AKP, tarım politikalarında keskin kararlar almaya hazırlanıyor. İlahiyat fakültesi öğretim üyesi Alpaslan Alkış’ın ‘İslam hukuku açısından GDO’lar insanlığa yararlı ve caizdir’ sözleri, GDO şirketlerinin yararına bir fetva niteliği taşıyor
Yusuf Güsucu / İstanbul
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi olan Dr. Alpaslan Alkış, “Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların (GDO) İslam Hukuku Açısından Değerlendirilmesi” başlıklı bir araştırma hazırlaması, iktidarın GDO’lu üretimler için bir hazırlık içinde olabileceğine işaret ediyor. GDO’ların dini açıdan haram ve günah teşkil etmeyeceğini ileri sürerek adeta ‘fetva’ veren Alkış, “GDO’lar için caizdir denebilir. Ancak ileride açık bir zarar ortaya çıkması halinde yasaklanması mümkündür” dedi. Alkış, “GDO’lar çağımızda ortaya çıkan yeni bir durum olması nedeniyle ayet ve hadislerde açık hükmü bulunmamaktadır. GDO’larla ilgili hususlar ‘maslahat’ ve ‘mefsedet’ ekseninde incelenmelidir. ‘GDO’ların insanlık için açık yararları bulunmaktadır’. Sözü edilen zararlar muhtemel risklerdir ve GDO’lara özgü zararlar değildir” görüşlerine yer verdi. İsmini açıklamak istemeyen bir uzman ise Alkış’ı ‘GDO’lu ilahiyatçı’ olarak niteledi.
GDO tekellerin çıkarına
Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO), ekosistemdeki tür dağılımını ve dengeleri bozarken Frankeştayn Gıdalar olarak nitelenen ürünleri ortaya çıkararak, insan sağlığını olumsuz etkiliyor. GDO’lu üretimde randımanın yüksek olduğu iddialarının boş bir iddia olduğu ve geleneksel tarıma göre veriminin düşük olduğu ise ispatlanmış bir gerçek. Tohumların GDO’lu, hibrit ve patentli olarak üretilmesi sadece büyük tarım tekellerinin bir arzusu olduğu biliniyor. Türkiye’de tarım politikaları ile patentsiz tohum yasaklandı. Türkiye’de genleriyle oynanan tohumlar için hibrit uygulama adı altında göz yumuluyor. Tohum ve tarım üretimleri şirketlerin çıkarlarını önceleyen bir nitelikte gelişirken, mevcut iktidarın GDO’lu üretimlerin önünü açmak istediğini gösteren birçok veri var.
Şirketlerin amacı ne?
Tarımda toplam enerjinin yüzde 32’si azotlu gübre üretimine, yüzde 28’i mazota, yüzde 15’i makina imalatı ve bakımına, yüzde 11’i elektrik enerjisine, yüzde 4’ü ürünü kurutmaya harcanıyor. Diğer girdiler ise yüzde 2’şer değerle taşıma ve dağıtım, potasyumlu gübre, fosforlu gübre ve tohum. Yüzde 2’den az olan girdiler de, ot ilacı, böcek ilacı, sulama ve işçilik. Sanayileşmiş tarımda kol gücünün toplam girdiler içindeki payı oldukça düşük. Çiftçi tarlasındaki ürünü elde etmek için büyük oranda bu konuda üretim yapan çeşitli sanayi kuruluşlarına bağlı. Bu sanayi kuruluşlarının büyük bir kısmının çok uluslu şirketler olduğunu tahmin etmek zor değil. Dünyada genetiği değiştirilmiş tarım ve yem ürünlerinin tohum piyasası 8-10 firmanın elinde. Bu firmaların ana hedefi; dünyadaki tüm ülkelerin tarım ve hayvancılığını, tohum alımında kendilerine bağlanacak şekilde biçimlendirmek.
GDO ve patent
GDO’lu veya hibrit tohumların patentlenmesi kapitalist tekeller için çok önemli bir araçtır. GDO’lar, özellikle tekniği ön plana çıkarılarak, hem teknik, hem de ürün olarak patent kapsamında korunarak patentleniyor. Sadece mikroorganizmayı bile patent kapsamında koruyabiliyorsunuz, bunlarla ilgili büyük saklama kuruluşları var. Halbuki doğada o mikroorganizma milyonlarca yıldır yaşıyor, doğal ortamından yalıtılıp, belirli özelliklerini göstererek tohumda tekel hakkı şirketlere sağlanıyor. Oysa patent sadece yenilik özelliği taşıyan ve sanayide uygulanabilirliği olan buluşları korumak için ortay açıkmıştır. Genetik değişikliklerde, ancak değişikliğin gerçekleştirildiği tekniğin patenti alınması gerekirken ‘yasal biyolojik korsanlık’ yapılarak tohumlar şirketlerin malı haline getiriliyor.
Biyoçeşitlilik neden sayılıyor
Türkiye gibi zengin gen kaynaklarına sahip üçüncü dünya ülkelerindeki türler, yavaş yavaş gelişmiş kapitalist birkaç ülkenin, hatta birkaç çok uluslu şirketin elinde toplanıyor. Türkiye coğrafyasının tamamında yapılan biyoçeşitliliğin kayıt altına alınma işleminin en temel nedeni tohum şirketlerinin patentlemesine açık hale getirilip, gen şirketlerinin havuzlarında değerlendirilmek amacıyla gerçekleşmektedir. GDO’lu pamuk, mısır ya da tütün tohumunu eken çiftçi, hasattan sonra elinde kalan tohumları ekinde yeniden kullanırsa, patent sahibine bir bedel ödemek zorunda kalmakta ya da kısır tohumlarla ekin yağtığında tohumluk ayıramamaktadır. Tarımsal üretimin en temel ve en eski yöntemlerinden biri olan, kendi ürününden gelecek yıl için tohumluk ayırma geleneği ve hakkı, bu uygulamalar ile tümüyle ortadan kaldırılırken Türkiye’de çıkarılan tohum yasa ve yönetmeliği ile patentsiz tohumla ekim yapmak yasaklanmıştır.
Türkiye’ye GDO baskısı
GDO uzmanı ve Amerika’daki Maharishi Yönetim Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. John Fagan, GDO’lu ürünlerin solunum bozukluğu, ciltte kızarıklıklar, nezle, göz nezlesi, baş ağrısı gibi alerjik tepkilere neden olduğunu, ancak çok uluslu şirketlerin tarım ilacı satmak için sıkıştırdığı gibi Türkiye, Asya, Afrika’da GDO’lu ürünleri yaygınlaştırmak için çaba harcadığını belirtmesi dikkat çekmişti. Fagan, “GDO ticari amaçla yapılan, etkili olmayan, hatta bu çağda yapılmaması gereken bir teknoloji. Tarım ilaçlarını pazarlamak için ülkeler nasıl sıkıştırıyorlarsa, bunun için de Türkiye, Afrika, Asya’da bunu yaygınlaştırmaya çaba harcıyorlar. Türkiye’de hepsine dahil etmeyi istiyorlar, önce soya ve mısır, sonra hepsi” sözleri, geçtiğimiz günlerde GDO’lu 16 tohumun patentlenmiş olması gelinen noktayı gösteriyor. Hayvan yemi altında 36 çeşit GDO’lu soya ve mısıra ithalat izni verilmiş olması Fagan’ı doğruluyor.
GDO’nun zararları
GDO’lu ürün üretimi sonucu, zirai ilaçlamaya çok dayanıklı zararlı bitki türü ve böcekler oluşur. Bu böcekleri yok etmek zor olduğundan tarım için büyük tehdit teşkil ederken daha çok ilaçlamaya mahkum olunuyor. Tozlaşma mevsiminde, tozlaşma yoluyla GDO’lar doğal türlere bulaşarak, biyoçeşitliliği yok etmeye başlıyor. GDO’lu ürünler ve onlarla alakalı böcek öldürücüler kuşlar, böcekler, amfibiler, arılar, kelebekler, balıklar gibi zararsız canlıların ölümüne sebep olarak deniz ekosistemine ve topraktaki organizmalara zarar veriliyor. Bu zararlı kimyasallar biyoçeşitliliği azaltarak su kaynaklarını kirletiyor. ABD’de GDO’lu mısırlar kral kelebeklerini yüzde 50 azalmıştır. Böcek öldürücüler amfibilerde doğum bozukluklarına, embriyonik ölümlere, hormonal bozukluklara ve organsal tahribatlara neden olmaktadır. GDO’lu kanola yağının da benzer zararları verdiği ispatlamıştır. Zehir bulaştıran GDO’lar toprağa bulaşıp yayılarak toprağın verimsiz olmasına sebebiyet verir, kıtlık sorununun artmasına sebep olur.
ABD’de 37 kişi öldü, 5 bin kişi de hasta
Hücresine yapay gen eklenen bir bitkinin, metabolik düzeyde etkilendiğini, bu durumun doku ve organizmalarda değişikliğe neden olduğunu söyleyen Fagan, “Bu bitkinin besin değerini düşürüyor” dedi. Bu bitkileri yediği taktirde insan sağlığına da zarar verdiğinin altını çizen Fagan, “Bir besin, genetiği değiştirildiği zaman yeni bir protein yaratıyor. Bu yeni proteinler alerji yaratabiliyor. Mesela GDO’lu patates yiyorsunuz, yeni bir protein var ve vücutta alerjik tepkiler yaratıyor. Solunum bozuklukları, cilt bozuklukları, kızarıklıklar, nezle, göz nezlesi, sindirim sisteminin bozulması, dokuların sağlıksızlaşması, tipik tepkilerden bazıları. Başınız ağrıdı mesela, yediğin mısırdan mı, başka birşeyden mi bilemiyorsun? Çünkü ne yediğin belli değil” diyor. Genetiği değiştirilmiş bakterilerin, zehirli bir bileşik de oluşturarak daha kuvvetli alerjik tepkilere neden olabildiğini, ani şok yaratarak ölüme bile yol açabildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Fagan, bu zehirli etki ile ABD’de 37 kişinin öldüğünü, 5 bin kişinin de hastalandığı bilgisini veriyor.
GDO nedir?
GDO’ya Hayır Platformu, GDO’lu tarımı kendi dışındaki tüm tarım şekillerini ve özellikle ekolojik tarımı yok eden ‘totaliter’ nitelikte teknik olduğunu belirtiyor. Bu nedenle tarımsal üretimin doğal evrelerine ve ritmine saygılı olunmalı vurgusu yapılıyor. GDO’lu besinler geleneksel ve yerel beslenme kültürü ve hakkına açık bir saldırı olarak nitelenirken, GDO’lu ürün kullandığı bilinen Nestle ürünleri gibi ithal bazı ürünler ile Cargill, Novartis, Zeneca, DuPont, Syngenta, Monsanto ve Dow Chemical gibi GDO üreticisi şirketlerin Türkiye’ye getirdiği ürünlere dikkat çekiliyor. GDO’lu ürünlerin yüzde 98’inin ise böcek ilacı içeriyor olması sağlığımızı yakından ilgilendiriyor.