Bölgedeki gazeteciler tanıklık ettikleri Newroz kutlamalarını anlattı. Gazeteciler ‘Newroz inatçı bir umudun vücut bulmuş haliydi’ dedi
Bir halkın zalim bir tirandan kurtulup özgürlüğüne kavuşmasının sembolü olan Newroz, aynı zamanda baharın habercisi ve yaşamın yeniden dirilmesi olarak anlamlandırılıyor. Newroz ateşinin hiç dinmediği Kürt kentlerinde, yıllardır baskı ve saldırılar altında Newroz kutlamaları yapıldı. 1990’lı yıllarda yasaklı Newroz alanlarına binlerce insan canı pahasına akarken, sokak, mahalle, ilçe, il ve hatta bazen evlerde kutlanılan Newroz, direnişin aydınlatıcısı oldu. 90’lı yıllarla birlikte Kürt kentlerinde yasaklara karşı alanlara akan milyonlar, hafızalarda yer edindi. Bu dönemlerde bölgede gazetecilik yapan Mahmut Bozarslan, Vecdi Erbay ve Faruk Balıkçı yasaklar altında yakıcı geçen 90’lı yıllarda kitleselleşen Newroz deneyimlerini Mezopotamya Ajansı’ndan Lezgin Akdeniz’e anlattı.
‘Newroz’dan önce polis lastikçileri gezerdi’
Eskiden Diyarbakır’da Newroz denince akla gerginlik, korku, stres geldiğini söyleyen Gazeteci Mahmut Bozarslan, “Tabi bunları hatırlamakta kimse haksız da sayılmazdı. 1990’lı yılların başında ölümlü Newrozlar hafızalardan silinmemişti daha. Kutlamaların yasak olduğu 1990’ların sonlarına kadar, 21 Mart’a günler kala tüm Türkiye ve dünya basını Diyarbakır’a kamp kurardı. 20 Mart akşamı bir yandan kentin sivil toplum kuruluşları Newroz kokteyli düzenlerken, gazeteciler de kentin sokaklarına dalarak korsan kutlama çekmeye çalışırdı. Gazetecilik heyecanından olsa gerek, o karanlık gecelerde girip çıktığımız sokaklara şimdi bakıyorum, hiç akıl karı değilmiş. Gecenin geç saatlerine kadar Diyarbakır kazan biz kepçe kutlama arardık. Ertesi gün yani 21 Mart günü de farklı değildi. Muhtemel kutlama alanlarına doluşan gazeteciler ya bekledikleri görüntüleri alır ya da hayal kırıklığına uğrardı. O dönemlerde gazeteciler polis telsizi dinleyebiliyordu. Telsizden bir kutlama anonsu geçtiği gibi polis gitmeden ulaşmaya çalışırdık. Polis geldiğinde genelde geriye yanan lastiklerden başka bir şey kalmazdı. Lastik demişken, 90’lı yıllarda Newroz’dan günler önce lastikçileri gezen polis, eski lastikleri ya toplar ya da lastikçiye zimmetlerdi. Toplanan lastiklerin stoklandığı yerlerde lastik dağları oluşurdu. Gazeteler ertesi gün ya ‘istedikleri olmadı’ ya da ‘Nevruz provokasyonu’ tarzı haberlerle çıkardı” dedi.
90’ların sonuna doğru son izinsiz kutlamanın Batıkent meydanında yapıldığını sözlerine ekleyen Bozarslan, “Dönemin Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın ilk Newroz göreviydi. Kutlamaya resmi izin verilmese de polis müdahale etmiyordu. Ateşlerin etrafında, halaylar çekiliyordu. Ne olduysa bir grup yürüyüş yapmaya karar verdi. Sonrası kızıl kıyamet. Bağlar sokaklarına dağılan gruplarla polis arasında saatler süren çatışmalar olmuştu. Aralarında gazetecilerin de bulunduğu çok sayıda kişi yaralanmıştı. Bir sonraki yıl ne olduysa kutlamalara ilk kez resmi izin çıkmıştı. Etkinlikler için şehrin 10 kilometre dışındaki fuar alanı gösterilse de, kimse bunu umursamadı. Hazırlıksız yakalanan tertip komitesi alelacele hazırlıklara başladı. Bir toprak yığını sahneye çevrildi, ses sistemi kuruldu. Bir gün sonra insanlar akın akın Newroz alanına gelmeye başladı. Trafik çift taraflı kitlendi. İnsanlar araçlardan inerek, kilometrelerce yürüdü ve alana ulaştı. Araçla gitmek zorunda olduğumuz için alana ulaşmamız saatleri buluyordu. Bu nedenle sabahın köründe kalkıp yola çıkıyorduk” şeklinde konuştu.
‘Halk bariyerleri yıkarak alana girdi’
Bozarslan, yasaklanan 2012 yılı Newroz’unda halkın bariyerleri yıkarak Newroz Parkında kutlama yaptığını anımsatarak sözlerini şöyle sürdürdü: “İlk yılın şoku atlatıldıktan sonraki yıllar, daha organize kutlanmaya başlandı. Yıllar geçtikçe katılım ve coşku da arttı. Siyasi kimliği hep ön planda olan Newroz’un bazı zamanlar kutlama kimliği de öne çıktı. Kutlamaların değişmez klasiği, sahne ile kitle arasına konan bariyerlerin yıkılması, kitlenin soluğu sahnede almasıydı. Yasak olmasına rağmen yeşil, sarı, kırmızı renkler, PKK bayrakları da kutlamaların değişmezleri arasındaydı. Tabi bunlardan dolayı, her Newroz sonrası tertip komitesi hakkında dava açılırdı. Kimileri piknik yapmaya, kimileri konserleri dinlemeye, kimileri siyasi mesajlarını vermeye geliyordu. Özellikle kutlamalar Bağlar ilçesindeki Newroz Parkına alındıktan sonra, daha planlı ve organize olmaya başladı. Newroz’un siyasi ve eğlence yönüne bir de ekonomi yönü eklenmişti. Yüzlerce seyyar satıcı için Newroz yeni bir gelir kapısıydı. İlçelerden bile gelenler oluyordu. En çok rağbet gören ürünler ise yeşil sarı kırmız bantlar, giysiler, süsü eşyalarıydı. Bu izinli yıllar 2012’de kesintiye uğradı. O yıl izin verilmedi. Ancak alan çevresinde toplanan binlerce kişi, bariyerleri yıkarak alana girmeyi başardı. Alanda kutlama yapıldı” ifadesinde bulundu.
2013 Diyarbakır Newrozu
Merakla beklenen Newroz’un 2013 yılında olduğunu aktaran Bozarslan, “Yıllardır süren kutlamalar ana akım medyada çok fazla yer bulmazdı. Ancak 2013 yılındaki kutlamayı 20’ye yakın kanal canlı vermişti. O dönem çalıştığım El Cezire 8 ekiple takip etmişti. Dünyanın gözü Diyarbakır’daydı. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çözüm sürecine ilişkin, PKK’nin silah bırakmasını içeren mesajı okunacaktı. Mesajın okunmasına yakın bastıran sağanak yağmur herkesi sırılsıklam etmişti. Ancak tam mesaj okunurken güneş açması da sürecin iyiye gideceğine yorumlanmıştı” diye konuştu.
Bozarslan, 2017 yılında polis tarafından vurularak öldürülen Kemal Kurkut’un Newroz’un acı hatırası olarak hafızalarda yer aldığını söyledi.
‘Newroz inatçı bir umudun vücut bulmuş haliydi’
Gazeteci Vecdi Erbay da, şunları paylaştı: “Evinin avlusunda yaktığı ateşin üstünden atlayarak Newroz kutlayanlar gördüm. Gece karanlığında köyün tepesine araç tekerleklerini kan ter içinde çıkaran, yakan, yüzü gözü sis içinde şarkı söyleyip halay çeken, karakoldan çıkan askerler iyice yaklaşınca kendisini tepeden aşağı salan ve köy içinde izini kaybettiren insanlar gördüm. Newroz yasaklıydı çünkü ve her koşulda Newroz kutlamak inatçı umudun vücut bulmuş haliydi. Sonra, adına ‘barış süreci( denilen bir dönem başladı ve Newroz bir karnaval havasında kutlandı. Newroz alanına pikniğe çıkar gibi gelen aileler ne güzeldi. Gazeteciler, meşhur insanlar, Kürt halkının gözünde meşru olmak isteyenler protokolde yer kapma yarışına girdi bu dönem. Sonra bu dönem de bitti ve Kemal Kurkut vuruldu. Şimdi her Newroz, Kemal’in vurulurken çekilen fotoğraflarını hatırlatıyor önce. Kemal’in vurulurken çekilen fotoğrafları, Demirci Kawa’dan bu yana süregelen direnişi ve düşenleri özlemle hatırlatıyor.”
‘Polis gazetecilere ateş açtı’
1983 yılından beri Diyarbakır’da gazetecilik yapan Faruk Balıkçı ise Cizre Newroz’unda tanık olduklarını anlattı. Beyaz bayrak taşıdığı Cizre Newroz’unda polislerin gazetecileri de taradığını aktaran Balıkçı, panzerden açılan ateş sonucu Sabah Gazetesi Muhabiri İzzet Kezer’in yaşamını yitirdiğini kendisinin de bu saldırıdan kıl payı kurtulduğunu anlattı. 1990’lı yıllardan 2000’li yıllarda kutlanan Newroz’ların tümünün yasaklı olup kanlı geçtiğini ancak yasaklara rağmen Kürtler her yeni Newroz’da daha fazla bir araya geldiğini söyledi. Balıkçı, “Kürtlerin ruhu Newrozlarda sergilenirdi. Kürtler dünyaya Newroz alanlarında mesajlarını verirdi.”
‘Kürtler Newroz’u mücadele ederek aldı’
Newroza günler kala gazetecilerin hazırlık yapmaya başladığını hatırlatan Balıkçı, “Bugün milyonlar alanlarda Newroz’u kutlayabiliyorsa, geçmişte insanların Newroz’a inatla gidip ölümüne de olsa biz bunu kutlayacağız diyen insanların ödediği bedel ile oldu. Bundan dolayı geçmiş Newrozlar asla unutulmamalı. Geçmişte Newroz’a gitmek ölümünü göze almaktı. Newroz alanında verilen mesaj ise şuydu, ‘Kürtler haklı bir mücadele veriyor ve biz de bu mücadelenin içindeyiz’. Köyler yakılıyordu. Faili meçhuller vardı. İnsanlar topluca gözaltına alınıyordu. Tüm bunlara rağmen alana gelen insanlar ‘biz mücadeleden vazgeçmiyoruz, bu bizim mücadelemizdir’ diyordu. Kürtler Newroz’u mücadele ederek aldı” şeklinde konuştu.
‘İnsanlarda birikmiş bir öfke var’
Newroz’un bir yönden kendini ifade etmeye fırsat bulamayan baskı altındaki insanların kendisini ifade etme alanı olduğunu kaydeden Balıkçı, “En ufak bir eleştirinin cezaevine girmeye neden olarak gösterildiği bir ortamda, insanlarda birikmiş bir öfke var. Yıllardır şahit olduğum şey baskılar ne kadar artarsa bölgede istediği sonucu elde etmiyor. Bu baskılar ters tepiyor sürekli. Şimdi ekonomik kriz, belediyelere kayyum atamaları, seçim atmosferi ve Kürtlere dönük ötekileştirici dil Newroz alanına binlerin gitmesine neden olacak” dedi.