Aneta Emilova ile ‘Robotça Pek Robotça’ adlı şiir kitabı hakkında konuştuk…
Ahmet Güneş
Doğası gereği dil, kendini sürekli günceller. Çağın getirdikleri ve götürdükleri dilde kendine yer açar ve bir süre sonra oturur, nihayetinde yine aşınır. Şiir tanıma gelmediği için bu kadar özgür ve çokça anlamın içine girip taşabilir. Aneta Emilova da teknoloji çağının içinden şiirlerini kurmuş. Nietzsche’nin ‘İnsanca, Pek İnsanca’ kitabından ve başlığından etkilenen Emilova, insanın anlam arayışı ve kavrayışını bir yolculuk olarak görüyor ve tüm bunların sonrasını didikliyor şiir ile.
Emilova ile Kaos Çocuk Parkı (KÇP) tarafından yayınlanan ‘Robotça Pek Robotça’ kitabı hakkında konuştuk.
*Kitabın adıyla başlamak istiyorum. Neden Robotça Pek Robotça
Nietzsche İnsanca, Pek İnsanca’yı yazmıştı. O kitabın başlığı bana hep nelerin insanca olup olmadığını, insanca’nın ne demek olduğunu düşündürtmüştür. Bunca zaman muallaktı; ta ki makineler, yapay zekâ ve robotlar hayatımıza nüfuz edene değin. “İnsanca olan”ı kavrama yolculuğunda bir durak “robotça olan.” Kolektif bilinçaltına tarihteki pek çok kelimeden ve simgeden daha hızlı erişmiş bir şey olabilir robot. Kendini robot gibi hissettiğini söyleyenleri mutlaka duymuşsunuzdur, duyacaksınız da. Ben bir noktada kayıtsız kalamayacağım kadar çok duydum ve bu kavram değiş tokuşuna olan tanıklığımı en iyi anlatan başlık buydu.
*Deyim yerindeyse teknolojik bir dil kuruyorsunuz duygu durumlarını anlatmak için. Böylesi bir anlatım okur için de zor. Siz de zorlandınız mı?
Bu kitabın yazım aşaması 2016-2018 yıllarını kapsar. O yıllarda yaşadığım kentte yaşamın hızlanan temposuna ayak uydurmakta yer yer zorlanan insanların kendilerini sürekli robotlarla kıyaslamaları dikkatimi çekti. Her yaştan, her milletten, her arka plandan insan günlük hayatında henüz bir karşılığı olmayan bu makineleri korku düzeyinde içselleştirmişti. O dönem bilim insanlarından halka yeni yeni yayılan bir teknoloji terminolojisi fark ettim. Bunu şiire adapte etmek kaçınılmaz göründü. Bugün değilse birkaç on yıl sonra şiir dilinin Robotça Pek Robotça’da kullandığım teknolojik dilden pek farkı kalmayacağını düşünüyorum. Başka kelimelerle veya terminolojiyle anlatılamayacak bazı duygular ve durumlar var. Ben bu şiirleri yazmakta değil, yazmaya başlamadan önce şiirin üstlendiği duygusal ve teknik sorumluluğu yüklenebilecek bir dil bulmakta zorlandığımı hatırlıyorum.
*Emoji, simetri, plastik ve daha birçok kavramı kullanıyorsunuz şiirlerinizde. Nihayetinde dil de güncellenen bir şey. Bu okura bir mesaj mıdır?
Konuşma dili şiir dilinden daha önce güncellendi sosyal medya nedeniyle. Örneğin plastik, bugün Alaska gibi çöp atmak için gitmenin epey zahmetli olduğu bölgelerde bile havada, karda, yağmurda partiküller halinde bulunabiliyor. Ciğerlerimizde bile bulunuyor. Fiziksel olarak bunları zaten güncellemiş durumdayız. Simetri hastalığı yüzlerimize yansıyor zamanın estetik anlayışına göre. Emojileri piyon gibi kendi jestlerimizden önce yolluyoruz ekrana. Mesajdan ziyade bir davet olabilir. Gerçeğe ve yakın geleceğe.
Şiir başlıklarında, ki kendisi de bir mısradır bana göre, kesin yüklemlerle başlıyorsunuz. Bu bir taraftan okurun hayal veya duygu dünyasını şüphesiz ki etkiler. Bir nevi okuru yönlendirme de oluyor. Neden böyle bir kesinlikle başladınız şiirlerinize?
Başlıklardaki kesinlik bir serzeniş, davet, bütün olma çabası veya uyarı olarak da okunabilir… Düşüncelerini, duygularını, anlamlarını hazır olda bekleyen başlıklar. Kendilerine katılan dimağlar buldukça güçlenecekler. Yönlendirmeye hazır, fakat kitap boyunca yansıtılan biçimi kırma çabalarıyla birlikte değerlendirildiğinde bir iç çatışmanın baştaki veya sonraki izine de dönüşebilir. Sabah birini uyandırmak istediğinizde ona net bir şekilde uyan, demek gibi. Kendi içinde, kendi zamanında bir şeyleri uyandırmak isteyen şiirler bunlar.
*Yine şiirlerinizde umutsuzluğundan memnun bir şair var. Siz ne düşünüyorsunuz?
Benim bu şiir kitabını oluşturmamı tetikleyen başka insanların; özellikle çalışan, hep bir yere veya bir şeye yetişme çabası içindeki, çağın değişmekte olduğunu algılayan fakat teknolojinin olanaklarının yarattığı belirsiz geleceği geçmişte hiçbir dönemle kıyaslayamadığı için hissettiklerini anlayabilecek/anlatabilecek benzetmeleri bulamayan insanların umutsuzluğuydu. Belirsizlik hiçbir zaman insanın yüreğini ferahlatan duyguları beslemez. Kişiden bir şeyler götürür. Bu, umut da olabilir.
*Son olarak ne söylemek istersiniz?
Şiir benim için yazmak kadar bir yaşamak biçimi aynı zamanda. Yazıldığından çok yaşandığı var buzdağının altında. Fakat Robotça Pek Robotça’da suyun altında kalan yaşam benim olmaktan çok insanlığın. Dünün olduğundan çok geleceğin. Umarım kıymetli okurlarının hafızasında müstesna bir yer edinir…