‘Hazineler kaybedildiği yerde aranır’ düsturu kendi hakikatini bir kez daha ortaya koymuştur. Kürt genç kadınları öncülüğünde egemen güçlere karşı yürütülen her türlü mücadele dünya çapında büyük bir ses uyandırmış ve tüm dünya kadınlarına somut mücadele alanı ve umudu haline gelmiştir
Gençliğin Sözü
Bahar aylarının direnişçi ve anlamlı günlerinden birisini daha yaşıyoruz. Baharın ve direniş günlerinin açılışını ve öncülüğünü yapan yine her türlü zorba iktidarcı güçlere karşı boyun eğmeyen kadınlar oluyor. Tabi kadınlar öncülüğünde gelişen bu mücadele tükenmek bilmeyen bir enerji ile mücadele ateşini gürleştiriyor, gürleşen ateşin sembolü 8 Mart motiflerine bürünerek evrensel ölçekte bir özgürlük aşkı haline geliyor ve tüm iktidarcı güçleri iliklerine kadar sarsıyor.
Devletçi uygarlık tarihi boyunca kadınlar egemen güçlerin en büyük korkulu rüyası haline geliyor ve her zaman bu temelde bir saldırı konseptiyle karşılaşıyor. Yaşamla özdeşleşen kadın, yaşamın bir öznesi halinden çıkarılmak istenip bir nesneye büründürülmeye çalışılıyor. Bu yaşamın ve tarihin başlıca tartışmalı konusu olan özne ve nesne tartışmalarına girmeyeceğiz. Fakat bu felsefik tartışmanın esası kadın endeksli tartışılıp anlaşılmadığı müddetçe de doğru kavranmayacaktır. Bu ideolojik belirlemenin en ufuk açıcı olanı Sayın Abdullah Öcalan’ın bir sosyal bilim olarak bütünlüklü ele aldığı jineolojide bulunmaktadır. Jineoloji ile bütünleşen yaşamsal kadın mücadelesi bir sosyal bilime dönüşüp yaşamın her anı’nın felsefik yorumlanması ve anlam bulması oluyor.
Her tarihsel adım bir süzgeçten geçirilip bugüne kadar gelmiştir. Bu tarihsel mekanlardan birisi ise Kürdistan olmaktadır. Kadın mücadelesinin ve çelişkilerinin her zaman canlı olduğu Mezopotamya bu kültürel direniş ve dirilişini bu güne kadar sürdüre gelmiştir. Bu gün de genç kadınlar öncülüğünde tarihsel olduğu gibi güncelde kadın özgürlük mücadelesinin odak mekanı haline gelmiştir. “Hazineler kaybedildiği yerde aranır” düsturu kendi hakikatini bir kez daha ortaya koymuştur. Kürt genç kadınları öncülüğünde egemen güçlere karşı yürütülen her türlü mücadele dünya çapında büyük bir ses uyandırmış ve tüm dünya kadınlarına somut mücadele alanı ve umudu haline gelmiştir. Erkek egemen zihniyet kendini örgütlediği mekanlarda tekrar tarihsel bir karşılaşmayla karşı karşıya kalmış ve tüm kirli maskeleri düşmüş ve dünya çapında teşhir olmuştur.
Her türlü liberal politikayla her ne kadar kendisini cilalamak istese de hakikati bulan genç kadınlar kapitalist sistemin korkulu rüyası haline gelmiştir. Bunun için tarihsel olduğu kadar güncel olarak da bu saldırılara çeşitli yöntemlerle karşı karşıya kalmaktadır. Bu saldırıların özelikle Kürdistan eksenli olması da hem tarihsel hem de güncel öneminden kaynaklanmaktadır. Bundan kaynaklıdır ki Kürdistan’da hayata geçirilmek istenen tüm ahlaksız politikaların altında özel savaş güçleri ve işbirlikçiler vardır. Bu kaynak iyi görülmeli, anlaşılmalı ve doğru bir tarzda mücadele edilmelidir.
Güncel olarak da kadın kurtuluş ideolojisine siyaset eksenli saldırılar da bu politikaların bir ürünüdür. Eş başkanlık sisteminin tartışılmaya konulması ve sömürgeci ve işbirlikçi güçlerin bu endekste propaganda yapması evrenselleşen kadın mücadelesine sinsi bir saldırıdır. Hakikat bugüne kadar nasıl ki saklanıp, gizlenip ve bastırılamadıysa bugün de yapılamayacaktır.
Özgürlük fikriyatıyla buluşan genç kadınlar dünya özgürlük mücadelesinin öncüsü olmuş, 8 Mart ise bunun tarihsel simgesi haline gelmiştir. Tekrar 8 Mart’ta tüm dünyaya ve egemen zihniyetçi güçlere güçlü bir cevap verilmeli, tüm bu saldırılara karşı genç kadınlar öncülüğünde 8 Mart ruhuyla ve jineoloji bilimselliğiyle mücadele edilmeli, tüm genç kadınlar örgütlenip birer Sara olabilmeli ve Bişengler açmalıdır. Bişeng baharda açan sağlıklı yaşamı, güzelliği ve ekolojik bir direnişi temsil eder.
Tekrardan başta genç kadınların ve tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyoruz.