Her bir çocuk için onurlu, sağlıklı, güvenli, özgür ve barış içerisinde bir yaşam öngören BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin BM Genel Kurulu’nda kabul edilmesinin yıldönümü olan 20 Kasım her yıl Çocuk Hakları Günü’nü olarak kutlanır. Her yılın ayrı bir teması olur. Bu yılın teması “her çocuk için her hak”.
Dünyanın pek çok yerinden, pek çok sivil toplum örgütü 20 Kasım’da öldürülen, öldürülmediyse insanlık dışı koşullarda hayatta kalmaya çalışan Filistinli çocuklar için sesini yükseltti. Pek çok kuruluş bir an evvel bu savaşın durması gerektiğini bir kere daha söyledi. Çünkü İsrail’in saldırılarının ardından Gazze – BM Genel Sekreteri Antonio Guterres dediği gibi- çocuklar için bir mezarlık haline dönüştü: Son altı haftada ortalama her on dakikada bir çocuk öldürüldü. Okuması kolay, idrak etmesi güç bu cümlenin geldiği nokta ise en az 5 bin 500 çocuğun yaşamını kaybetmesi oldu.
Çocuklar, Gazze’nin 2,3 milyonluk nüfusunun yarısını oluşturuyordu. Bu saldırılar nedeniyle pek çok çocuk tek başına ya da yakınları ile beraber Gazze’den çıktı ya da zorla çıkartıldı yani göç etmek zorunda kaldı. UNICEF’in verdiği bilgilere göre 800 bin Filistinli çocuk bu süreçte yerinden edildi. Yerinden edilen çocuklar BM yönetimindeki aşırı kalabalık kamplarda kalmak zorunda. Aktarılan bilgilere göre tek bir banyoyu 700 kişi ve tek bir tuvaleti ise 150 kişi paylaşmak durumunda. Bu da hastalıkların hızla yayılmasına neden oluyor.
Hastanelerin, sığınak olarak kullanılan okulların bile bombalandığı, yerle bir olan Gazze’de kalmaya devam eden çocuklar ise bir yandan ölüme, şiddete tanıklık ediyor, öte yandan koşulların her geçen gün kötüleştiği kentte temiz suya erişemiyor, gıda bulamadıkları için her gün zayıflıyor, birçok durumda kontamine su içmekten başka seçenekleri olmadığı için salgın hastalıklara yakalanıyorlar.
Yani Filistinli çocukların, tam da BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin temel fikrini oluşturan -her çocuk için onurlu, güvenli, sağlıklı ve barış içerisinde yaşam hakkına- yönelik haftalardır büyük bir saldırı yaşanıyor. Sadece sivil toplum kuruluşları değil aslında milyonlarca insan bu saldırıya karşı sesini yükseltmeye çalışıyor. Üstelik hükümetlerin karşı baskısına rağmen… Ancak yine de bu saldırı durmuyor. Çocuklar yaşamını kaybetmeye, şiddete tanıklık etmeye, yerinden edilmeye devam ediyor…
Dolayısıyla 20 Kasım günü için ilan edilen “her çocuk için her hak” teması anlamsız kalıyor. Ancak bu saldırı devam ettikçe anlamsızlığa düşen sadece bu tema olmuyor. İkinci Dünya Savaşı’nın yarattığı acıların, büyük yıkımın, soykırımın ardından gelişen insanlığın ortak fikri, orta değeri “çocuk hakları fikri” de bir an için anlamsız kalıyor. Çocuk hakları için çabalayanlar da bu anlamsızlık içerisinde hareket etme, değiştirme kuvvetini yitirmiş hissediyor.
Ama Gazze’de bu büyük saldırının ortasında bir grup çocuk, devam eden saldırılara rağmen geçtiğimiz günlerde Al-Shifa Hastanesi önünden tüm dünyaya seslendi. Yaklaşık 10 yaşlarında bir çocuk grup adına bir açıklama okudu. Bu açıklamada, “7 Ekim’den bu yana tüm dünyanın gözü önünde soykırıma, öldürülmeye, yerimizden edilmeye ve başımıza düşen bombalara maruz kaldık.
Dünyaya yalan söylüyorlar. Hamas savaşçılarını hedef aldıklarını söylüyorlar ama biz çocuklar olarak birden fazla kez ölümden kurtulduk” denildi. Ekmeksiz, susuz kaldıklarını belirten çocuklar defalarca bombardımana maruz bırakıldıktan sonra güvenli bir yer olarak Al Shifa Hastanesi‘ne geldiklerini ancak buranın da bombalandığını söylediler. Filistinli çocuklar tüm dünyaya şöyle seslendi:
“Çocuklar olarak bağırmaya geldik, hepinizi bizi korumaya çağırıyoruz. Ölümü durdurun. Biz yaşam istiyoruz, barış istiyoruz, katillerin yargılanmasını istiyoruz, ilaç istiyoruz, yiyecek istiyoruz, eğitim istiyoruz, yaşam istiyoruz. Dünyanın harekete geçmesini ve İsrail’in saldırısının durdurulmasını istiyoruz. Biz diğer çocuklar gibi yaşamak istiyoruz.”
Yaşamak isteyen, bunun için hepimize çağrı yapan bu çocukların sözlerine, çağrılarına, seslenişlerine öyle ya da böyle bir yanıt vermek zorundayız. Ancak bu şekilde Gazze’nin hem çocuklar hem de çocuk hakları fikri için mezar olmasının önüne geçebiliriz.