Seçim sürecine girdiğimiz bu günlerde 6’lı masa olarak nitelenen ittifak ortak programını açıkladı. Program, yeni bir sermaye yapılanması dışında hiçbir içerik taşımıyor. Ne işçiler ne Aleviler ne de Kürtler gündemlerinde bile yok. Bu bağlamlarda birçok yorum ve değerlendirme yapıldı. Bana göre en dikkat çekici satırlar ekolojik yıkıma neden olan hemen her şeyin programlarında yer alması.
Açıkladıkları programda, sermaye çıkarlarını korumaktan bir adım bile geri durmayacaklarını ortaya koydular. AKP iktidarının doğa yağmasına yönelik sermayeye alan açma politikaları ile kurulan 6’lı masanın politikaları tam bir paralellik içeriyor.
Yıllardır nükleer santral karşıtı mücadelenin yanındaymış gibi duranlar, yürütülen mücadeleyi Rusya ve AKP arasında yapılan anlaşmaya indirgeme dışında bir tutum almadılar. Şimdi AKP’den bir adım daha ileri çıkarak ‘nükleer ekosistemi geliştireceğiz’ diyorlar. 6’lı masayı oluşturan hiçbir partinin sermayenin hedefleri dışında bir politikaları asla olmadı ve olmayacak da. Bazı arkadaşlar bana ne kadar kötümsersin diyorlar! Gerçekler kabak gibi ortadayken neyin iyimserliğini yaşayabiliriz ki?
Bildim bileli hep ehveni şer bakışıyla aman şundan kurtulalım da ne olursa olsun biçimindeki teslimiyet içeren yaklaşımlarla karşı karşıya kalıyoruz ve sonuçta değişen hiçbir şey olmuyor. Bugün Türkiye coğrafyasının tamamında ekoloji mücadeleleri ağırlıklı olarak madenlere karşı yürütülüyor. Raporlar, Türkiye’nin 750 bin km2 olan yüzölçümün yüzde 60’ının maden sahası olarak işaretlendiğini gösteriyor.
Bakın 6’lı masanın programında; “Türkiye’nin sahip olduğu maden kaynaklarının aranmasına hız verecek, sektörün milli gelirdeki payını arttıracağız. Maden arama çalışmalarını destekleyecek, karot bilgi veri tabanı kuracağız. Demir, altın, bakır, nikel gibi sanayinin ana hammaddesi olan ürünlerin çıkartılması, izabesi gibi konulardaki yatırımları destekleyeceğiz” deniyor. Tabiri caizse ‘buyrun cenaze namazına’ sözü buraya cuk oturuyor.
Ne yapacaklarmış, hız vereceklermiş! Valla AKP’nin hızına yetişebilir misiniz bilemiyorum ama bunun için gayret içinde olacağınıza eminim. Madenler için bilgi veri tabanı oluşturulacağını belirten 6’lı masa, AKP bunu çoktan gerçekleştirdi ve yerli-yabancı sermaye yağmayı bu verilerden öğrenerek doğal yaşamı yıkıma uğratıyor. Size bir soru; hangi bilgi veri tabanını oluşturacaksınız?
‘Uluslararası Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama Komisyonu’ (UMREK) talep topluyor ve MAPEG eliyle ihaleler yapılıyor. Türkiye’de ‘Yerbilimleri Veri ve Karot Bilgi Bankası’ (TÜVEK) çoktan kuruldu. Ayrıca ‘Uluslararası Maden Arama ve İşletme AŞ’ (UMAŞ) ile gözlerini Afrika’ya kadar diktiler. Bilgi verileri ise MTA tarafından raporlanıp ilgili birimlere iletiliyor. Ayrıca Türkiye Jeokimya Haritası ve Havadan Jeofizik Araştırmalar gerçekleştirildi. Tüm bu adımlarla birlikte Türkiye’nin yüzde 60’ı işaretlenip pazara açıldı.
6’lı masa bundan daha fazla ne yapabilir, merak konusu. Yapar ya da yapamaz, zaten onlar da sermayeye sesleniyorlar. Yerli-yabancı sermayeye ‘bakın biz de aynı yolun yolcusuyuz, artık AKP eskidi, bizi desteleyin, biz sizin için geliyoruz’ demeye çalışıyorlar. Bunu yaparken de yağma sürecini süslemeyi de ihmal etmiyorlar. Neymiş efendim, madencilik faaliyetlerini enerji, tarım ve çevre politikalarıyla koordineli bir şekilde yürüteceklermiş. Bu cümledeki sihirli vurgu ‘çevre politikaları’ oluyor tabi.
Bakın bitmedi daha; “Doğalgaz, petrol ve kaya gazı kaynakları gibi kritik sektörlere yönelik yatırımları kamu kesiminin desteğini ve katılımını da içeren iş modelleriyle gerçekleştireceğiz.” Bunu da AKP yapıyor ve TPAO bunun için var. Kamuyu soyup soğana çevirenler, buradan elde ettikleri vurgunu sermayenin cebine yıllardır taşıyorlar zaten. Bu yolla büyük bir ekolojik yıkım yaşanırken, bunu savunanlardan ne bekleyebiliriz?
Bir de kaya gazı vurgusu dikkat çekici. Kaya gazı kritik sektörmüş! Hep düşünmüşümdür, yıllardır Trakya’da kaya gazı sondajları yapılıyor ve hiçbir CHP’li belediyeden ses çıkmadığı gibi onların force ettiği ‘çevre örgütleri’de çok sessiz. Gündemlerinde bile olmayışı bana hep şaşırtıcı geldi. Kuraklığın dibine doğru sürüklendiğimiz bu günlerde su varlığını kaya gazına bağlamayı istemek hangi aklın ürünü acaba?
Bir kaya gazı kuyusu için yerin 3-5 bin metre altına sondaj yapılır ve gazı elde etmek için yeraltına her seferde ortalama 15 bin m3 su basılır. Bu su basma işlemi her kuyuda 15-18 kez tekrarlanır ve toplamda bir kuyuda kulanılan 300 bin m3 nitelikli su geri kazanılamayacak düzeyde kirlenir. Peki 6’lı masa bunu önerince AKP’den nasıl bir farkı olabiliyor?
Kömürün çevresel ve iklime etkisinin bu kadar ayyuka çıktığı bir dönemde kömür santrallerini kapatmak yerine baca gazı ile arıtma tesislerinin çalıştırılmasını titizlikle takip edeceğiz sözü ise sadece lafügüzaftır. Akdeniz ve Karadeniz ekosistemini darbeleyen ve içinde süren yaşamın yok oluşuna neden olan doğalgaz ve petrol üretimlerinde, ‘haklarımızı koruyacağız’ derken kimlerin haklarından söz edildiği pek anlaşılamıyor!
“Çevre ülkelerden bölgeye petrol taşıyan boru hatlarının sayı ve kapasitelerini arttırıp, yeni petrol rafinerileri ve petrokimya tesislerinden oluşan bir organize petrol sanayi bölgesi tesis edeceğiz” sözleri ise gerçek anlamda AKP’nin kopyacılığını gösterirken, ülkeyi yerle bir edecek hedeflerin tekrarlanması, saçmalığın daniskası olarak öne çıkıyor.
Bu durumda kötümser olmayalım da ne olalım? Normalde seçim gibi işlere sıcak bakan biri değilim ama bu sefer de gidip oy kullanacağız ve buna neden olan şey Emek ve Özgürlük İttifakı’nın kurulmuş olması. Yukarıda 6’lı masanın ekoloji bağlamındaki politikalarını özetlemeye çalıştım. Böyle bir üretim politikası sadece sermayeyi besler. Oysa dünya ve Türkiye coğrafyası adeta yok oluşa bağlanırken, tek alternatif; kullanım değerini temel alan bir üretim sürecine geçmektir. Bu hedefi içermeyen içi süslü boş sözleri kaldırabilmek artık mümkün değil.