44 köyün yakıldığı Zilan Katliamı’nda yıllar süren baskı ve zulme direnen kadınlar, Şalbazar köyünde yaşamı her gün yeniden örüyor. Şalbazarlı kadınlar, köyde yaşamın başka güzel olduğunu dile getirdi
Van’ın Erciş ilçesinde, 1930 yılında yaşanan Zilan Deresi (Geliyê Zilan) Katliamı’nda çeşitli kaynaklara göre 15 bin kişi katledildi, 44 köy de yakıldı. Bu köylerden birisi de ilçeye 25 kilometre mesafede bulunan Şehir Pazarı (Şalbazar) köyü. Katliamın gerçekleştiği 1930’lu yıllardan 20 yıl sonra köylerine geri dönen Şalbazarlılar baskıdan kurtulamıyor. 1980’li ve 90’lı yıllarda baskılar had safhaya çıkıyor. Her şeye rağmen toprağını, evini bırakmak istemeyen kadınlar, bugüne kadar yaşamın canlı tutulmasını sağlıyor. Sadece devlet baskısına karşı da değil erkek şiddeti ve toplumsal cinsiyet rollerine karşı da mücadele veren kadınlar, özellikle Kürt kadın hareketiyle birlikte bir şeylerin değiştiğini söylüyor.
Köyde mutluyuz
50 yaşındaki Bilnaz Çağan (50), “Kendimi bildim bileli bu köyde yaşamımı sürdürüyorum” diyor. Sabahın ilk ışıklarında işe koyularak akşama kadar aynı tempoyla çalıştıklarını söyleyen Çağan, Erciş’te yakılan köylerin neredeyse tamamının Kürt köyleri olduğunu ve bu yüzden yakıldığın ancak buna rağmen köylerini terk etmediklerini belirtiyor. Köyde yaşamanın önemine vurgu yapan Çağan, köyde kalmanın kendilerini mutlu ettiğini, kent yaşamını istemediklerini vurgulayarak, “Kendi sağdığımız sütten peynir, yoğurt yapıyoruz. Yüksek tepelerden şifalı bitkileri topluyoruz. Ekmeğimizi kendimiz pişiriyoruz, yediğimiz her şeyi biz üretiyoruz. Kentte bunları bulamazsınız. Kolay kolay şehre inmiyoruz” diye anlatıyor.
‘Yük kadınların omuzlarında’
Köye olan bağlılığını anlatan 80 yaşındaki Nefise Bozan ise insanın ürettiğinden beslenmesinin ne kadar önemli olduğuna işaret ediyor. Her yerde olduğu gibi toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle köyde de bütün sorumlulukların kadınların omuzlarına yüklendiğini belirten Nefise Bozan, kadınların çok çalıştığını ve yükünün ağır olduğunu anlatıyor.
Yük bizde
Köy yaşamının zorlukları da olduğunu dile getiren Bozan, “Biz kadınlar o zamanlar at ve eşeklere binerek erkekler tarafından biçilen otları toplamaya giderdik. Ayrıca erkeklere yemek de yapıp götürüyorduk. Ardından tekrar hızlı bir şekilde yaylaya giderek orada koyunları sağıyorduk. Elde edilen sütten yaptığımız yoğurt, peynir ve yağı satıyorduk. Çok zaman geçti ancak yine bütün yük kadınların omzunda. Eskisi gibi ot biçen yok fakat biz hayvancılıkla uğraşarak eski yaşamı sürdürmeye devam ediyoruz” sözlerini kullanıyor.
Eskisi gibi değil
“Eşim ve diğer erkekler sanki kadınlar hiç çalışmıyormuş gibi bir izlenim yaratıyordu. İtiraz etmemiz mümkün değildi, kendimizi ifade etseydik olay olurdu ve farklı bir şekilde bize karşı yönelim gerçekleşiyordu” diyen Bozan, “Ama Kürt kadın hareketiyle birlikte erkekler artık eskisi gibi davranamıyor. Kadınlar da kendisini örgütlüyor. Artık kadınlar daha özgür, daha bilinçli” diyor.
Şehriban Abi/Van-Jinnews