Gever’de ev baskınında elleri ve ayakları plastik kelepçeyle bağlanarak ve saatlerce işkence gördüğünü anlatan Mustafa Bor, ‘Hayati tehlikem var, sürekli baskı altındayım’ dedi
Colemêrg’in (Hakkari) Gever (Yüksekova) ilçesinde 29 Mayıs’ta polisler tarafından yapılan ev baskınlarında D.K. (15), A.Y. (16), Rahmi Terzioğlu, İsa Terzioğlu, Diyar Şedal, Uğur Şedal ve Mustafa Bor adlı gençler gözaltına alındı. “Örgüt üyeliği” iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alınan 7 kişiden Mustafa Bor’un, maruz kaldığı polis şiddetine dair fotoğraflar ortaya çıktı.
Ayrıca Bor ile birlikte diğer 6 kişinin de polislerce gözaltında darp edildiği belirtildi. Yüksekova Emniyet Müdürlüğü’nde ifadeleri alınan 7 kişi, serbest bırakıldı.
Polis şiddeti sonucunda kafası kırılan, vücudunun birçok yerinde yara, morarma ve darp izleri olan Mustafa Bor, Mezopotamya Ajansı’ndan Mazlum Engindeniz’e konuşarak, söz konusu durumun son 5 yıldır sistematik hale geldiğini söyledi.
İşkence saatlerce sürdü
Polis baskını sırasında yaşananları anlatan Bor, polislerin kapıyı hiç çalmadan ve camlarla birlikte kırarak kendi odasına doğru yöneldiğini belirterek, odasına yüzü maskeli 2 özel harekat polisinin girdiğini, elleri ve ayaklarının plastik kelepçeyle bağlayarak saatlerce işkence ettiğini söyledi.
Polislerin ellerini ve ayaklarının bağlamasının ardından bir duvardan diğer duvara vurduğunu, daha sonra havaya kaldırarak yere vurduklarını dile getiren Bor, “Beni odaya kilitleyip, dakikalarca üzerimde tepinip silah dipçiğiyle kafama vurdular. Yaklaşık 1 buçuk 2 saat süren işkence bitene kadar tek kelime etmediler. Mustafa ben miyim, değil miyim diye hiç bir soru sormadılar. Belki beni değil, başkasını alacaklardı, o zaman ne olacaktı? Yapılan işkencelerden kaynaklı halen kendimde değilim. Bana yapılanlar haksızlıktır. Hiç bir suçum olmamasına rağmen beni bu hale getirdiler” dedi.
‘Çete gibiydiler, farklı dille konuşuyorlardı’
Maruz kaldığı işkenceden kaynaklı kafasında kırıklar, dizinde çatlaklar ve vücudunun birçok yerinde ise yara izleri ve morarmaların oluştuğunu söyleyen Bor, darp edildiği sırada polislerin annesi ve kardeşlerini darp ettiğini ifade etti. “Beni niye darp ediyorsunuz?” diye sorduğu polislerin kendi aralarında yaptığı konuşmaların da anlaşılmadığını dile getiren Bor, “Çünkü ne Türkçe ne de Kürtçe konuşmuyorlardı. Farklı ve anlamadığımız bir dilde konuşuyorlardı. Beni darp ettikleri esnada annem daha fazla darp edilmeyeyim diye Kur’an-ı Kerim getirdi ama kutsal kitabı bile görmemezlikten geldiler. Anneme vurarak elindeki kutsal kitabı yere fırlattılar. Çete gibiydiler, ben onların polis olduklarına inanmıyorum. Bana yapılanları yapsa yapsa çeteler yapar ve onlar da çete gibiydi” ifadelerini kullandı.
Ölüm ve Ajanlık teklifi
Yüksekova İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen ve kısa bir süre nezarette kaldıktan sonra iki polis tarafından çıkartılarak farklı bir odasına götürüldüğünü söyleyen Bor, ışıkları kapatan polislerin kendisini tehdit ettiğini ifade etti. Bor, odaya giren her 3 polisin de kendisine ajanlık dayatmasında bulunarak, “Sen bizim kardeşimizsin, bizimle çalışacaksın, biz sana karşılığında paranı vereceğiz” ifadelerinde bulunduğunu aktararak, “Ben de bu taleplerini reddederek hiç bir suçumun olmadığını belirttim. Kafama aldığım darbelerden dolayı kendimde değildim zaten. Polisler talebi reddettiğimde bana, ‘seni kuytu köşe bir yerde bulursak öldürürüz’ tehditlerinde bulundular. Teklifi reddettikten sonra beni geri nezarethaneye götürdüler. Bu ilk değil, defalardır aynı tehditler yapılıyor ve ajanlık dayatmasına maruz kalıyorum. Hayati tehlikem var, sürekli baskı altındayım” şeklinde konuştu.
‘Kuş uçsa benden biliyorlar’
Son 6 yıl içerisinde defalarca polisler tarafından keyfi olarak gözaltına alındığını vurgulayan Bor, evine de ayda bir baskın yapıldığını söyledi. Ailesine yönelik baskıların da sürdüğünü dile getiren Bor, “Aileme sürekli baskı uygulayıp, hakaret ve tehditlerde bulunuyorlar. Gever’de kuş bile uçsa, benden biliyorlar. Ben burada değilken bile eve baskın yaptıkları oluyor. İstanbul’da çalıştığımda Gever’de eylem olmuş, ben orada olmamama rağmen eylemin benim yaptığımı iddia ederek, eve baskın yaptılar. Eylem olduğu süreçte orada olmadığımı seyahat biletlerimi ve çalışma yerimdeki sigorta girişlerimi göstererek kanıtlamama rağmen beni gözaltına aldılar” dedi.
Bor, “Hiç bir arama izinleri olmadan her defasında evimizi basıp, kapıları ve camları kırıyorlar. Her eve geldiklerinde ve gözaltına aldıklarında, sürekli ajanlık dayatmasında bulundular. Teklifleri kabul etmediğimde ise polisler annemi tehdit ederek, ‘Oğlunun parçalarını evine göndeririz. Oğlunu öldüreceğiz’ gibi tehditlerde bulundular. Polisler yaklaşık bir ay boyunca evimin önünde nöbet tutarak, saat kaçta eve gelip gittiğimi takip ediyorlardı” dedi.
‘Hayati tehlikem bulunuyor’
“Bunu bana yapanlar devlet değil, çetedir” diyen Bor, “Eve gelerek başka dilde konuşanlar, bu ülkenin insanları değil, hep dışarıdan getirilen çetelerdir” ifadelerinde bulundu. Yapılan işkenceye karşı kamuoyuna duyarlılık çağrısında bulunan Bor, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yüzlerce kez gözaltına alınarak tehdit edildim ve hayati tehlikem bulunuyor. Tüm kamuoyuna bir daha sadece ben değil, hiçbir yurttaşın başına böylesi olayların gelmemesi için harekete geçmeleri yönünde çağrıda bulunuyorum. İnsan hakları savunucuları, hukukçular ve tüm siyasetçilerin bu tutum karşısında sessiz kalmamalarını, bize yapılan baskıları görmelerini ve buna bir müdahalenin yapılmasını talep ediyorum.”
COLEMÊRG