Çok sayıda insanın cezaevine konulduğunu, hasta tutsakların sağlık haklarından yararlanamadığını belirten HDP’li Gergerlioğlu, artan hak ihlallerinin, devletin tutsaklara yönelik ‘Bunlar yok edilmesi gereken insanlar’ şeklindeki yaklaşımından kaynaklandığını vurguladı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili ve Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu, cezaevlerindeki hak ihlalleri ve devletin hasta tutuklulara yönelik tutumunu Mezopotamya Ajansı’ndan Hamdullah Kesen’e değerlendirdi.
Her geçen gün tutuklu sayısının yükseldiğine dikkat çeken Gergerlioğlu, hasta tutukluların hastalıklarının da arttığını dile getirdi. Cezaevlerindeki doktor yetersizliğine değinen Gergerlioğlu, “Türkiye cezaevlerinde 260 bin kişi var. Ama Adalet Bakanlığı kadrosuna ait 8 doktor var. Geri kalanı Sağlık Bakanlığı’ndan taşıma suyla temin ediliyor” dedi.
Gergerlioğlu, 471 doktordan 463’ünün dışardan taşıma suyla getirilen sağlık hizmetçisi olarak alındığı belirterek, ”8’i ancak Adalet Bakanlığı kadrosuna ait. Sağlık konusunda burada çok büyük eksiklikler oluyor. Cezaevinde hem madden hem de manen daha olumsuz bir ortam var” sözlerini kaydetti.
‘Sağlık hakkına ulaşılamıyor’
Cezaevlerinde hasta tutukluları ağır hak ihlallerine maruz kaldığının altını çizen Gergerlioğlu, felçli, konuşamayan insanların tahliye edilmesi gerekirken tutuklu kaldığı bir Türkiye gerçeğiyle karşı karşıya olduklarını ifade etti. Gergerlioğlu, “Yaşlı teyzelerin, Sise ninelerin, yaşlı amcaların, yüzlerce insanın inim inim inleyerek, cezaevinde yattığı bir Türkiye’den bahsediyoruz. Bu insanlar çok zor aşamalardan geçerek, ancak tahliye edilebiliyorlar. Sadece Adli Tıp Kurumu’nun verdiği raporlar onların tahliye edilmesine yetiyor. Gerçekten o cezaevinin ağır aksak yürüyen bürokrasisinde insanlar ya sağlık açısından uzun süre sıkıntılar çekiyor ya da sağlık hakkına ulaşamadan hayatlarını kaybediyorlar. Böyle birçok vaka oldu” diye konuştu.
Cezalandırıcı anlayış
Devletin hasta tutuklulara düşmanca ve cezalandırıcı bir anlayışla yaklaştığını dile getiren Gergerlioğlu, devletin bilinçaltında “Bunlar yok edilmesi gereken insanlar. İmha edilmesi gereken insanlar. Eksik sağlık hizmetinin de bir mahsuru yoktur” düşüncesinin olduğunu vurguladı. Gergerlioğlu, “Bu kadar ilgisiz bu kadar umursamaz bir anlayış var maalesef. Yapılanları kabul etmeyen ve elinden geldiği kadar reddeden ve üste çıkmaya çalışan bir anlayışla karşı karşıyayız. Bu hem yetersiz hem de kötü niyetli anlayıştır” ifadelerini kullandı.
Cezaevindeki sorunlar
Hasta tutukluların hastane, doktor, prosedür ve yatış engelleriyle karşılaştığını sözlerine ekleyen Gergerlioğlu, cezaevindeki sorunları şöyle dile getirdi: “Hasta tutuklular sağlık hakkına ulaşamamakta. Bunları A’dan Z’ye değiştirmek zorundasınız. Zaten kapasite üzerinde bir insan sayısı var. 50 bin fazlalık var. Ve sağlık hizmeti son derece yetersiz. Bakın mahkum koğuşu olmadığı için insanlar hastanelere gittiğinde sağlık hizmeti alamıyor. Cezaevinin ağır hantal koşullarını bir şekilde aşıp hastaneye kavuşabiliyorsunuz. Hastaneye kavuştuğunuzda bu sefer de karşınıza mahkum koğuşu olmama engeli çıkıyor. Ameliyat olmanız gerekiyor. Doktor var. ‘Bizim mahkum koğuşumuz yok. Seni ameliyat edemeyiz. Tekrar cezaevine geri dön’ deniliyor. Böyle vahim örneklere rastlıyoruz. Geçenlerde ürpertici bir örnekle karşılaştım. 2 ila 3 gün içinde acil göz ameliyatı olması gereken hasta ancak 2,5 ay sonra ameliyat olabildi. Bu gözündeki hasarı daha da arttırdı. Çünkü hangi üniversite hastanesine gitse mahkum koğuşu yoktu. Hasta çok büyük sağlık hakkı ihlaline uğradı. 3 yıla yakındır diş ağrısı çeken tutuklular biliyorum. Baştan savılarak o dişin tedavisi yapılmıyor. Safra kesesi sorunu olan hastalar uzun süreler beklemeleri neticesinde ameliyat edilmiyorlar. Bazen de üzülerek de söylemek istiyorum, muayene eden doktorların ideolojik saiklerle yaklaşması da buna eklenebiliyor.”
Düşman mantığıyla yaklaşım
Gergerlioğlu, sorunların çözümü için ise şunları söyledi: “Türkiye’de öncelikle adaletin olması gerekir. İnsanların cezalandırılma amacıyla cezaevine doldurulmaması lazım. Cezaevinde insanlar varsa onlara yönelik insani bir hizmetin getirilmesi lazım. Dezavantajlı bir grubun olduğu herkes tarafından bilinmekte. Azami hizmeti sunmaya çalışmalı. Bir insan cezaevine girmiş olabilir. Çeşitli suç isnatlarıyla girmiş olabilir. Ama bu devletin güvence altına alıp, cezaevine aldığın bir insana adil ve haklara riayet ederek bakma hükümlülüğü vardır. Bunu yerine getirmesi gerekir. Bu bilinç olduktan sonra sağlık konusundaki eksiklik giderilebilir. Maalesef bu konuda bilinç yok. Bir düşman politikası izleniyor. ‘Ben onu hapsettim ve o benim düşmanımdır’ politikası. Evet her devlet böyle kararlar verebilir. Ancak güvenceniz altına aldığınız insanlara karşı bu denli kötü muamele kesinlikle kabul edilemez.”