Gezi davasından kararını açıklayan mahkeme heyeti iş insanı Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı 24-25 Aralık’a erteledi.
Gezi Parkı eylemleri hakkında 707 gündür tutuklu bulunan Osman Kavala ve 15 sanığın yargılandığı davanın 3. duruşması bugün Silivri’de İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Davada sanıklar, “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet istemiyle toplamda 606 yıldan 2 bin 970 yıla kadar hapis cezası ile yargılanıyor. Savcılık, mütalaasında Kavala’nın tutukluluk halinin devamını talep etti. Mahkeme, Osman Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar vererek duruşmayı 24-25 Aralık tarihine erteledi.
Tutuksuz sanıklar hazır bulundu
24 Haziran’da görülen ilk duruşmada, davanın diğer tutuklu sanığı Yiğit Aksakoğlu tahliye edilmişti. İlk iki duruşmada sanıklar savunmalarını tamamladı. İkinci duruşmadan sonra Hâkimler ve Savcılar kurulu, kararnameyle 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ni iki heyete ayırdı. HSK, davanın son iki duruşmasında Kavala’nın tahliyesi yönünde karşı oy kullanan mahkeme başkanını bu heyete almadı. Hem Kavala hem de Aksakoğlu için “tutukluluğun devamı” yönünde oy kullanan kıdemli üye Ahmet Tarık Çiftçioğlu ise yeni heyette yer aldı. İstanbul Başsavcılığı, iddianameyi hazırlayan ve soruşturma sürecini yürüten iki savcıyı da duruşmalarda görevlendirdi. Davanın tek tutuklu sanığı Osman Kavala duruşma salonuna geldi. Kavala’nın yanındaki jandarmaların yanı sıra 50’den fazla jandarmanın sanık sıralarına dizilmiş olarak beklediği belirtildi. Davanın tutuksuz sanıkları Yiğit Aksakoğlu, Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Hakan Altınay, Mine Özerden ve Yiğit Ali Ekmekçi de salonda hazır bulundu.
‘Sosyal medya hesabı kullanmıyorum’
Duruşma daha sonra tutuklu olarak yargılanan iş insanı Osman Kavala’nın savunmasıyla devam edildi. İddianamede yer alan Taksim Dayanışması Platformunun içinde yer almadığını ifade eden Kavala, sadece birkaç toplantılarına dahil olduğunu söyledi. Facebook sayfasında açılan “Ayaklan İstanbul” isimli sayfayla da hiçbir bağının olmadığını dile getiren Kavala, “Ben sosyal medya hesabı kullanmıyorum. Benim Mehmet Ali Alabora ile ilk tanışmamda Haziran 2013’te oldu. Bu görüşmede telefon üzerine oldu. İçeriği ise Gezi Parkı’nda başlayan eylemle ilgiliydi. Ben Gezi Parkı için hiçbir maddi faaliyette de bulunmadım. Alabora’nın yapmak istediği oyunu da çok sonradan öğrendim” dedi. Gezi parkı eylemleri için yapılan hiçbir çağrıya da uymadığını ifade eden Kavala, “Benim ofisim Taksim’dedir. Ofise giderken birkaç kez olaylara denk geldim. Onun dışında eylemlerle herhangi bir temasım yoktur. Taksim Dayanışması’nın sosyal medya hesaplarından yaptığı hiç bir çağrılarına da katılmadım” ifadelerini kullandı.
‘Sürekli denetlenen bir vakıftır’
Mahkemeye heyetinin Kavala’ya George Soros’u tanıyıp tanımadığı sorusuna ilişkin ise Kavala, “Sorus’u tanıyorum. Soros Türkiye’ye geldiğinden beri tanırım. Soros’un desteklediği Açık Toplum Vakfı’nın kuruluşunda bulundum. Soros Türkiye’ye geldiğinde birlikte toplantılara katıldık. Bu toplantıların bazıları vakıf, bazıları ise lokantalarda gerçekleşti. Zaten bu vakıf sürekli denetlenen bir vakıftır. Bu vakıf başka kurum ve kuruluşlara da destek veriyor. Anadolu Kültür Vakfı’na da destek veriyor. Ben Anadolu Kültür’ün kurucusuyum. Açık Toplum Vakfı çok sonradan kuruldu. İddianamede bir film projesinden söz ediliyor. Bu film çekilmiş değil. Eğer çekilseydi sanatsal, düşünsel bir film olurdu. Denildiği gibi bir propaganda olsun diye çekilmezdi” dedi.
‘İlgimi geçtiği için çektim’
Ardından Mahkeme heyeti Gezi Parkı olaylarında çekilmiş bazı fotoğrafları Kavala’ya göstererek, burada orantısız gücün kullanılıp kullanılmadığını sordu. Kavala, “Bizim söylemlerimiz barışçıl eylemlere orantısız müdahale edilmesinin Türkiye yasalarına aykırıdır biçimindeydi” diye yanıt verdi. Mahkeme heyeti, Kavala’ya telefonunda bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fotoğrafları, Türkiye’nin bölünmüş haritasını ve DHKP-C bayrağını sordu. Kavala, bunun merakıyla ilgili bir durum olduğunu belirterek, “Ben ilginç bulduğum fotoğrafları çektim. Yine Öcalan posteri açılmıştı oda ilgimi çekti. Onun için çektim” diye belirtti. Kavala son olarak, 23 aydır tutuklu bulunduğunu ve ilk ilk defa bazı soruların buradan sorulduğunu söyleyerek beratını istedi.
‘Taksim Meydanı ile ilgili hukuksuz bir plan değişikliği yapıldı’
Osman Kavala’nın savunmasının ardından Mimar Mücella Yapıcı savunma yaptı. Gezi Parkında hukuksuzluk yapanın polis olduğunu hatırlatan Yapıcı, bunun hükümet tarafından daha sonra kabul edildiğini vurguladı. Mahkeme başkanının Taksim Dayanışması’nı ne zaman kurdunuz sorusuna Yapıcı, “Taksim Meydanı ile ilgili hukuksuz bir plan değişikliği yapıldı. Buna dava açmak için 15 Temmuz 2012’da kuruldu” diye yanıt verdi.
‘Haklıydık, buradayız’
Heyetin, “Taksim Dayanışması’nın parka çağrı tweetinde rolünüz var mı?” sorusuna ise Yapıcı, “Dayanışmanın tüm çağrıları ortak kararla alınır. Ben sadece sekretaryadaydım. O gün iş makinalarının da Taksim projesiyle alakası yoktu. Biz tüm resmi kurumlara izin var mı diye başvurduk ama böyle bir izin yoktu. Şantiyeye gittik, yetkili yoktu, buldozerci vardı izinleri yoktu. Dozer Gezi Parkı’nın elektrik ve su tesisatını koparmıştı ve tekrar kepçeyi atsaydı sadece dozerci değil oradaki herkes büyük bir felaketle karşı karşıya kalacaktı. Uyardık ama çok şiddetle karşılaştık. 5 santimden gaz sıkıldı bana. Mide kanaması geçirdim. Mesleğimi uygularken o kadar haklıydık ki. Ama buradayız” dedi.
‘Gezi parkı Sadece ağaç değil’
Gezi Parkı olaylarında 8 kişinin yaşamını yitirdiğini hatırlatan Yapıcı, “Tencere tava korna çalma o şiddete karşı yapılan bir şeydi. Hiçbir tencere ya da tavayla bir hükümet indirilemez. Gezi parkı Sadece ağaç değil, depremde hastane kurabileceğimiz tek alan. Bu tek alanı davayı kazanmış olmamıza rağmen dozer sokanların bu dediklerinizi düşünmesi gerekmez mi? Halkı bu itiraza yönlendiren o akıl almaz şiddetti onların düşünmesi lazım. Talepler çok açıktı” diye konuştu.
‘Başbakanla görüştük’
Mahkeme heyetinin “Taksim Dayanışması’nın sözcülerinden olduğunuz doğru mudur?” sorusuna Karaman, “Şehir Plancıları Odası adına sözcülük yaptım. Taksim Dayanışması içinde faaliyette bulundum. Garaj İstanbul’da gerçekleştirilen toplantıya davet edildiğim için katıldım. İddianamede yer alan sosyal medya paylaşımları ise üyesi olduğum Taksim Dayanışması’nın tweetilerini retwetten ibarettir” dedi. O dönemde Asli Aydın Taşbaş ile yaptığı telefon görüşmesine ilişkin ise Karaman, “Kendisi Gezi sürecine ilişkin beni aradı ve fikirleri aktardı. Ben de orada tek bir siyasi partinin yer almadığını ve doğal olarak da eylemin tek bir etnik kimliğe indirgenmemesi gerektiğini ifade ettim. Taksim Dayanışması’nın içerisine bir çok siyasi parti dahildir. Oradaki konuşmam da buna ilişkindir. Bizler o dönemde bu ülkenin başbakanı ile görüştük ve eylemcilerin taleplerini onlara da aktardık. Gezi eylemleri o güne kadar bastırılan hak taleplerinin dile getirildiği bir şeydi” ifadelerini kullandı.
‘Hesap açılmadı’
Daha sonra ise davada yargılanan Mine Özerden savunmasını yaptı. Anadolu Kültür Vakfı’nda bir süre çalıştığını dile getiren Özerden, “Taksim Platformunun kuruluşunda yer aldım. O dönemki yayalaştırma projesi ile ilgili çok şey vardı. Yanlış giden süreç üzerinden bizim de söyleyecek sözümüz vardı. Bunun için yaptığımız toplantılara olabildiğince herkesi davet etmeye çalıştık. Osman Kavala’yı da bunun için davet ettik. Eylemler için para aktarma meselesinde hesap açılmasına ilişkin faaliyetler vardı. Ama hesap açılmadı” dedi.
‘Gezi bu toprakların adalet, özgürlük, eşitlik umududur’
Davada yargılanan avukat Can Atalay ise savunmasında Anayasa Mahkemesinin 36’ncı maddesine aykırı bir durumun yaşandığını belirterek, “Hükümet Taksim’deki son yeşil alana bina yapmaya karar verdi. İtiraz ettik, dava açtık” dedi. Atalay, “28 Mayıs’ta beraber mesai harcadığım arkadaşlarıma öyle şiddet uygulandı ki öğle arasında çıkıp oraya gittim. İlk giren kişiler sivil, polis ya da zabıta değildir. Bu sözler, bu itirazın dillendirilmesidir. Polise mukavemet olarak değerlendirilebilecek hiçbir şey yoktur. Yargıtay içtihadında etkin direniş, polise mukavemet eylemi yoktur. 31 Mayıs akşamına kadar böyle. 31 Mayıs akşamı ise başka. Bizim açımızdan Gezi Direnişi üçe ayrılır. 27 Mayıs’a kadar gelen süreç. Dava açtık, imza topladık, yasal hakkımızı kullandık. 27 Mayıs akşamı bizim itiraz ettiğimiz plan ve projeye aykırı uygulama yapıldı haklı olarak itiraz ettik. 31 Mayıs akşamı ise başka bir şey yaşandı Sayın Yargıçlar. Türkiye’de itirazı olan herkes itirazını alıp geldi” diye konuştu. Hiçbir kurum yada kuruluşun Gezi Direnişi’nin sahibi olmadığını sözleri ekleyen Atalay, “Gezi bu toprakların adalet, özgürlük, eşitlik umududur” diye konuştu.
Yiğit Aksakoğlu savunma yaptı
Ardından geçen duruşma tahliye olan Yiğit Aksakoğlu’nun savunmasına geçildi. Aksakoğlu iddianamede Bilgi Üniversitesi’nde görevli olduğu bilgisinin yanlış olduğunu belirterek, “İddianame yazılmadan 10 sene önce oradan ayrıldım. Garaj İstanbul toplantı ise Gezi’de ne olduğunun konuşulduğu, 31 kişinin katıldığı bir toplantıdır. Bu toplantıda kolaylaştırıcılık yaptım. Bu Siyaset Meydanı’nda Ali Kırca’nın yaptığı gibi bir iştir. Ben 220 gün cezaevinde yattım. Bu okuduğunuz tapelerin hiçbirini dinlemedim. Bu kayıtlar nerede? Bu polisler bunları yaptığı için yargılanıyor” dedi. Daha sonra Yiğit Ali Emekçi’in savunmasına geçildi. Mahkeme Başkanı’nın “Sizin devletin biber gazı alımına ambargo konulması ile ilgili bir çalışmanız oldu mu?” sorusuna Emekçi, “Hayır, böyle bir çalışma olmadı. Ablam, Avrupa Komisyonu İnsan Hakları Komiserliği’nde çalışıyor. Kavala’ya onun Türkiye’ye geleceğini bu konularla ilgili görüşmek isteyip istemediğini söyledim” diye belirtti.
‘Bu dava hepimiz için zaman kaybıdır’
Son olarak savunması alınan Çiğdem Mater de, “İddianamede bizim bir film yaptığımız söyleniyor ve linki veriliyor. Bir mucizeden bahsediliyor. Çekilmemiş bir filmin linki var iddianamede. Film çekmek zor bir iş. Gezi olaylarından sonra epey bir arşiv oluştu. O dönemde Türkiyeli sinemacıların elinde epey görüntü vardı. Uzun yıllardır Ermenistan-Türkiye Film Festivali organizasyonundayım. Altın Kayısı Film Festivali için yeterli fonumuz yoktu. Açık Toplum Vakfı’ndan Saraybosna’daki film festivalinde, film projemizi konuşmak için ulaşım desteği aldık. Onlar bize İstanbul-Saraybosna arasında gidiş dönüş 3 bilet aldılar. Bu toplam 500 dolara denk geliyor” ifadelerine yer verdi. Tape’lerin altında imzası bulunan bütün hakimlerin şuan cezaevinde bulunduğunu vurgulayan Mater, “Onun için bu dava hepimiz için zaman kaybıdır” dedi. Savunmaların ardından avukatların savunmasına geçildi.
Duruşma 24-25 Aralık’a ertelendi
Verilen aranın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, firari sanıklar hakkındaki yakalama kararlarının infazının beklenmesine ve müştekilere çıkarılan davetiyelerin ulaşmasının beklenmesine karar verdi. İnanç Ekmekçi hakkında yakalama kararı çıkarılmasına karar veren mahkeme, Murat Papuç’un dinlenmesi için çağrılmasına, usulüne uygun çağrılan tanık Hasan Gül hakkında zorla getirme kararı çıkarılmasına hüküm etti. Osman Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar veren mahkeme, duruşmayı 24-25 Aralık’a erteledi.
Kaynak: MA