Güneş güzel, dışarıda bahar havası, dallarda tomurcuklar, her yerde kuş cıvıltıları. Güneşin ışıltıları, “haydi dışarı; çık sokaklara, kesmedi, al soluğu, vur kendini doğaya” diyor. Tomurcuklar, “gör”, kuşlar, “duyun bizi” diye bilumum duyuları kışkırtıyor. Gel gelelim dışarıda Covid-19 kapıdan dışarı çıkanı avlıyor. Ben söylemiyorum, yönetenler, öyle diyor(!)
Ev hapsi
Yönetenler duyurdu.
Kapandık evlere, telefonlar ellerimizde, gözlerimiz ekranlarda, televizyonlarda “getir” reklamları. Gel velakin, cep delik cepken delik. Devletten destek hak getire. Yükleniyoruz cümle kartlara. Bundan sonrası mı? Allah bize, biz bankalara.
Tersine dünya
Bu getirin bir de götür kesimi var. Götürenlerin çalışanlarına dışarı açık, evler kapalı. Ülke aynı ülke, vatandaşlar aynı ülkenin vatandaşları; neylersin ki tersine dünya! Götürenler ne mi yapıyor? Onlar lebiderya evlerinin park büyüklüğündeki bahçelerinde. Bize de evlerimizde çıkmamamızı öğütlüyor, canları sıkıldı mı, kendileri havalanıp gidiyorlar diledikleri yerlere. Siz onları merak etmeyin(!)
Çiftçiler mi?
Çiftçilere ev hapsi yok, ama dünya onlara çok daha dar. Yani durumları ev hapsindekiler ile götür çalışanlarından daha beter. Döviz yükselir, götüren elini oğuşturur, çiftçinin dünyası kararır. Hükümet çiftçiye desteğini eksik verdiği yetmiyormuş gibi bir de zamanında vermez. Bin bir çile ile ürettiği ürünü para etmez. Kısacası, devlet çiftçi ile saklambaç oynuyor, ancak hep sobelenen çiftçiler oluyor. Gizlisi, saklısı yok, her şey anadan üryan; bugün de doğa ile çay ve petek çiftçileri İkizdere’de sobeleniyor!
Biline.