Anayasa’ya da aykırı olan haber alma hakkını engelleyen infaz düzenlenmesi ile basın özgürlüğüne bir darbe daha vurulduğunu belirten gazeteciler, AKP’ nin fırsatçılık yaptığını ve cezaevlerinin derhal boşaltılması gerektiğini söyledi
Gülcan Dereli
İnfaz düzenlemesi içerisinde cezaevindeki disiplin cezaları ağırlaştırılıyor. Buna göre Basıl İlan Kurumu’ndan ilan almayan basın yayın organları cezaevine sokulmayacak. Ayrıca yurtdışında ve yabancı dilde yayınlanan gazetelerin basın organlarının cezaevine girmesi de Adalet Bakanlığı iznine bağlı olacak. Biz de okurlarımız için bu konuyu gazetecilere ve gazeteci örgütlerine bu konuyu ve tutuklu gazetecileri sorduk.
Gazetemizin Okur Temsilcisi Hüseyin Aykol şöyle kaydetti: “Görüşçülerin getirdiği ya da kargoyla gönderilen kitaplar engellenmeye çalışılıyor. Cumhurbaşkanlığı tarafından çıkarılan son genelgeye göre, yılda dört kez kitap kargoyla gönderilebilecek ya da cezaevine getirilebilecek. Yılbaşı, iki dini bayram günü ve mahpusun doğum günü hediyesi olarak kitap gönderilebiliyor ya da cezaevine getirilebiliniyor. Odada bulundurula bilinecek kitap sayısı ise cezaevi yönetimine bırakılmış. Bu konudaki sayı, giderek azaltılmakta.
Günlük gazetelerin içeriye girmesinde ise yeni engeller bulunmaya çalışılıyor. Yeni Yaşam, Anayasa Mahkemesi’nin ‘gazeteler hakkında toplatma kararı yoksa içeriye verilmesi gerekir’ şeklindeki kararına rağmen birçok cezaevinin Eğitim Kurulları tarafından alınan kararlarla içeriye alınmıyordu. Yeni Yaşam’ı alamayan okurlarımızın okumak üzere tercih ettiği Evrensel ve Birgün gibi gazetelerin içeriye girmesini engellemek üzere de Basın İlan Kurumu’ndan ilan alamayan gazeteler içeriye alınmaz’ şeklinde yasak getirdiler. Nitekim Evrensel ve Birgün’ün BİK ilanları sık sık kesiliyor.
Kürtçe konuşma hakkında:
Cezaevine girişte ya da telefon görüşmelerinde İngilizce, Fransızca gibi dilleri sayan genelge, Kürtçe’nin adını anmıyor. Mevcut uygulamada ve yeni genelgede Türkçeyi hiç bilmeyen kişilerin anadillerinde konuşmasına izin veriliyor. Yani Kürtçe telefon görüşmelerinde kullanılabiliniyordu. Kapalı ve açık görüşte de Kürtçe kullanılıyor. Anlaşıldığı kadarıyla, buna yeni genelge yasak getirmese de, Kürtçe’nin adının geçmemesi, ileride yasaklamanın önünü açmakta.”
Engel olamazlar
Düzenlemeye tepki gösteren gazeteci Mehveş Evin, “Koronavirüs pandemisi nedeniyle İran başta olmak üzere pek çok ülke, siyasi tutuklular dahil, cezaevlerini boşaltıyor.
Türkiye’de ise son derecede haksız, hukukzsuz, ayrımcı bir infaz paketi gündemde. Siyasetçileri, avukatları, öğrencileri, gazetecileri, hak savunucularının tahliyesini engellemek, böylesine kritik günlerde başlı başına bir hukuk ve vicdan sorunu.
Bu yetmezmiş gibi pakette yer alan yeni disiplin cezaları yeni keyfi uygulamalara fırsat veriyor. Basın İlan Kurumu’nun tamamen siyasi saiklerle ilan kestiği Evrensel gibi yayınların, hapishanelere alınmamasının hiçbir gerekçesi yok. Paketten çıkan bu yeni cinliğin amacı siyasi tutukluları bir kez daha cezalandırmak. Tutuklu ve hükümlülerin varolan haklarını hiçe saymak.
“Yabancı yayın”ların hapishaneye girmesi için Adalet Bak. izni kadar saçma bir şey duymadım. Adalet bak. bununla mı uğraşacak? Zaten hapse tıktığı insanların, farklı bir dilde habere, görüşe ulaşmasını engellemesinin mantığı ne olabilir?
Tabii her türlü farklı fikirden, görüşten ölesiye korkarsanız tek yapacağınız iş yasaklamaktır. Yasaklayarak, daha fazla kısıtlayarak sadece hukuku çiğnemekle kalmaz; kendi yetersizliğinizi, güvensizliğinizi herkese sergilersiniz. Hapishanelerin kalın ve sevimsiz duvarları, haberin içeri gitmesini, farklı düşüncelerin filizlenmesine engel olamaz. Hiçbir zaman olmadı. İnsanların özgürlüklerinin hukuksuzca gasp edildiği gibi haber alma ve verme hakkının mütemadiyen çiğnendiği bu kara günler, elbet bir gün bitecek” diyerek cezaevlerinin derhal boşatılmasını gerektiğini söyledi.
Cezaevleri boşaltılmalı
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Gökhan Durmuş ise şöyle kaydetti: “Birincisi cezaevindeki insanların hangi gazeteyi okuyacağına ne adalet bakanı ne de basın ilan kurumunun karar verme hakkı yok. Cezaevindeki insanlar kendi istedikleri gazeteyi okuyabilirler. Basın özgürlüğü tam olarak budur zaten. Bunun koşullunu devletten kaynak alıp almamaya bağlamak, kaldı ki yapılan değişikliklerle her şeyin değiştiği, ilan vermenin keyfiyete dönüştüğü ülkede bu en basit tabirle haber alma hakkını engellemeye yönelik bir girişimdir. Türkiye’nin ihtiyacı olan şey yeni yasaklar yeni kısıtlamalar değil. Tamda özgürlüğe ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde yapılacak düzenlemeyle cezaevlerinin bir an önce boşaltılması insanların da istedikleri gazeteyi istedikleri yerden alabilmenin önünün açılması gerekiyor.”
Ceza üstüne ceza!
Keyfi tutuklamalara dikkat çeken Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat da, “Bu uygulama benzer uygulamalarda görüldüğü gibi anti demokratik ve iktidar bu kadar ağır ve trajik bir dönemi iktidarını pekiştirip özgürlükleri daha da kısıtlamak bakımından kullanıyor. Zaten haksız hukuksuz olan gazetecilerin cezaevine doldurulduğunu biliyoruz. Onun dışında seçilmişler, siyasetçiler cezaevinde bunlar hukuksuz bir biçimde tutuklandılar AKP döneminde. Ve bu dönemde onların tercih ettiği basın organlarını gazetelere ulaşmasını ya da başka yayınlara ulaşmasını engellenmesi bunu üzerine ek bir ceza daha koyuyor. Yani cezaların üstüne yeni bir ceza ekliyor. Bu dönemde özellikle koronavirüs durumu tutukluların bir an önce tahliyesini gerektiren bir durum. Ve tamamen oradaki meslektaşlarımızın ve genel olarak hukuksuzca tutuklanmış olan herkesin siyasi tutukluların serbest bırakılması gerekiyor. Basın organlarına uygulanan engellemenin yeni bir cezalandırma olduğunu ve hukuksuz olduğunun altını çizebilirim” dedi.
‘Muhalefete ihtiyaç var’
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu ise, “Zaten Türkiye’de var olan tabloda basın ve ifade özgürlüğü noktasında ciddi bir sıkıntı var. Bizim derneğimizin verilerine göre zaten 112 gazeteci cezaevinde. Bu da bunun bir örneği. Özellikle OHAL sonrası cezaevlerine yönelik aslında bir uygulama dönemi başladı. Özellikle muhalif gazeteler başta olmak üzere birçok yayın içeri alınmamaya başladı. Bu düzenlemeyle birlikte bu durumu yasallaştırıyorlar. Bu zaten fiiliyatta uygulanan bir durumdu. Hiçbir muhalif gazete içeri alınmıyordu. Ya da tutukluları ilgilendiren bilgileri içeren kesilerek kendilerine veriliyordu. Bu noktada zaten cezaevlerinden çok haber geldi. Biz de gazeteciler olarak bunların takipçisi olduk ve gündemleştirdik. Gerçekten buna karşı ciddi bir muhalefete ihtiyaç var. Biz zaten gazeteciler olarak halkın haber alma özgürlüğü için de mücadele ediyoruz. Bu kapsamda bu madde de kabul edilmez” diye konuştu.
Tam bir fırsatçılık
Hükümetin fırsatçılık yaptığını söyleyen DİSK Basın İş Başkanı Faruk Eren de, “Salgını fırsat bulan iktidar bir sürü şey yapıyor arada. İşte kayyumlar atıyor, inşaları gözaltına alıyor. Yine o paketin içine böyle bir şey yapıştırmış. Tabi ki haber alma hakkı bir kez daha ayaklar altına alınıyor. Ama esas vahim olan dünyanın kavrulduğu bir salgın sırasında hatta Türkiye’nin ne olacağı belli olmayan bir 10-15 gün sonra ne halde olacağımız belli olmadığı bir zamanda bunların yapılması çok vahim bir durum. Yani artık bunları düzenleyenlerin, Meclis’e getirenlerin ya da artık kimin aklına geliyorsa onların akıl sağlığında şüphe etmek gerekiyor. Dünya bambaşka bir şeyle uğraşıyor. Salgını durdurmaya çalışıyor. Hükümet hala, bırakın içeri gazete sokulmasının engellenmesini cezaevindekilerin derhal serbest bırakılması gerekiyor. Yoksa bir katliam olacak yani hapishanelerde. Bunların aklı hala despotça bir takım onu yasaklayalım bunu içer atalıma, oraya kayyum atalımdan başka bir şeye çalışmıyor” ifadelerini kullandı.