Tiyatro oyunlarında bir seyirci en fazla ne isteyebilir sorusuna ‘Zîd û Han’ oyununda rastlamak mümkün. Tanrı- insan ve varlık çelişkisi, ölüm-yaşam ve gerçek arasındaki felsefik bağ tarihsel ve güncel olaylara bağlandığı gibi karakterlerin içsel dünyasına da ayna tutuyor
Mahsum Sağlam
Kürt tiyatrosu kendi nehrinde akışını bulmaya çalışan su misali giderek büyüyen serüvenini hızlandırarak kendi döneminin Rönesansını yaşamaya yakın duruyor. Son yıllarda yapılan üretimlerle 21. yüzyılın ilk çeyreğinde kendi mecrasında sanatsal bir devrimin öncü rolünü üstlendiğini söylemek mümkün. Zira Kürt coğrafyası sözel sanatın gelişkin olduğu, hikâye ve masalların diyarı, mitlerin çıkış yeri olması itibariyle hayli zengin malzemelerin işlenmeyi beklediğini öngörebiliriz. Kaybolmaya yakın duran bir halkın kültürünün yeniden canlandığını belirtirken, Kürt tiyatrosunun 130 yıllık tarihinde dört parça Kurdistan’da kurulan onlarca tiyatro grubuyla yeni bir dönemin kapısını araladığını görüyoruz. Geçtiğimiz Nisan ayında Amed’de yapılan tiyatro festivalinde izleyici karşısına çıkan tiyatro gruplarının Kürt tiyatrosunun geleceği için hayli umutlu olduğunu söyleyebiliriz.
Bu festivalde izleyici karşısına çıkan ve konusu bakımından hayli dikkat çekici oyunlardan biri şüphesiz Dubare Kumpanya grubunun ‘Zîd û Han Jiyanên wan ên berê’ adlı oyunuydu. Oyun daha önce Kumpanyamed tiyatro grubunun Türkçe versiyonu olan ‘Tayo ve Datdat Ve Önceki Bazı Hayatları’ olarak tiyatro severlerin karşısına çıkmıştı. Oyun ilgi görse de Kürt tiyatrosunun yükselen trendiyle Türkçe oyunlara nazaran daha merak uyandırdığı ve seyirciyi çektiği görüldü. Oyunun bu kez Kürtçe olarak farklı küçük dokunuşlarla karşımıza çıkmış olması başka bir öneme sahip.
Birçok duygu iç içe
Tiyatro oyunlarında bir seyirci en fazla ne isteyebilir sorusuna ‘Zîd û Han’ oyununda rastlamak mümkün. Tanrı- insan ve varlık çelişkisi, ölüm-yaşam ve gerçek arasındaki felsefik bağ tarihsel ve güncel olaylara bağlandığı gibi karakterlerin içsel dünyasına da ayna tutuyor. Oyun için tarihsel olduğu kadar güncel, güncel olduğu kadar tarihseldir demek yanlış olmayacaktır. Farklı dönemlerin sanatçı anlayışına eleştirel yaklaşım geliştirirken, sanatta yaratıcılığı daha pozitif bir yerden tutuyor oyun. Aristoteles’in ‘Poetika’sını okuyanları Platon ve Aristo sanat tartışmalarının içine koyabilir. İnsandaki iktidar olma isteminin yanı sıra sevilme arzusu ile iç içe geçen iki dünyanın gerçekleriyle yüzleştiriyor izleyiciyi.
Bodrum katında hazırlık
Oyunun bu mana dünyasında dolaşırken güldürebilme becerisini gösteriyor olması onu ayrı bir yere koyuyor. Sahnede iki oyuncunun çok hızlı geçişlerle farklı karakterler olarak sergiledikleri performans müzikal geçişlerle, duygusal tiratlarla seyirciyi çok uç duygulara taşıyor. Bu duygular henüz sönümlenmeden başka bir duyguya geçiş için zamanı iyi kovalamak gerekiyor; zira aklınız bir önceki sahnede kalabilir. Henüz taze olan ve ikinci sahnelenmesini izlediğim bu oyunun giderek daha da pişeceği düşüncesiyle zorlu performans esnasında yaşanacak hataları görmezden gelerek izlenmesini tavsiye ederim. Oyunun hazırlık koşullarının küçük bir işyerinin bodrumunda zorlu koşullar altında yapıldığını öğrendiğimizde ekibin tiyatro sevdasını alkışlamadan geçemiyoruz.
Kürtçe bilmeyenler de izleyebiliyor
Oyunun Kürtçeye hakim olmayanlar için anlaşılması bir tık daha zor gelebilir. Ekip anlaşılmama kaygısını düşünerek bu zamana kadar denenmemiş bir yöntemle projeksiyonla sahne arkasına metnin Türkçe çevirisini koyarak Kürtçe bilmeyen seyircinin de anlamasını kolaylaştırıyor. Oyun akışı ile metnin aynı zamanda doğru bir metronomda ilerliyor olması da büyük bir başarı. Bundan dolayıdır ekip aynı zamanda zor bir işi de becererek Kürtçe tiyatroyu batıda sevdirmeyi amaçlıyor.
Oyunun künyesi
Yazar-Yönetmen: Bawer Karahancı
Çevirmen: Tuncay Özel-Erhan Mir
Oyuncular: Erhan Mir-Zidan Akgül
Teknik: Onur Yıldız, Bora Güldağ, Yasin Güngör