Gazi Katliamı’nda yaşananları anlatan tanıkları, Alevilere baskının hep olduğunu ve katilleri bildiklerini belirterek, “Katliamın hesabını soracağız” dedi.
İstanbul’da çoğunlukta Alevi yurttaşların yaşadığı Gazi Mahallesi’nde 12 Mart 1995 tarihinde 22 kişinin yaşamını yitirdiği ve yüzlerce kişinin yaralandığı katliamın üzerinden 27 yıl geçti.
Tarihe Gazi Katliamı olarak geçen olayın yaşandığı gün, Alevilerin bulunduğu 5 kıraathane ve bir pastane aynı anda kimliği belirsiz kişilerce otomatik silahlarla tarandı. Olaylar daha sonra Ümraniye’ye bağlı Mustafa Kemal (1 Mayıs) Mahallesi’ne sıçradı. Buradaki saldırılarda ise 5 kişi daha yaşamını yitirdi, 14 kişi ise yaralandı.
MA’dan Doğan Kaynak’a konuşan Gazi Katliamı tanıklarından Şevket Yavuz ve Nevzat Altun, alevilerin hep baskı gördüğünü, katliamı gerçekleştirenleri bildiklerini ve hesabının sorulacağını söyledi.
Baskı hep vardı
Katliamın yaşandığı gün kimliği belirsiz kişilerce kıraathanesi taranan tanıklardan Şevket Yavuz, kıraathanesinin tarandığı sırada evden çıktığını ve silah seslerini duyduğunu belirtti. Yavuz, “Uzun sakallı olan biri, ticari bir taksiyle gelerek kıraathaneyi taradı. Onundan ardından, iki kişi daha gelerek, pastaneyi ve 3 tane kıraathaneyi daha tarayarak çekip gittiler. O dönem Gazi Cem evinde bakıma muhtaç bir yaşlı vardı, katledildi. Silahlı saldırıda 400 kişiye yakın yaralı vardı. Yaşanan olayları protesto eden 1 Mayıs Mahallesi’nde de aynı katliamı yaptılar. Alevilerin yoğun olduğu yerlerde hep baskı vardı” diye aktardı.
Katilleri biliyorlar
Yavuz, o dönem mahalleye sürekli kimliği belirsiz kişilerin gelip gittiğini fark ettiklerini ve bundan dolayı Alevilerin ibadeti olan cem yaptıklarında birinin nöbet tuttuğunu belirtti. Katliama dair devletin sorumluluğunu hatırlatan Yavuz, tanıklığına şöyle devam etti: “O dönem yaralıları alıp karakola götürdük. Karakolda basını içeri almıyorlardı. Kızımla birlikte gittik. Kızım, Onlara ‘siz bu kadar polissiniz onları yakalayamadınız mı?’ dedi. Daha sonra basını içeriye aldılar. Basın bize, ‘kim yaptı? dedi. Bizde, devletin içindeki ‘çeteler’ yaptı dedik. Fakat yıllardır bu yaşanan olay faili meçhul olarak kaldı. Devletin utanması lazım. Kendi içlerinde kimin yaptığını çok iyi biliyorlar ama çıkartmıyorlar. Çünkü ucu birilerine dokunuyor.”
Tansu çiller ve Ağar
Her zaman Aleviler üzerinde bir baskı olduğunu dile getiren Yavuz, dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın derin devletin içinde olduğunu söyledi. Yavuz, “Genellikle nereden daha fazla kar çıkartabiliriz deyip, Alevi mahallelerinde sorun çıkartarak hesaplarını yapıyorlardı” dedi. Katliamı yapanların devletin içinde olduğunu belirten Yavuz, “Katiller bu ülkede elini kolunu sallayarak geziyorlar. Devlet isteseydi 27 yıldır bu katliamı yapanları eline koymuş gibi bulabilirdi. Devlet istediği zaman 24 saatte istediği şeyleri çıkarıyor. Onu çıkaramazlar mı? Ama çıkarmadılar. Çünkü onlarda zaman zaman o çetelerle faili meçhullerde bulunmuşlardır. Onları kullanmışlardır” dedi.
Yürüyüşe çağrı
O dönemde çalışan polislerin katliama dair kimi itiraflarının olduğunu anımsatan Yavuz, “Ona rağmen bir gelişme yok. Biz, Gazi katliamının hesabını sormak zorundayız. Unutmayacağız, unutturmayacağız. Bütün duyarlı insanlar 12 Mart’ta katledilenler için yapacağımız yürüyüşümüze davet ediyoruz” diye belirtti.
Halkın önünü kestiler
Gazi Katliamı’nın olduğu dönem muhtar olan Nevzat Altun, taksiyle bir kişinin gelip kahveyi taradığı zaman insanların panik için kaçıştığını aktardı. Altun, “Bende muhtarlıktaydım orada ne oluyor ne bitiyor diye bakmaya gittik ve orada yaşlı olan Halil amcamızın vurulduğunu gördük. Bunu protesto etmek için karakola doğru yürümek istedik. Karakolun önüne gittik binlerce insan vardı. Otomatik silahlarla pastane ve kahveleri tarayıp gitmişler. Emniyet güçleri, araçları takip etmek yerine halkın önünü kesmişlerdi” diye aktardı.
Tanıdıklarımız katledildi
Katliamda olayların 3 gün boyunca yaşandığını belirten Altun, birinci gün birçok yaralının olduğunu ve ölenlerin olduğunu söyledi. Altun, öldürülen insanları daha sonra morga kaldırdıklarını belirtti. Altun, “İlk gün Gazi Karakolu’nun önünden insanları uzaklaştırarak kriz masası oluşturarak görüşmeye gittik. Çünkü İstanbul’un çeşitli yerlerinde on binlerce insan akın etmişti. Biz cenazelerimizi almaya giderken emniyet müdürü bizi arayıp ‘Bir an önce, cenazelerinizi alın halk panik halinde daha çok olay çıkacak’ dedi. Biz, cenazeyi alırken bizi arayıp ‘Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne gelin olaylar devam ediyor’ dendi ve Cerrahpaşa Adli Tıp Kurumu’na arkadaşlarla beraber gittiğimizde mahalleden tanıdığımız insanların öldüğünü gördük” diye ifade edildi.
Polisin saldırısı
Mahalleden cenazeleri almaya gittiklerinde her yerde polis barikatları olduğunu söyleyen Altun, polislerin panzerlerle caddeyi savaş alanına çevirdiğini aktardı. Altun, “Polis müdahale etmesin diye cenazelerimizi polis barikatlarını aşarak geçirdik. Cenazelerimizi kenara çektik, cenazeler panzerlerin altında kalmasın diye. İkinci gün cenazemizi kaldırmak isterken, polis panzerleriyle saldırdı. Gazi’de 12-13 kişinin ölmesi 100’lerce insanın yaralanması birilerinin hızını kesmemişti. Olayların tırmanmasını istemişlerdi ki cenaze araçlarının bulunduğu alana saldırdılar. Ve o saldırıdan geri çekildikleri zaman biz cenazelerimizin bir kısmını Gazi Mezarlığına, bir kısmını Okmeydanı Mezarlığı’na, bir kısmını da Alibeyköy Mezarlığı’na götürmek zorunda kaldık” diye yaşananları anlattı.
Ümraniye’ye sıçradı
İstanbul’da Alevi ve Kürtlerin yoğun olduğu yerlerde provokasyon yapılmak istendiğine dikkat çeken Altun, bunu yapmak içinde saldırılarla birçok insanı yaralayıp öldürdüklerini söyledi. Altun, “İkinci günde ise Ümraniye’de olaylar başladı ve 5 arkadaşımız şehit düştü yani 13 kişi de burada toplam 18 kişi öldü. Arkadaki güç ve beklenti neydi? O dönemin İçişleri bakanı Mehmet Ağar’ın şöyle bir ifadesi vardı; ‘Gazi bin operasyondan birisi’ diye bir ifade kullandı” dedi.
Yaşanan katliamın faillerinin halen bulunmadığını söyleyen Altun, “Bizi, ne için öldürdüler bilmiyoruz, kimseyi de cezalandırmadılar. Polislerin arasından birkaç kişiye cezalar vererek, bu olayı kapatmak istediler” dedi. 27 yıldır sorumluların açığa çıkmadığını ve araştırılmadığına yakınan Altun, “Bu olaya tanık olan bizler, katilerimizi bilmek istiyoruz” diye ifade etti.
Alevilere bakış açıları değişmedi
Devletin bakış açısının ötekileştirme olduğunu söyleyen Altun, 27 yıllık süreçte bu politikanın değişmediğine işaret etti. Altun, “Alevileri Cemevlerini kuruyorlar, kendi ibadetlerini yapıyorlar. Aleviler her şeylerini kendileri karşılıyorlar elektrik, su doğalgaz faturalarını kendileri karşılıyorlar. Oysaki Aleviler bu toplum ve devlete vergilerini veriyorlar, askerliklerini yapıyorlar ama camiye, kiliseye tanınan statü Cemevi’ne tanınmıyor. Alevi’ye bakış açısı değişmedi halen o devlete egemen olan tek yapılı anlayış devam ediyor. Alevilerin mücadelesi bu anlayışı yıkmaktır, eşit yurttaşlık temelinde bu ülkede özgür bir toplum olarak yaşamak istiyoruz” diye belirtti.