İstanbul’da 17 yaşındaki Cihan Seyhan’ın, Diyarbakır’da Abdullah Arat’ın 24 saat içerisinde ‘dur’ ihtarına uymadıkları iddiasıyla bulundukları araçların içerisinde polislerce vurularak öldürülmesi, yaşanan benzer ölümleri hatırlatıp, polise PSVK ile verilen yetkileri yeniden tartışmaya açtı.
Ülkede polis kurşunu ile yol açılan ölümlere son iki günde birkaç saat arayla 2 yeni ölüm daha eklendi. Ülkenin doğusunda Diyarbakır’da, 25 yaşındaki Abdullah Arat; batısında İstanbul’da ise henüz 17 yaşında olan Cihan Seyhan bedenlerini bulan polis kurşunları sonucu can verdi.
Her ikisi de bulundukları araçların içerisinde öldürülen Arat ve Seyhan’ın, polisin ‘dur’ ihtarına uymadıkları ileri sürüldü.
Abdullah Arat’ın içinde bulunduğu araç, 10 Aralık akşamı saat 23.30 sıralarında Ergani ilçesindeki özel harekat polislerin bulunduğu kontrol noktasında tarandı. Ehliyetsiz olduğu belirtilen Arat’ın, heyecanlanıp kontrol noktasında durmadan geçmek istemesi üzerine tarandığı belirtildi. Valilik tarafından yaşanan olaya dair yapılan yazılı açıklamada ise, polislerin ‘ikaz etmek ve durdurmak’ amacıyla aracın lastiklerine doğru ateş açtıkları ileri sürüldü.
Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın ise, sosyal medya hesabından yaptığı “Durdurulacak olan ve dolayısıyla ateş edilecek olan araçtır, içindeki yurttaş değildir” paylaşımı ile diğer benzer olaylarda olduğu gibi, bu olayda için de “uyarı amaçlı” ateş açıldığı iddiasını eleştirdi.
Gerekçe değişmiyor
Arat’ın cenazesinin ailesi tarafından morgdan alınıp, 11 Aralık günü (dün) toprağa verildiği sıralarda bu kez İstanbul’da, Ataşehir ilçesi Mustafa Kemal Mahallesi’nde “dur” ihtarına uymadığı gerekçesiyle ateş edilen araçta bulunan 3 kişiden biri olan Cihan Seyhan yaşamını yitirdi. Aracı kullanan G.S.’nin yine ehliyetsiz olduğu için korkup, kaçtığı yakınları tarafından dile getirildi.
Seyhan’ın hayatını kaybettiği bu olaya dair henüz resmi bir açıklama yapılmazken yaşanan her iki olay, yaşanan benzer ölümleri hatırlatıp, polise verilen yetkileri yeniden tartışmaya açtı. Benzer birçok örnekte her defasında “dur ihtarına uyulmadığı” savının öne sürülmesi, gerçekleştirilen infazların üzerinin bu gerekçe ile örtülmek istendiği şüphelerini büyüten en önemli neden.
Tursun ve Gemik cinayetleri
Bu şüpheyi besleyen en önemli iki ölüm ise, aylarca kamuoyunun gündeminde kalan Baran Tursun ve Çağdaş Gemik ve cinayetleri oldu.
25 Kasım 2007 tarihinde, İzmir Karşıyaka’da polis ekiplerinin ”dur” ihtarına uymadığı için ateş açtığı aracın içerisinde bulunan Baran Tursun, başının arka kısmına isabet eden kurşun nedeniyle bir süre yaşam destek ünitesine bağlı tutulduktan sonra yaşamını yitirmişti. Kovalamaca sırasında ‘uyarı ateşi’ açtığı iddiasıyla gözaltına alınan ve çıkarıldığı mahkemece tutuklanan polis memuru Oral Emre Atar, hakkında “Olası kast altında adam öldürme” suçlamasıyla 25 yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan davanın ilk duruşmada tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Yapılan yargılama sonucu hakkındaki “delil karartmak” suçundan beraat kararı verilen polise, cinayeti “Görev başında kasıt olmaksızın sınır aşarak işlediği” gerekçesiyle 2 yıl 1 ay ceza vermiş ve Yargıtay tarafından onanmıştı.
Bu olayın üzerinde daha bir yıl geçmeden 28 Ekim 2008’de bu kez Antalya’da, 18 yaşındaki Çağdaş Gemik, motosikletiyle yine ‘dur’ ihtarına uymadığı gerekçesiyle ensesinden tek kurşunla öldürüldü. Ölümüyle ilgili Antalya 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan polis Mehmet Ergin’e 16 yıl 8 ay hapis cezası verdi. Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi ise, suçun niteliğinde yanılgıya düşüldüğü gerekçesiyle kararı bozup, sanığın “yaralama sonucu ölüme neden olmak” suçundan yargılanması gerektiğine hükmetti.
Ancak yerel mahkeme, “olası kastla adam öldürme” kararında direndi. Mahkeme, Yargıtay’ın ‘sanığın kaçan maktulü durdurmak için hayati bölgelerini hedef alarak ateş ettiğini gösteren kesin ve yeterli kanıt bulunamadığı şeklindeki’ gerekçesini kabul etmenin mümkün olmadığını belirtti.
Yaşanan ölümler
Bu iki olayın ardından bugüne yaşanan diğer benzer kimi olaylar ise şunlar oldu:
* 9 Ekim 2014 – Diyarbakır-Bingöl karayolu üzerinde içinde bulunduğu araçla seyir halindeyken Abalı (Korxa) Jandarma Karakolu önünde askerlerce kurulan barikatta ‘dur’ ihtarına uyulmadığı için askerlerce taranan araçta kafasından vurularak ağır yaralanan 23 yaşındaki Muzaffer Gürül, yaşamını yitirdi.
* 14 Nisan 2017 – İstanbul’un Sultangazi ilçesine bağlı Gazi Mahallesi’nde, polisin ateş açtığı bir araç içerisindeki Barış Kerem (17) ve Oğuzhan Erkul (17), sıkılan kurşunların hedefi olup yaşamlarını yitirdi. Aynı araçta bulunan Demirhan Erkul, Birkan Yüksel ve Ramazan Altürk ise, olaydan yaralı kurtuldu. Sanık 4 polis hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, “Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve birden fazla kişinin yaralanmasına sebebiyet vermek” suçundan 15 yıla kadar hapis cezası istendi. Ancak iddianamede, ‘polislerin öldürmek niyetiyle ateş açmadığı, kanun hükmünü yerine getirdikleri ve meşru savunma durumunda bulundukları’ öne sürülerek, TCK’nin 24/1. Maddesi’nin uygulanması istendi.
Yapılan bir ihbar üzerine takibe alınan gençlere dönük ihbarın “asılsız” olduğu, yargılama sürecinde dosyaya eklenen telsiz konuşma tutanağı ile ortaya çıktı.
* 21 Mayıs 2017 – Bursa’nın merkez Yıldırım ilçesinde, yaya iken “dur” ihtarına uymadığı iddia edilen 19 yaşındaki Mert Atar isimli genç polis kurşunuyla hayatını kaybetti. Polisin kelepçe takmak isterken “belindeki silahının yere düşüp ateş aldığı” ileri sürülmüştü.
* 6 Ağustos 2017 – Urfa Akçakale karayolunda yol kontrolü yapan jandarmalarca ‘dur’ ihtarına uymadığı iddiasıyla ateş açılan araç içerisindeki Ahmet Toru (20) hayatını kaybetti.
* 14 Ocak 2018 – İstanbul’da, Avrasya Tüneli Yenikapı girişinde polis kontrol noktasında ‘dur’ ihtarına uymayan şüpheli araca açılan ateş sonucu sürücü V.T. hayatını kaybetti, araç içerisinde bulunan M.Ç. ise yaralı kurtuldu.
* 12 Mart 2018 – Hatay’ın Samandağ ilçesinde yaşayan Güven Oğurol Kahil (24), ‘dur’ ihtarına uymayıp otomobiliyle kaçtığı gerekçesiyle polisin açtığı ateşle yaşamını yitirdi. Olayla ilgili yürütülen soruşturma dosyasına gizlilik kararı alındı.
* 4 Mayıs 2018 – Sivas’ta polisin ‘dur’ ihtarına uymayan ihraç edilen eski bir asker olan Mevlüt Semih K.’nın kullandığı otomobilin içerisindeki Nuran Akın hayatını kaybetti.
AİHM’den iki kez mahkum
Bu örneklerde olduğu gibi kolluk güçlerinin ‘dur’ ihtarına uyulmamasını gerekçe göstererek ateş açması sonucu yol açılan ölümlere dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), Türkiye’ye ilişkin iki ayrı mahkumiyet kararı var.
İlk karar, 26 Kasım 2013’te çıktı. 2007’de Dersim’de komşusuna yaptığı ziyaretten dönerken jandarma operasyonunda vurulan ve ağır yaralanan Hıdır Taydaş’ın başvurusunu değerlendiren AİHM, Türkiye’yi “yaşam hakkını ihlalden” 52 bin Euro manevi, 285 Euro da masraflar için maddi tazminat ödemeye mahkum etti.
Diğer bir karar ise 15 Temmuz 2014’te çıktı. 2007’de Antalya-Manavgat yolunda kırmızı ışıkta geçip ‘dur’ ihtarına uymadığı ileri sürülerek üzerine ateş açılan Yusuf Çoraman’ın yaptığı başvuruyu görüşen AİHM, Türkiye’yi “işkence ve kötü muamele yasağını” ihlalden ve etkin soruşturma yapmamaktan 7 bin 500 Euro tazminat ödemeye mahkum etmişti.
PSVK ile ölümlerin önü açıldı
Polisin söz konusu bu olaylarda da görüleceği üzere kolayca silahını kullanmasının önünü açan faktör ise, Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu (PSVK). Hukuk ve insan hakları örgütlerinin itirazlarına rağmen son olarak 14 Haziran 2007’de yapılan değişiklik ile polise araç durdurma, “önleme” adı altında arama yapma, kimlik kontrolü yapma gibi yetkilerin yanı sıra silah kullanmakla ilgili son derece önemli yetkiler tanındı.
Buna göre;
“* Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir. Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedenî kuvvet, maddî güç ve kanunî şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.”
“* Polis; bedenî kuvvet ve maddî güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde; hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla getirme kararı veya yakalama emri verilmiş olan kişilerin ya da suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde, silah kullanmaya yetkilidir.
“* Polis, silah kullanmadan önce kişiye duyabileceği şekilde ‘dur’ çağrısında bulunur. Kişinin bu çağrıya uymayarak kaçmaya devam etmesi halinde, önce uyarı amacıyla silahla ateş edilebilir. Buna rağmen kaçmakta ısrar etmesi dolayısıyla ele geçirilmesinin mümkün olmaması halinde ise kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edilebilir.”
Kaynak: MA / Ömer Çelik