Sınır hattında çektikleri fotoğraflar nedeniyle “Askeri casusluk” ile suçlanan gazeteciler Akman ve Alayumat yargılamasında mahkemenin fotoğraflanan yerlerin devletin güvenliği noktasında “sakıncalı” olup olmadığı sorusuna Genelkurmay Başkanlığı’ndan bir yıldır yanıt gelmedi.
Suriye sınırında haber takibi yaparken çektikleri fotoğraflar nedeniyle KHK ile kapatılan Dihaber muhabirleri Erdoğan Alayumat ve Nuri Akman hakkında “Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme” ve “Örgüte üye olma” iddialarıyla açılan davanın son duruşması 19 Ekim’de görüldü. Gazetecilerden Alayumat’ın bir süre tutuklu yargılandığı Hatay 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava duruşması, yine karara bağlanmadan ertelendi.
Bir yıldır yanıt yok
Nedeni ise, gazetecilerin yargılanmasına konu olan çektikleri 30 kare fotoğraf konusunda Genelkurmay Başkanlığı’ndan beklenen yanıtın gelmemiş olması. MİT binasına ait olduğu iddia edilen fotoğrafların, “devletin güvenliği açısından tehlikeli ve sakıncalı bölgeler olup olmadığı” hususunda Genelkurmay Başkanlığı’na yazı gönderen mahkemeye bir yıldır yanıt verilmiş değil.
Davanın ikinci duruşmasında tanık olarak dinlenen Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Ahmet Kanbal, savcılıkça MİT yerleşkesi olduğu iddia edilen yerin Toprak Mahsulleri Ofisi’ne ait olduğunu belirtmişti.
‘Burası önceden de defalarca fotoğraflandı’
Gazeteci Kanbal, alınan ifadesinde “Buranın MİT tarafından kullanıldığı iddia ediliyordu. Ancak burası geçmişte defalarca fotoğraflandı. Yine askeri yasak bölgelere fotoğraf çekiminin yasak olduğu belirtilen uyarıcı levhalar konulur. Söz konusu bölgede ise, herhangi bir uyarıcı levha yoktur. Kamuoyunu bilgilendirme mahiyetinde çekilen fotoğraflar casusluk faaliyeti olamaz” demişti.
Yargılanan gazeteciler de yine yaptıkları savunmalarında, davaya konu olan fotoğrafları kaleme aldıkları haberleri görsel olarak desteklemek amacıyla çektiklerini ifade etmişti.
Avukat Bek: Gazetecilik yargılanıyor
Gazeteci Erdoğan Alayumat’ın avukatı Tugay Bek, açılan davanın aslında gazeteciliğin yargılandığını bir dava dosyası olduğunu ifade etti. Bek, “Haberlerin muhalif bir perspektifle ele alınması cezalandırılmak isteniyor. Afrin operasyonu öncesi açılan konjonktürel bir dava olduğu düşüncesindeyim” dedi.
Sınır hattındaki gazetecilik faaliyetlerine de değinen Bek, “Bölge uzun zamandır ulusal ve uluslararası basının ilgi merkezi. Gazetecilerin burada haber kovalaması gayet olağan bir durum. Burada muhalif basın cezalandırılmak, sindirilmek isteniyor. Medya organlarına el koyma ve kapatma gibi gazetecilerin tutuklanması da basın üzerindeki baskının bir çeşididir” diye konuştu.
‘Belge lehimize gelecektir’
Avukat Bek, mahkemenin talebine Genelkurmay Başkanlığı’nca bir yıldır yanıt verilmemesine ilişkin ise şunları söyledi: “Genelkurmay, savcılığın iddiasına teyit edecek veri bulamadığından yanıt vermiyor. Yine de gazetecilerin aleyhine bir yanıt gelmeyeceği düşüncesindeyim. Beklenen belge, lehimizde gelecektir. Çünkü fotoğrafı çekilen yerler askeri yasak veya sır niteliğindeki alanlar değil. Gazetecilerin beraat edeceğini umut ediyoruz.”
Kaynak: MA