KAYY-DER Üyesi Hüsnü Alkan, Çewlîg’in Gexî ilçesinde ismi gizlenen şirketlerin yağma yaptığını kaydetti:
Maden sahasını işletenler, nehrin kenarına üç tane havuz kurmuş. Kimyasal atık taşıyan bu havuzlar artık taşıyor. Peri Suyu’na akıyor. Peri Suyu nereye gidiyor, Murat’a ve Keban’a gidiyor. Herkes suyunu oradan içiyor. Yani insan elliyle zehir taşınıyor insan vücuduna
Selman Çiçek
Çewlîg’in (Bingöl) Gexî (Kiğı) ilçesine bağlı birçok köy, maden arama faaliyetleri çerçevesinde sondaj çalışmaları için işaretlendi. Mevcut maden ocakları bölgede büyük bir ekolojik tahribata neden olurken yeni maden faaliyeti tahribatı daha da büyütecek. Bölgenin tek su kaynağı olan Peri Suyu’na akıtılan atık sular, canlı yaşamı tehdit ediyor. Yine bölgenin en önemli geçim kaynağı olan arıcılık, yok edilen ormanlar nedeniyle yok olma ile karşı karşıya. Bölgede çalışma yapan Kiğı-Karakoçan-Adaklı-Yayladere-Yedisu İlçeleri Sosyal Yardımlaşma, Kalkındırma ve Kültür Derneği (KAYY-DER) Üyesi ve DEM Parti İstanbul Ekoloji Eşsözcüsü Hüsnü Alkan, bölgede yaşanan tahribatı gazetemize değerlendirdi.
Şirketin ismi saklanıyor
İnceleme yaptıkları alanlardan birinin Sancak Bölgesi olduğunu söyleyen Hüsnü Alkan, burada ormanlık bölgede maden arama çalışması yapıldığını ve arama yapan şirketin isminin sır gibi saklandığı için öğrenemediklerini söyledi. Bölgedeki tahribatı görüntülemek için çekim yapmak istediklerini ancak şirket yetkilileri tarafından engellendiklerini söyleyen Alkan, “Sahaya girdiğimizde o güzelim ormanlık alan tamamen tıraşlanmış. Orman tamamen yok edilmişti. Bölgede yalıtım malzemelerinde kullanılan bir madde çıkartılıyor. Aynı zamanda kil yatakları var orada, kil çıkartılıyor ve bu şekilde o bölge tamamen bir toz bulutu içinde, o gördüğünüz bitki örtüsü bir toz bulutu ile örtülmüş sanki. Oradaki yaşam, ekolojik, doğal yaşam yok edilmiş açıkçası. Böylesi büyük bir talan sürüyor” diye konuştu.
Ormanlar yok ediliyor
Sancak bölgesinde yaklaşık elli dönüme yakın bir ormanlık alana zarar verildiğine dikkat çeken Alkan, “Ormana zarar verilmiş, kepçelerle, dozerlerle girilmiş, talan edilmiş. Bir yandan da maden sahası, vadinin içinden yara yara gidiyor. İnsanlar da korkuyor, bilgi de vermiyor. Konuşmak istediğim, bilgi almak istediğim insanlar hep uzaklaştı bizden, konuşmak istemedi. Orada bir maden mühendisi bize bazı bilgiler verdi, ancak şirket ismini söylemedi. Burada dış cephe izolasyonu için kullanılan bir toprak çeşidi çıkardıklarını söyledi. Orada çalışanları bilgi vermemesi için korkutulmuşlar” dedi.
Altını Kanadalılar arıyor
Kiğı’daki maden faaliyetlerine de değinen Alkan, Selenk mevkisi denilen İlbeyi köyünün altında bakır, çinko, nikel ve altın arandığını söyledi. Dağın maden sahası için tamamen tıraşlandığını söyleyen Alkan, “Dağı tamamen ormandan arındırarak tıraşlamışlar. Bu da yetmezmiş gibi dağın altından bir tünel açmışlar. Kiğı suyunun hemen dibinde bir tünel açmışlar. Buradaki tünel bu suyu kirletiyor. Burada da şirket ismini vermediler. Burada işleri taşeronlar yürütüyor. Altını arayan şirket Kanadalılara ait. Alt işleri taşeron şirketlere veriyorlar. Kiğı bölgesini tamamen Kanadalı firma almış ama tabii alt taşeronlarla birlikte yapıyorlar” şeklinde konuştu.
Maden zehir taşıyor
Kiğı bölgesindeki maden sahalarının çoğunun gizlendiğine dikkat çeken Alkan, Kiğı’nın birçok noktasına sondaj işaretleri konulduğunu söyledi. İnak Vadisi’nde bulunan maden sahasındaki çalışmalara da değinen Alkan, “O maden sahasını işletenler, nehrin kenarına üç tane yüz elli metre derinliğinde havuz kurmuş. Tabii bu havuzlar artık taşıyor, O taşan kimyasal, atık sular nehre akıyor. Yani Peri Suyu’na akıyor. Peri Suyu nereye gidiyor, Kiğı’nın bir köyünden diğer kolla birleşip Murat oluyor ve buradan Keban’a gidiyor. Bir sürü doğal yaşam var orada, nehrin kenarında köyler var. Çok sayıda canlı var, hayvanlar var. Köylülerin beslediği hayvanlar var. Herkes suyunu oradan içiyor. Bir de balıklar var, barajda balık üretiliyor. Bu balıklar da Elazığ’a, Bingöl’e ve o bölge insanına dağıtılıyor. Bu maden havuzlarında biriken sular zehirli sulardır. Yani insan elliyle zehir taşınıyor insan vücuduna. Böylesi bir ekolojik yıkım ile karşı karşıyayız” dedi.
Maden sahaları için yol
Bilecek mevkisinde de birçok noktaya sondaj işaretleri konulduğunu aktaran Alkan, şunları söyledi, “Bilece köyleri var, mezraları var. O bölgelerde de maden sahaları için işaretler konulmuş, numuneler alınmış, yerler belirlenmiş. Hatta şunu söyleyeyim: Dağlara yolar yapıldı, dağların tepelerine yollar yapıldı. Kışın kervan geçmez, canlı olmaz o dağlarda. Niye bu yollar yapıldı? Maden sahaları için yapıldı. Yine o dağların tepelerine karakollar yapılıyor. O bölge endemik bitki örtüsü ile Kürdistan’ın en verimli bölgesi. Orada bal üretimi yoğun bir şekilde devam ediyor ve Türkiye’de de birinci olan bir bal üretimi yapılıyor. Meşhur Bingöl balı burada üretiliyor. Maden sahasının tahribatları başladığında ne arı kolonisi kalır ne endemik bitki örtüsü ne yaşam alanları ne de ekolojik yaşam kalır.”
Ölmez köyünde altın için izin
Kiğı’da yeni bir altın maden sahası için onay verildiğini de duyuran Alkan, proje kapsamında 600 hektarlık alan tahrip edileceğini ve burada arama yapan şirketin sahibinin 2001’deki Örümcek Ağı operasyonunda 2 yıl tutuklu yargılanan Erol Kohen olduğunu söyledi. Alkan, Ölmez köyünde yaşanan gelişmeleri şu sözlerle özetledi: “Kiğı’ya on kilometre uzaklığındaki Ölmez köyü var. Bu köyde arıcılık yapılıyor, tarımcılık yapılıyor ama öyle yaşamın yoğun olduğu bir yer değil ama bir cennet vadi. Orada da altın rezervi tespit edilmiş ve orada da bir çalışma başlamak üzere, ruhsatlar alınmış. ÇED raporları ile ilgili çalışmalar devam ediyor. Endemik bitki örtüsü ile ormanıyla, ceviziyle, ağacıyla her şeyiyle müthiş bir vadi. Oradaki su Peri Suyu’na gidiyor ve o bölgenin su kaynağı. Orada altın madeni kurulduğunda ve faaliyete başladığında Ölmez köyü ve diğer köylerin kaynak suları da gidecek. Bu şekilde bölge insansızlaştırılacak.”
Nüfus 3 bine düştü
Maden arama çalışmalarının geçmişten günümüze gelen bir zihniyetin ürünü olduğunu söyleyen Alkan, bölgenin insansızlaştırılmak istendiğini, yıllarca bölgede asimilasyon politikasının uygulandığını şimdi ise maden sahaları inşa edilerek insanların buradan göçe zorlandığını söyledi. 1980 yılında Kiğı’nın nüfusunun 45 bin olduğunu söyleyen Alkan, “O dönem Kiğı’nın nüfusu Bingöl merkezden büyüktü. Şu an nüfus 2-3 bine düşürüldü. Tarihi yapıları, kiliseleri tamamen yok edildi. 228 köyü olan ilçenin şu an 28 köyü var. İşte köyleri ilçe yapıldı. Kiğı insansızlaştırılarak maden sahalarına peşkeş çekildi” diye konuştu.
Meclis’e taşındı
Öte yandan DEM Parti Çewlîg Milletvekili Ömer Faruk Hülakü, Kiğı ilçesinde artan maden faaliyetlerinin bölgenin doğasını ve su kaynaklarını geri dönülemez şekilde tahrip ettiğini belirterek konuyu Meclis’e taşıdı. Kiğı ilçesindeki Eskikavak’tan Peri Vadisi’ne kadar geniş bir alanda yürütülen maden arama çalışmaları, çevre kirliliği ve su kaynaklarının kirlenmesiyle bölgenin ekosistemine ciddi zararlar verildiğini söyleyen Hülakü, atık sular ve kimyasal maddelerin Selenk Çayı ve Peri Suyu’na karışarak bölgenin doğal yapısını geri dönülemez şekilde bozduğunu vurguladı. Su kaynaklarının sadece doğa için değil, bölge halkının sağlığı açısından da kritik öneme sahip olduğunu belirten Hülakü, hükümetin bu duruma sessiz kalmasını eleştirdi.