Ankara’da işkence ile gözaltına alınıp 29 Ekim’de tutuklanan gazetecilerden Habibe Eren maruz kaldıkları işkenceyi ve polislerin yaklaşımını anlattı
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 25 Ekim’de işkence ile gözaltına alınan ve 29 Ekim’de tutuklanan MA ve JINNEWS muhabirleri arasında bulunan gazeteci Habibe Eren yaşadıkları süreci anlattı.
Gözlatına alınma sürecini anlatan Eren, “Emniyette Selman Güzelyüz’ü gördük, bir saat sonra Mardin Kızıltepe’den Öznur Değer’i getirdiler. Daha sonra Derya’nın mahkemeye çıkarıldığı ve sonrasında tutukladığını öğrendik. Sonra, Ankara’ya doğru yola çıkacağımız söylendi” dedi.
4 kişiye bir polis ordusu eşlik etti
Kendisiyle beraber Değer ve Güzelyüz’ün kelepçeli şekilde araca bindirildiğini, götürülme hazırlıklarının başlamasının ardından her geçen dakika polis sayısının arttığını aktaran Eren şunları belirtti: “Birer sıra boşluklarla oturtulduk ve kesinlikle bir temas kurmamıza izin vermediler. 30 polis ile Ankara’ya doğru yola çıktık. Araçta uzun namlulu silahlarla bulunan polislerin yanı sıra, yine uzun namlulu silahlarıyla 5 kişilik jandarma eşlik ediyordu. Urfa’ya vardığımızda MA muhabirleri Ceylan Şahinli ve Emrullah Acar’ı getirdiklerini gördük. Yaklaşık 15 saat boyunca kelepçelerle bir yolculuk geçirdik. Bu süre zarfında birbirimizle konuşma ve temas kurmamıza kesinlikle izin verilmedi. Bir defa yemek molası ve tuvalet ihtiyacı dışında kelepçeler çıkarılmadı. Sabaha doğru Ankara’ya vardık.”
Tutuklanacağımızı hissetirdiler
4 günlük gözaltı süresince tüm gazetecilerin ayrı ayrı tekli nezarethanelerde tutulduğunu ve kişisel ihtiyaçlarını karşılamak üzere götürüldüklerinde dahi birbirlerini görmemeleri için polislerin yoğun çaba sarf ettiğine değinen Eren, “Birçok ihtiyacımızda ‘otel mi burası’ denilerek karşılanmadı. Muameleyi gördüğümüzde talimatın nereden geldiğini ve tutuklanacağımızı da ilk defa derinden hissettirdiler” diye anlattı.
‘Öznur’u yerlerde sürüklediler’
Gözaltının ikinci gününde parmak izi işlemleri için başka bir alana götürüldüklerini, burada Öznur Değer’in gülmesi gerekçe gösterilerek polis amiri tarafından tekmelenip işkenceye maruz kaldığını aktaran Eren, “Öznur buna direndiğinde yere yüz üstü yatırılıp, ters kelepçelenerek merdivenden aşağı kadar kat boyunca sürüklendi. Bu sırada tüm gücümüzle tepkimizi gösterdiğimizde ve işkenceci olduklarını yüzlerine söylediğimizde, aynı tehdidi bizim için de sürdü. Yargılanacaksınız dediğimizde ise TEM amiri ‘ben ne solcular, ne hükümetler gördüm, 30 yıldır buradayım bana bir şey olmaz, ben devletim’ dedi. İşkencenin tutanak altına alınmasını istediğimizde ise ‘duvarlara yazın’ cevabını aldık” dedi.
Şovları devam etti
Savcılığa çıkarıldıkları gün tüm arkadaşlarının birbirini görebildiğini, sırasıyla odalardan çıkarılırken ters kelepçe dayatıldığını ifade eden Eren, şöyle devam etti: “Bunun suç olduğunu ve İstanbul Protokolü’nü hatırlattığımız da AA (Anadolu Ajansı) ve bilimum yandaş basın için yeni bir mizansene başvurduklarını fark ettik. ‘Şovunuz bitmedi mi? Bu sefer nereye servis etmek için hazırlanıyorsunuz’ dediğimizde ise ‘araca kadar kelepçeli götüreceğiz’ dediler. Sonrasında hepimizi tek sıra halinde, yine bir polis ordusuyla yandaş basına servis etmek için görüntümüzü çektiler. Slogan attığımızda ‘kelepçeleri çıkarmayın’ talimatı geldi.”
Avukatı dışarı çıkarttılar
Adliyede 9 ayrı savcının eş zamanlı olarak gazetecilerin ifade işlemlerine başladığını belirten Eren, “Benim ifade verdiğim savcı hem kanaat bildiren hukuk dışı sorular hem de ifade tutanağına bazı ifadeleri söylemediğim şekilde geçirtti. Avukatım bu duruma itiraz ettiğinde ise bir süre sonra polis çağırarak dışarı çıkarttı. Polisler tekrar kelepçeyi taktı. Ve ifade boyunca yaklaşık 1 saat 45 dakika boyunca ayakta bekletildim” dedi.
‘Zafer işaretini kim yaptı?’ tehdidi
Tutuklanma süreçlerini de anlatan Eren o anları ise şöyle anlattı: “Hakimler 10-15 dakika sonrasında kararı açıkladı. Ve hepimiz tutuklandık. Ancak hakimlik ifadeleri boyunca her ifadeye 3 TEM polisi girdi ve kararı açıklamadan önce yine polisler mahkemeye girdi ve talimatı verdi. Tutuklama kararı sonrasında hepimiz kelepçelenerek adliyeden dışarı çıkarıldık. Bu sırada ‘Özgür Basın susturulmaz’ sloganı attığımız için apar topar ağzımız kapatılarak ve darp edilerek çıkarıldık. Sincan Cezaevi’ne götürecek araca bindiğimizde ise yine başka bir amir ‘o zafer işaretini kim yaptı?’ dedi. Biz ‘hepimiz’ deyince, ‘Hadi 15 yıl çürüyün’ diyerek kapıyı kapattı.”
‘Çıplak aramaya maruz kaldık’
Kadın meslektaşlarıyla birlikte Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ne götürüldüklerini aktaran eden Eren, “Her ne kadar ‘cezaevinde böyle bir uygulama yok’ denilse de çıplak aramaya maruz kaldık. Ancak buna karşı direnince geri adım attılar. 2 gün boyunca koğuşa geçmek için ‘Müşahede odasında’ bekletildik. Bu süre zarfında 1 buçuk gün boyunca su verilmedi. Böbrek hastası arkadaşımız olduğunu söylememize rağmen direttiler. Bomboş bir koğuşla 5 gün boyunca hiçbir ihtiyacımız karşılanmadı” diye ifade etti.
ANKARA