayışlarının da eskisiyle aynı olmayacağını söylemek gerek. Siyaset bugüne kadar şehircilik bilimini hiç gözetmeden, tamamen ekonomik güdülerle hareket ederek bir kenti şekillendirmeye çalıştı. Bu projelerin bir kısmı hala devam ediyor. Fakat Gezi sonrası bu siyaset yaklaşımının değişmesi gerektiği daha görünür oldu. Kentliler kentlerine sahip çıkmaya başladılar. Bu nedenle 31 Mart’a giden süreç, Gezi Direnişi’nin yansımalarını gösterdi ve 23 Haziran’da da bu süreç devam edecek gibi görünüyor.”
Ferhat ÇELİK / MA