Kapitalist sistemin ekonomik krizleri, ekonomide küçülme, yüksek enflasyon ve yüksek işsizlik şeklinde kendini gösteriyor. Kriz, başta işçi sınıfı olmak üzere yüz binlerce emekçinin işsiz kalması, yaşam koşullarının zorlaşması ve toplumun yoksullaşması demektir. İşsizlikle birlikte pahalılık, ücretleri giderek sıfırlayan enflasyon, bir avuç azınlığın dışında toplumun bütün katmanlarında, en çok da gençliğin, kadınların ve yarınların yeni nesilleri olan çocukların yaşamında etkili oluyor. Kriz koşullarında sınır tanımayan ve işsizlik ve pahalılık emekçilere geçim derdini dayatıyor. İşçi çıkarmaları başta işçi sınıfı ve emekçi kitleler olmak üzere gençleri vuruyor. Bu nedenle toplumda intiharlar ve cinayetler artıyor.
Kapitalist-burjuva ekonomi politiğine göre bir ülkenin sanayileşmesi, yüksek gelir, kalkınma ve büyüme ile eş tutulduğu için, büyüme ile kalkınma aynı şey değildir. Büyüme, bir ülkenin sayısal olarak verilerindeki artışı gösterirken, kalkınma, üretimin verimliliği anlamına gelmektedir. Kalkınmadan söz edilebilmesi için şunlar gerçekleşmelidir: a) okur-yazarlığın yükselmesi, b) eğitilmiş ve uzmanlaşmış iş gücünün artması, c) tüm nüfusun sosyal güvenlik altında olması, d) kültürel zenginlik ve çevre bilincinin oluşması.
17 yıldan beri iktidarda olan AKP, kapitalizmin “özel mülkiyet hakkı, veraset kurumu, serbest girişim, piyasa mekanizması ve rekabet kurumu” gibi 5 ilkesini/kutsalını bile ihlal ederek bir talan ve yağma ekonomisi yarattı. Bu süreçte boyunca kalkınmadan değil, büyümeden söz etti. Muhalefette hiçbir zaman kalkınmadan söz etmedi. Emek yoğun fabrikalar, yani binlerce işçinin çalıştığı devlet ve özel sektör fabrikaları hızla yok oldu. Artık tarımda ve sanayide üretim yapılmıyor. Sanayi sektörü ekonomideki eski etkisini yitirdi ve bunun yerine hizmet, finans ve ticaret sektörleri ön plana çıktı.
Eğitim alanında liselerden başlayarak üniversitelere kadar nitelikli elaman yetiştirilmiyor. Eski endüstri ve sanat liselerinin yerini imam hatipler aldı. Üniversitelerde eğitim düzeyi o kadar düştü ki, artık akademide bilimin ve kültürün zerresi kalmadı. Gençlik deyince herkesin aklına eğitimli aydın gençlik geliyor, ama toplumsal sorunlardan hızla uzaklaşan/uzaklaştırılan ve kampüslere hapsedilen bir gençlikten söz etmemiz gerekiyor. Üniversitelerden mezun olanlar işsizlikle yüz yüze geliyor ve kendi mesleklerini yapamıyor. Avukatlık, doktorluk ve bazı mühendislik dışında artık kendi mesleğini yapan yok. İşsizlerin önemli bir oranını üniversiteliler oluşturuyor.
Liseden sonra okuma imkanı bulamayan ve zorunlu olarak işçileşen geniş bir gençlik kitlesi var. Bu kesimin bir bölümü 2 yıllık yüksek okullara gidiyor, ama mezuniyetten sonra işsizlik yakalarını bırakmıyor. Askerlikten sonra çareyi istihdamı yüksek olan sözleşmeli askerlik, güvenlik görevlisi, polis ve gardiyan olmakta buluyor. On binlerce öğretmen ve mühendis atamayı beklerken, iktidar militarizmi güçlendirmek için bu sektörlere ağırlık veriyor. Kısacası ekonomik kriz, yeni, taze ve genç emek gücü olmasına karşın en çok gençleri vuruyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun Ocak 2019 verilerine göre işsizlik, 3,9 puanlık rekor artışla yüzde 14,7’ye yükseldi. Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2019 yılı Ocak döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 259 bin kişi artarak 4 milyon 668 bin oldu. Aynı dönemde, tarım dışı işsizlik oranı 4,1 puanlık artışla yüzde 16,8 olarak tespit edildi.
Genç nüfusta ise (15-24 yaş) işsizlik oranı 6,8 puanlık artışla yüzde 26,7 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 3,9 puanlık artışla yüzde 15,0 olarak gerçekleşti. Üniversite mezunlarının oluşturduğu 828 bin işsiz sayısının toplam işsizlere oranı yüzde 27 olarak ölçüldü. 2017-2018 döneminde üniversiteyi bırakan öğrenci sayısı bir önceki yıla göre yüzde 92.2 gibi olağanüstü düzeyde artarak 408 bine ulaştı.
Bu olgular ülkenin geleceğinin nasıl karartıldığını gösteriyor. Bu da bizi, okulla hayat arasında, öğrencilerle emekçiler arasında, eğitim ve kültür alanıyla iş ve emek arasında sağlam ve kalıcı bağlar kurmaya zorluyor. “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm” şiarının hakkını vermek için bu şart.