Murat Çepni; Ekoloji mücadelesi tüm demokrasi güçleri açısından temel bir alan olarak ele alınmak, faşizme ve kapitalizme karşı mücadelenin doğrudan bir parçası haline getirilmek durumundadır
Yusuf Gürsucu/ İstanbul
Halkların Demokratik Partisi (HDP) 4. Olağan Kongresi’ne giderken HDP’nin ekolojik sorunlara ilişkin hedeflerini İzmir Milletvekili Murat Çepni ile görüştük. HDP Ekoloji Komisyonu tarafından hazırlanan ‘Ekoloji Manifestosu’nu temel alacaklarını belirten Çepni, “Yeni dönemde özellikle yerellerde ekoloji örgütlenmesini hedefliyoruz” diye belirtti.
- Dünya üzerinde hızla gelişen ekolojik krizin Türkiye’de daha ileriden yaşandığı izleniyor. Bu durumu neye bağlıyorsunuz?
Kapitalist emperyalist ülkeler üretim maliyetlerini düşürmek, kâr oranlarını yükseltmek amacıyla üretimlerini çevre ülkelere taşıdılar. Az gelişmiş, Türkiye gibi yarı sömürge ülkeler hem ucuz ham madde, ucuz iş gücü, güvencesiz, esnek çalışma koşulları, hem de doğanın talanı konularında neredeyse sınırsız imkanlar sundular sermayeye. Dolayısıyla her alanda olduğu gibi ekolojik yıkım konusunda da Türkiye gibi ülkelerde gelişmiş kapitalist ülkelere nazaran çok daha büyük tahribatlar ortaya çıktı, çıkmaya devam ediyor.
- Doğal alanlar, ormanlar, tarım arazileri, kıyılar vd. enerji ve maden şirketlerince adeta işgal edildi. Ancak enerji üretimlerinde arz fazlası oluşmuş durumda bu konuda yorumunuz nedir?
Kapitalizm doğası gereği azami kâr üzerine kurulu bir sistem. Kapitalizmde devlet de sermaye çıkarlarının
örgütlenmiş halidir. Yani esas olan şirketlerin kârıdır. Bu, her ne pahasına olursa olsun hedeflenendir. AKP gibi politik İslamcı faşist partiler de bu gerçeği manipüle etmek için siyaset yaparlar. Şirketlerin ihtiyaçlarını halkın ihtiyacı gibi sunmanın aracıdırlar. Bunu da halkın her türden değerini istismar ederek, yalanla yaparlar. Enerji ihtiyacı yalanı gibi. Biz bu ihtiyaç meselesine “kim için ne için” sorusunu soruyoruz. Halk İçin, doğaya savaş açmadan enerji derseniz bu bir kâr, rant alanı olamaz. Ama enerji şirketleri kazansın diye derseniz olacağı şimdi yaşanandır. Net ifadeyle, ücretimin küçüldüğü, fabrikaların kapandığı bir ülkede enerji ihtiyacı denilen şey sadece kâr ihtiyacıdır.
- 3. Köprü ile otoyollar ve 3. Havalimanı ile özellikle Kuzey Ormanları’nda milyonlarca ağaç kesilerek doğal yaşam altüst edildi ve en son Kanal İstanbul gündemde. Tüm bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
İktidarı hızla devletleştiren model dış borca, tüketime dayalı süper projeler ve inşaat sektörü oldu. Ülke tümüyle şantiyeye çevrildi. Ve bu şantiye; halkın yaşam alanları, tarım alanları, tarihi alanlar velhasıl üzerinde çivi çakılmaması gereken her yer üzerinde kuruldu. Yani tümüyle hem insana hem doğaya hem hayvana hem tarihe karşı suç işlenmiş oldu. Böyle bir kalkınma modeli olmaz diyenler de hain ilan edildi. Kanal İstanbul da böyle bir rant projesidir. Muhtemelen o bölge zengin Arap şeyhlerine çoktan satılmış durumdadır. Çıkan hafriyatla Marmara’da adalar yapacaklarını söylediler. Ve bu adalar çoktan satılmış parası da Saray’ın kasalarına girmiştir. İşte size AKP modeli.
- Mega projelerden biri olan Ilısu Barajı, Hasankeyf ile birlikte Dicle Vadisi’ni yok edecek ve yurttaşları yaşam alanından sürecek olan baraj inşasının genel hedefleri nelerdir?
Enerji, maden ve enerji yatırımlarının genel amacının rant olduğunu ifade ettik. Ancak Kürdistan söz konusu olduğunda bu talan siyaseti özelde Kürt halkına karşı savaşla bağlantılı yürütülüyor. Hasankeyf’te, Dersim’de olduğu gibi bu projeler “güvenlik” gerekçesiyle yapılıyor. Bölge tümüyle insansızlaştırılmak amaçlı bir askeri alana dönüştürülüyor bu vesileyle. Yine barajlar komşu ülkelere karşı suyun bir silah olarak kullanılması amacıyla inşa ediliyor. Dolayısıyla Türkiye gibi ülkelerde ekolojik yıkımla antidemokratik, faşist politikalar iç içedir. Birbirinden beslenirler.
- Çeşme Yarımadası’nın yağmalanacağını gösteren planlar açığa çıkarken, en son ‘2020 yılı Patara Yılı’ olacak açıklamasıyla kıyılara yönelik büyük adımların atıldığı anlaşılıyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
AKP kimi simgelerle icraatlarına arka fon oluşturmayı sıkça kullanıyor. Davutoğlu da Sur’u Toledo yapacaktı. Bunlara “gölge etme başka ihsan istemem” diyoruz. Elinizi doğadan çekin, en büyük hizmet bu olur diyoruz. Çeşme Urla arazilerini de turizme açma hedefleri tıpkı Kanal İstanbul Projesi gibi. Köylülerin tarım arazileri satın alınıp şirketlere devredilecek. Bölge şantiyeye çevrilecek.
- HDP ekolojik yıkımı gören ve bu durumu programının merkezine alan bir parti. Önümüzdeki dönemde ekoloji mücadelelerinin büyüyeceği düşünüldüğünde HDP’nin bu sürece dair hedefleri nelerdir?
HDP olarak ekolojik bir partiyiz. Ekoloji mücadelesi son yıllarda gelişiyor ve gelişecek. Hem yaşam alanlarına sahip çıkmak hem de bir mücadele alanı olarak ekoloji mücadelesi. Bu ikisi henüz yeterince buluşabilmiş değil. Genel demokrasi mücadelesi ile doğrudan bağı kurulabilmiş değil. Parti olarak hem mücadelenin doğrudan bir parçası olmak hem de genel demokrasi mücadelesiyle bağını güçlendirmekle sorumluyuz. Ekoloji mücadelesi; tüm demokrasi güçleri açısından temel bir alan olarak ele alınmak ve faşizme, kapitalizme karşı mücadelenin doğrudan bir parçası haline getirilmek durumundadır. HDP olarak yeni dönemde özellikle yerellerde ekoloji örgütlenmesini hedefliyoruz. Komisyonumuz tarafından yazılan “ekoloji manifestosu”nun tüm çalışmalarımızda eksen alınmasını amaçlıyoruz .