HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Yerel seçimlere kendi adaylarımızla katılacağız” dedi.
Demek ki HDP-YSP bu defa CHP’nin gözünün yaşına bakmayacak.
CHP ise Kürt halkının oylarını çantada keklik görmeyecek ve kendi göbeğini kendisi kesecek.
Millet İttifakı da dağıldığı için…
Sonuç büyük ihtimalle İstanbul, Ankara ve öteki büyükşehirler AKP’nin eline geçecek.
“Eyvah, yandı gülüm keten helva” mı diyelim?
Demeyelim. Mavraya gerek yok. Geçen yerel seçimde “keten helva yanmadı” da ne oldu? İstanbul’un başında İmamoğlu, Ankara’nın başında Yavaş “Bahçeli”, neyimize dermandı ki? Yıllardır koltuklarında oturdular. De ki “çok iyi belediyecilik yaptılar.” Amenna. Saray rejiminin duvarlarından tek bir tuğla mı söktüler? Belediye sınırları içinde yaşayan halkı Saray rejimine karşı mı örgütlediler? Eyleme mi seferber ettiler? Ankara zaten hiç konuşmadı. İstanbul ise “güzel olacak” diye diye siyasi mücadelenin içini boşalttı. Olacak olan da oldu sonunda.
Erdoğan bu illeri kaybetti de ne oldu? Diyorlar ki “rant kaynağını kaybetti”. Sevsinler sizi. “Rantı” kaybetmiş, tüm Türkiye rantına oturmuş. Türkiye uyuşturucu baronlarının vatanı olmuş. Milyarlarca dolar bütçede “kaynağı, ne idiğü belirsiz kalem” diye geçiyor. Adrese teslim ihaleler yeterince “rant” sağlıyor. Diktatörlükle mücadele onun “rantını” sınırlamak değil, iktidarına son vermek için yapılıyor. “Rantı” kurtaranlar demokrasiyi ne ettiler? İstanbul’da, Ankara’da Kürdün oyuyla seçilenler, o Kürde ne kazandırdılar? En büyük Kürt şehri haline gelen İstanbul’da belediye tabelasını “iki dilde” mi yazdılar? Belediye işlerini iki dilde mi yaptılar? Kürdistan’da “barış” mı dediler? Zindanlardakilerin ailelerine bayram tebriği mi gönderdiler? Neye yaradılar ya hu?
Hoş kimse böyle işler beklemedi. Kürt seçmen bunlara oy verirken “bir ihtimal bu seçimde sarsarız da ilk genel seçimde Saray rejimine kaybettiririz” diye düşündü. İyi niyet yani. Rivayete göre PKK Lideri Abdullah Öcalan, geçen yerel seçimde HDP’ye “üçüncü yoldan ayrılmayın” demişti. Deyin barı: “Bağrımıza taş bastığımıza değdi mi?”
CHP HDP’nin oylarıyla kazandığı belediyelerin sefasını sürdü, HDP’ye düşen AYM’den kapatma tebligatı oldu. Belediye başkanları o şehirlerin halkını ayağa mı kaldırdı? Hadi canım sen de!
Kürdistan seçmeni şu son seçimde Saray muhalifi Türk seçmene, o seçmenin kendi adayına bile vermediği oranda büyük bir destek verdi. Destek Kılıçdaroğlu’nun şahsına değil, hala ona inanan Erdoğan karşıtı Türk halkına verildi. Şimdi bu halka seslenme zamanı: Desteklediğin CHP, bizim sana verdiğimiz desteğe nankörlük etti, kanımıza susamış bir MHP artığı Özdağ’la utanç verici “kayyım” protokolü imzaladı. Şimdi sıra sende ey Türk anti-faşisti. İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, bütün metropol belediyelerinde Belediye Başkan adaylarımıza, Meclis üyelerimize ‘bir oy kendi partine bir oy HDP’ye’ diyerek destek ver. Bitsin Millet ve Saray ittifakları arasındaki kayıkçı dövüşü. Güçlü HDP senin için de savaşıyor, senin için de HDP’li eşbaşkanlar, vekiller, belediye eşbaşkanları, parti üyeleri ‘gık’ demeden bedel ödüyor. İşte sıra sana geliyor. CHP’yi vargüçle destekleyen Merdan Yanardağ hapiste. Sana seçim öncesi verilen bütün maaş zamları seçimden bir gün sonra geri alınıyor. Kemer sıkacaksın. İşsiz kalacaksın. Buna karşı nasıl mücadele edeceksin? Erdoğan’ı bırakıp birbirlerinin yakasına, paçasına yapışan CHP’nin elemanlarından sana hayır yok.”
Cumhurbaşkanlığı seçimi başka, yerel seçim bambaşka. HDP-YSP, kim ne derse desin, Erdoğan’a karşı Kılıçdaroğlu’nu değil, onu destekleyen on milyonlarca seçmeni destekleyerek doğru yaptı. Bu seçmenlerin binde birinde Kürt halkına karşı yaratılan önyargıyı kırdıysa, bu Türkiye tarihindeki en önemli sonuçtur. En büyük sonuç Kobane savaşında alındı. Dünya halklarına karşı en büyük yardım DAİŞ’e karşı binlerce şehit pahasına kazanılan zafer oldu. Bugün AB ve ABD hükümetleri tıpkı CHP gibi bu yardıma tükürdü, onların yaptığı nobranlığa karşılık, dünya halkları, en başta da dünya kadınları Kürt özgürlük hareketine şahit olmadığımız ölçüde sempati duyuyor. Faşizm koşullarında “seçimle” diktatörlüğü devirmek ham hayaldir. Seçim taktiklerinin amacı diktatörlüğün en büyük gücü olan Türk halkının saflarında yaratılan şoven milliyetçi Kürt düşmanlığını zayıflatmak ve diktatörlüğe son verecek olan “büyük halklar ittifakını” gerçekleştirmektir.
Ne demişler? “İyilik yap denize at, balık bilmezse halik bilir.”
Bu genel seçimler için geçerli bir argüman, yerel seçimlerin amacı ise kendi gücünü örgütlemek, pekiştirmek, meşru olmayan ve hiçbir zaman meşru olmayacak olan seçim sonuçlarına karşı mücadele etmektir. Kazanılan her belediye ile diktatörlüğün yerellerdeki hegemonyasında bir gedik açmak, ırkçı saldırılara karşı savunma mevzileri kazmaktır.
Demek istediğim, “yerel seçimlere kendi adaylarımızla girme” kararını Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde izlenen taktiği “düzeltmek” olarak sakın görmeyelim. Böyle bir yaklaşım, Erdoğan karşıtı Türk halkının saflarında elde edilen kazanımı değersizleştirmek olacaktır.