Hüseyin Deniz
Türkiye yeni bir türbülansın içinde. Geleceğe dair var olan belirsizlik ve bunun yol açtığı güvensizlik her geçen gün artıyor. Yurttaşlar, ciddi bir bilinmezliğin kaygısıyla ertesi güne uyanıyor. Şu son bir 10 günlük süreçte yaşanan olaylar tam da buna işaret ediyor. Artan enflasyona karşı Merkez Bankası’nın politika faizini yükseltme ya da sabit tutma yerine beklenmedik bir biçimde düşürme kararı bunun en sık görülen örneklerinden biri. Daha önemlisi, bu faiz düşüşünün birkaç aydır politika faizini düşürmeyen Merkez Bankası’nda (MB) üç başkan yardımcısının Cumhurbaşkanı kararıyla görevden alınması sonrası gelmesiydi.
Buna hukuki alandaki gelişmeler eklendi. Türkiye’nin uymayı taahhüt ettiği AİHM ve Avrupa Konseyi kararlarına rağmen Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’yı hapiste tutma ısrarına 10 ülke büyükelçisinin ortak uyarısı ile yaşanan gerilim de eklenince dolar 8 liradan 9 liraya fırladı. Onun da bize en somut yansımasını benzin ve mazot fiyatlarındaki artıştan biliyoruz. MB’nin politika faizindeki düşüş ve büyükelçi kriziyle dövizdeki artış benzine önce 44 kuruş, ardından 28 kuruş zamma, sonra ise 25 kuruş indirime yol açtı. Sonuç: Bir litre benzin 8.50 liraya dayandı. Geçen yıl 6 liraydı. Büyükelçi krizinin artçı etkileriyle tablo daha da kararacak gibi.
Resmi düzeyde ise bu tabloyu bize en somut aktaran Merkez Bankası’nın yıl sonu enflasyon tahminlerinde yaşanan değişikliklerdir. Mevcut durumda MB’nin 2021 sonu enflasyon tahmini yüzde 14,1 civarında. Eylül ayında yayınlanan Orta Vadeli Program’a göre ise yüzde 16,2. Ancak MB’nin en son yayınladığı ekim ayı anket sonuçlarına göre katılımcılar yıl sonu enflasyonun yüzde 17,6 olmasını bekliyor. Birkaç gün sonra açıklanacak olan Ekim ayı enflasyonu büyük olasılıkla bu tahmini revize ettirecek.
Madalyonun diğer yüzünde ise işsizlik ve yoksulluk kendini iyiden iyiye belirgin hale getirirken, bürokraside çok sayıda kişinin fahiş fiyatlarda ve birden çok maaş almasıdır. Asgari ücretli 2 bin 800 liraya talim ederken, çok sayıda bürokrat ise elini soğuk sudan sıcak suya koymadan 60, 80, 120, 180 bin lirayı cebe atıyor. Birden fazla maaş almasını engelleyen yasa teklifini reddeden ise yine MHP ve AKP oldu. İktidar, “kapıcının bile arabası” var diyerek ekonomik durumu iyi göstermeye çalıştığı bir süreçte, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin muhtaç ailelere “kış desteği” adı altında, ısınmanın yanı sıra, günde bir ekmek ve ayda bir kilo et desteği vermesi, yoksullaşmanın Türkiye’nin başkentinde bile ne boyutta olduğunu gösteriyor.
Bunun rakamsal ifadesine gelince; Türk-İş’in araştırmasına göre, 4 kişilik bir ailenin gıda giderlerini ifade eden açlık sınırı, 3 bin 93 liraya yükseldi. Buna karşı asgari ücret 2 bin 800, emekli maaşı ise ortalama 2 bin 300 lira..
19 yıl önce yaşanan ekonomik krizle iş başına gelen bugünkü AKP, sistem krizinin eklemlendiği daha derin bir ekonomik krizle, demokrasi, hak ve hukuktan uzaklaştığı her gün, iktidarı kaybetmeye bir adam daha yaklaşıyor. MAK’ın son anketi de bunu doğruluyor.