Devlet kurumlarının verileri de dahil olmak üzere gelir dağılımı istatistikleri, Türkiye’de toplumsal sınıflar arası makasın giderek açıldığı, zengin ve yoksul arasındaki uçurumun giderek büyük boyutlara ulaştığını söylüyor.
DİSK Araştırma Merkezi’nin bir devlet kurumu olan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından iki gün önce yayımlanan verilere dayanarak yaptığı araştırma; Türkiye’de hem toplumsal sınıflar arasında hem cinsiyete göre eşitsizliğin artış eğiliminin sürdürdüğünü gösteriyor. Buna göre: Türkiye AB ülkeleri içinde gelir eşitsizliğinin en fazla olduğu ülke! En zengin yüzde 10’luk grubun ortalama geliri en yoksul yüzde 10’unkinin 15 katı!
En zengin yüzde 5’lik grubun ortalama geliri en yoksul yüzde 5’inkinin 31 katı düzeyinde! İşveren gelirleri tüm gelirlerden daha fazla artıyor! Kadınların ortalama geliri ortalama gelirin yüzde 21 altında!
***
Yine bir başka raporda; TÜRK-İŞ Araştırması’nın 2024 Ocak ayı sonucuna göre; Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 15.048,89 TL’ye, gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 49.019,19 TL’ye yükselmiş.
Zamların ardı arkası gelmiyor. Tek tek sayılmaya kalksak sayfalar boyu uzar. Sadece ekmek desek; 4 kişilik ailenin aylık sadece ekmek fiyatında son bir ayda 105 TL’lik artış meydana gelmiş.
Durum gerçekten vahim: Türkiye’de nüfusun yüzde 20’si gelirin yüzde 50’sini alıyor. Geri kalan yüzde 50’si nüfusun yüzde 80’ine kalıyor.
Şunu eklemekte de beis yok: En düşük yıllık ortalama eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert geliri ise Van, Muş, Bitlis ve Hakkari bölgesinde gerçekleşiyormuş.
***
Gelir dağılımındaki bu vahim bozulmanın yaşandığı bir süreçte; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Türkiye’de sınıflı bir toplum yapısı olmadığını, imtiyazlı bir azınlıktan, seçkin bir zümrenin hakimiyetinden, hukuken ve siyaseten üstünlüğü olan seçkin bir tabakadan asla söz edilemeyeceğinden dem vuruyor.
Mizah gibi; Böylelikle Bahçeli, Marx’ın, sosyalistlerin başaramadıklarını birkaç cümleyle gerçekleştiriyor, kapitalist sisteme son verip özel mülkiyeti ortadan kaldırıyor ve komünizmi kurmayı bir çırpıda gerçekleştiriyor.
Oysa sosyologlar toplumsal sınıfı, bir toplumda hemen hemen aynı zenginlik, statü ve gücü paylaşan bir grup veya kategori olarak tanımlarlar ve bu sınıflandırmanın büyük ölçüde ekonomik kriterlerden hareketle oluşturulduğunu göz önünde bulundururlar.
Yine literatüre göre: Toplumsal sınıf toplumlar veya kültürler içindeki bireyler veya gruplar arasında hiyerarşik farklılığı (veya katmanlaşmayı) ifade etmektedir. Genellikle bireyler sınıf içinde ekonomik konumlarına ve katmanlaşma sistemi içinde benzer siyasi ve ekonomik ilgilerine göre gruplaşmaktadırlar.
Kapitalist toplum düzeninde öncelikli faktör iktisadi güç ve mülkiyettir. Bahsedilen bu toplumsal düzenleme faktörlerinin meydana getirdiği eşitsizlik kavramı üzerine yapılan incelemeler sınıf kavramının bilinmesini gerektirir.
Toplumsal sınıf toplumlar veya kültürler içindeki bireyler veya gruplar arasında hiyerarşik farklılığı (veya katmanlaşmayı) ifade etse de Türkiye’de iktidarlar sınıfların olmadığı tezini savunan söylemleri sever ve kullanırlar.
Evet. “İmtiyazsız ve sınıfsız kaynaşmış bir kitleyiz” gibi kimsenin inanmadığı argümanları var. “Tasada kıvançta birlik” diye yazıyor kitaplarında ama ‘tasa’ milletin oldu hep, ‘kıvanç’ onların… Buydu “Ruhsal şekillenme birliği” dedikleri.