HÜSEYİN AYKOL
Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nden uzun bir süre sonra iki mektup aldım. İlki en kadim mahpuslardan Şadiye Manap’tan, ikincisi ise Ayfer Ayçiçek’ten. Şadiye ile uzun yıllara dayanan bir tanışıklığımız var. Şadiye Manap, mektubunun bir bölümünde şöyle diyor: “Genelde durumlarımız tahmin ettiğin gibidir. Bizim kuşak çevresine bakınca, 1980, 1990 ve 2000’leri karşılaştırabilir. Biz eski biz değiliz. Toplumumuz, bölgesel, dünyasal konjonktür değil ama bazı şeyler daha negatif bir uygulama içinde. Özellikle de 1983’te yasalaştırılan, 2004’te yeniden uyarlanan ve geçen yıldan itibaren canlandırılan tecrit ve hak kısıtlamaları toplumsal varlık olarak yaşamamayı dayatır nitelik ve ısrarda. Herkese selamlar.”
Ayfer Ayçiçek, 20 Haziran 2021 tarihli ilk mektubunda şöyle diyor: “Bildiğiniz gibi, yoğun bir konovirüs salgını bizi de vurdu. Ne ortak alanımız ne de açık görüşümüz var. Ne yapıyoruz diye sorarsanız bol bol okuyoruz. İnsan okuduktan sonra yazmaya da ihtiyaç duyuyor. Yani paylaşmak istiyor. Evet, bundan sonra zaman zaman düşünce ve duygularımı sizinle paylaşmak istiyorum. Bakalım paylaşımlarımı nasıl bulacaksınız? Bu mektubum bir merhaba olsun. ‘Yeni Yaşam’ deyince sanırım en çok kadını çağrıştırıyor. Dolayısıyla kadın renginin izlerini görmek güzel olur diye düşünüyorum.”
Ayçiçek’in, hemen iki gün sonra gönderdiği yani 22 Haziran tarihli mektubu aslında -uzun bir süredir yayınlayamadığımız türden- bir makale. Hatırlayanlarınız çok olacaktır. Birkaç yıl öncesine kadar, içeriden köşesi dışında her hafta bir gün gazetemizin bir sayfasını içeriden gelen makalelere ayırıyorduk. Ancak son dönemde bu mektuplara-makalelere çok dava açıldı. Dahası gazetemizin ebatları küçüldükten sonra, böylesi yazılar için yerimiz de kalmadı. Arada gelen kitap tanıtımları dışında içeriden gelen yazıları artık yayınlayamıyoruz maalesef.
* * *
Bolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan Enes Taşkın, 4 Haziran 2021 tarihli mektubunda bulunduğu cezaevinde yaşadıkları hak ihlallerini şöyle sıralıyor:
*Behman Sadiqi, 4-5 aydır bir odada tek başına kalıyor. Tek başına olduğu için kendisinin can güvenliğinden endişeli ve kaygılıyız.
*30 yıldır cezaevinde bulunan Fahrettin Şahin ve 6-7 yıldır cezaevinde bulunan Bayram Ari, infaz yasasına göre içeride yatmaları gereken süreleri doldurdukları halde tahliye edilmiyorlar.
*Pandemi nedeniyle açık görüş yapamıyoruz. Ayda iki kez yapılabilen kapalı görüşlerde, ziyaretçilerden en fazla iki kişi alınıyor.
*Pandemi gerekçesiyle her türlü faaliyet engelleniyor ama odalardan her çıktığımızda üst araması yapılıyor. Odalarımıza baskınlar düzenleniyor.
*Neredeyse iki yıla yakın bir zamandır oda değişimi taleplerimiz karşılanmıyor.
*Yazdığımız mektuplar geç gönderiliyor; gelenler bize geç veriliyor.
*Dört-beş yıl önce el konulan radyolarımız bize geri verilmiyor.
*Diş hekimleri sadece dişi ağrıyan kişileri tedavi ediyor. Diğer diş tedavileri yapılmıyor.
*Revire çıkmak isteyenler, haftalarca, hatta aylarca bekleyebiliyor.
*Yemeklerin kalitesi son derece düşük; diyet yemeği hiç verilmiyor.
*Kantinden almak istediğimiz ihtiyaç malzemelerine sık sık zam geliyor.
*Halk TV, KRT gibi kanalları izleme taleplerimiz karşılanmıyor.
* * *
HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’ndan cezaevindeyken herhalde yazdığı en son mektubu bana geldi. 29 Haziran günü postaya verilen kartta Gergerlioğlu, Anayasa Mahkemesi’nin kendisiyle ilgili kararını bekliyordu. AYM’den olumlu bir karar bekleyen Gergerlioğlu haklı çıktı. Gerçi hukuksuz bir şekilde tahliyesi birkaç gün geciktirildi ama sonunda tahliye edilmek zorunda kalındı. Şimdi sıra, milletvekilliğine kaldığı yerden devam etmesinde…
* * *
Gökhan Aygün, on yıla yakın bir zamandır cezaevinde bulunuyor. Bu süre içinde değişik cezaevlerinde kaldı; ancak bunlar hep ailesine uzak yerlerdeydi. Şimdi en son bulunduğu Erzincan Kapalı Cezaevi’nden, Diyarbakır 3 nolu T Tipi Cezaevi’ne sevk edilmiş bulunuyor. Nihayet ailesinin bulunduğu kente gelebilen Gökhan Aygün, kendisinin yeni adresini dışarda bulunan yani Yeni Yaşam okuyan arkadaşlarının duymasını yani haberi olmasını istiyor.
* * *
Sincan 2 nolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan HDP yöneticilerinden Günay Kubilay’ın 26 Haziran tarihli mektubunu aldım. Günay Hoca, İbrahim Binici ile aynı odada kalıyorlardı. Binici tahliye olunca, Günay Kubilay, tek başına kaldı. Yanına talep ettiği gibi Kobanê davasında yargılanan HDP’li yöneticilerden birini verirler herhalde.
MEKTUBU GELENLER:
Şadiye Manap – Gebze Kadın Kapalı Cezaevi
Ayfer Ayçiçek – Gebze Kadın Kapalı Cezaevi
Gültan Kışanak – Kandıra 1 nolu F Tipi Cezaevi
Enes Taşkın – Bolu F Tipi Cezaevi
Gökhan Aygün – Diyarbakır 3 nolu T Tipi Cezaevi
Günay Kubilay – Sincan 2 nolu F Tipi Cezaevi
Ö. F. Gergerlioğlu – Sincan 2 nolu F Tipi Cezaevi
Özgür Basın tarihinden bir yaprak!
Bu fotoğrafı geçenlerde Kandıra 1 nolu F Tipi Cezaevi’nde kendine açılmış ve açılmakta olan davalarıyla yıllardır meşgul bulunan kadim arkadaşlarımdan Gültan Kışanak’a göndermiştim. Foto, Gurbelli Ersöz ve Ferda Çetin ile yargılandıkları bir davanın duruşmasında çekilmiş. Buradan eski günlere giden Gültan, bana bu hafta gönderdiği mektubunda, o çok zorlu ama o kadar da anlamlı zamanları anmış. Yani mektup biraz bana özel olduğu için içeriğine burada değinmem doğru olmaz. Ancak bu vesileyle bir konuyu hatırlatmak istiyorum: “Özgür Basın Tarihi” isimli çalışmam, yayınlanmak üzere Aram Yayınevi’ne teslim edilmiş bulunuyor. Özgür Basın çalışanlarının elinde böylesi fotoğraflar varsa, lütfen bana iletsin. Böylece elinizdeki tarihi fotoğraflar söz konusu tarihi eserde yer alsın ve ölümsüzleşsin!