Risklere dair bilgi edinmek ve önlem almak için başvurulan bir yöntemdir simülasyon çalışmaları. Hatırlarsınız Akkuyu için Ruslarla uluslararası anlaşma yapıldıktan sonra Greenpeace Akdeniz’in girişimleriyle orada başlayacak bir nükleer felaketin Türkiye’yi ve komşu coğrafyaları nasıl etkileyeceği bir meteoroloji simülasyon çalışması ile ortaya konmuştu. Şüphesiz benzer simülasyonlar Sinop ve İğneada için de denenebilir, radyasyon yayılımına dair rüzgarın yönüne göre meteorolojik öngörülerde bulunulabilir. Bazı tecrübeler de simülasyon gibidir. Sorun yaratan olaylar ve vakalar karşısında siyasi iktidarların gösterdiği refleksler, benzer sorunlar karşısında takınacakları tavırların emareleridir. On bir yıl önce Gaziemir’de tespit edilmiş olan nükleer atıklar bugün hala çevre ve insan sağlığını tehdit ederken, iki hatta üç nükleer santral sahibi olmanın hazırlığı içindeki hükümetin tavrı da bu açıdan düşünülmelidir.
Gaziemir’in Emrez Mahallesi’ndeki Aslan Avcı Kurşu Fabrikası’na ait arazide, 2007 yılında yapılan ölçümlerle tespit edilen on tonluk cüruf içindeki kimyasal ve nükleer atıklar için hiçbir önlem alınmıyor. Oysa 2013 yılında bu işletmenin sahiplerine 5,7 milyon TL ile Türkiye’nin en yüksek çevre cezası kesilmişti. Bugün ise sanki radyasyon tellerle durdurulurmuş gibi çitlenen araziye oyun oynamak isteyen çocuklar ve serbest dolaşan hayvanlar giriyor, her yağmur yağdığında toprakta ne varsa biraz daha fazla havaya karışıyor… Bırakın nükleer atıkların berataraaf edilmesini, sorun yüksek maliyetleri üstlenmek kadar ciddi ve samimi aksiyonların alınmasını gerektirdiği için yok farz ediliyor. Kaldı ki fabrika arazisinde tespit edilen nükleer atıklar aynı zamanda Türkiye’de nükleer atık ticaretinin yapıldığının da ispatı! Zira bu nükleer atığın içinde tespit edilmiş olan Europium (EU) 152 radyoizotopu yalnızca nükleer reaktörlerin kontrol çubuklarında bulunuyor. Yarılanma ömrü on üç yıl olup dahili ve gamma ışını yayması nedeniyle de harici radyasyon maruziyetine yol açma süresi yüz otuz yıla uzanan EU 152, ortalama yetmiş-seksen yıllık insan ömrüne ve seçimle gitmeyecek hükümetlerin iktidar sürelerine göre bile daha uzun süre etkili. Fakat Türkiye nükleer santral planları yapıyor ve nükleer reaktörlerdeki izotoplar çok daha çeşitli ve etkisi yüzbinlerce yıl devam ederek doğamamış nesillerin sağlıklı yaşam hakkını bile tehdit edecek türden.
Diğer taraftan 24 Haziran 2018 tarihinde yayınlanan bir Kanun Hükmünde Kararname (KHK)ile kurulan Nükleer Düzenleme Kurumu’muz (NDK) var artık. Görev ve sorumlulukları nükleer enerji ve iyonlaştırıcı radyasyona ilişkin faaliyetlerin yürütülmesi olan NDK Gaziemir için ne yapacak? Çalışanların, halkın, çevrenin ve gelecek nesillerin iyonlaştırıcı radyasyonun olası zararlı etkilerinden korunmasına yönelik uygulanması gereken temel ilke ve esasları belirleme yetkisine haiz, tarafların sorumluluklarını bu faaliyetler üzerinde düzenleyici kontrol yetkisini tayin edecek olan NDK buradaki nükleer atıklar için ne tür aksiyonlar alacak? Zira aynı KHK’nın altıncı maddesinin dördüncü fıkrasının (d) ve (e) bendleri ise Gaziemir vakasında açıkça TAEK’in sorumlu olduğuna işaret ediyor.
2014 yılında sivil toplumun çabalarıyla gündeme taşınmış olan Gaziemir’deki nükleer atık vakası şüphesiz nükleer santraller kurup onları idare etmeyi arzulayan bir NDK için önemli bir referans olacak. Bu noktada NDK’nın sivil toplum ile arasında konsensüs oluşturmasını mümkün kılacak yegane adım, nükleer atıkların TAEK tarafından Küçükçekmece merkezine götürülerek orada imha edilmesini sağlamasıdır. Zira yapılanlar yapılacakların teminatıdır: Gaziemir’den yola çıkarak NDK’nın Akkuyu ve Sinop’ ta yaşanacak bir nükleer felaket halinde toplum lehine çözüm odaklı olup olmayacağını öngörmek de mümkündür.
Pınar Demircan