Kürt gazeteciler, KDP’nin operasyonlara destek veren tutumundan derhal vazgeçmesini istedi: Kürtlerin güçlü olması için birlik olması şarttır. Kürtlerin bir statü elde etmesinin tek çözümü ulusal birliktir
Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi’nin Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine yönelik 23 Nisan 2021’de başlattığı askeri operasyon, bir yıldır durmadı. Şengal ve Maxmur Kampı’na yönelik hava saldırıları da sürdü. Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) desteğiyle devam eden ortak operasyonların ardından Ankara ve Hewlêr arasında sıklaşan görüşmelerde yeni bir operasyonun kararı alındığı iddia edildi.
Yaklaşık bir aydır sınır hattına askeri sevkiyatlar yapılırken, tüm tepkilere rağmen KDP’nin Türkiye’ye operasyon desteği ise sürüyor. Dört parçada yaşayan Kürt gazeteciler operasyonun amacı ve KDP’nin tutumunu Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Hakan Yalçın’a değerlendirdi.
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan, Kürtler arasındaki sorunların çözülmesi için Kürt basınının rolü çok önemli olduğunu söyledi.
Kürt basınının ulusal birliğin oluşması için belirleyici görev üstlenmesi gerektiğini belirten Altan, “Kürtler arasındaki sorunların çözülmesi için öncelikle sağlıklı bir iletişim kurulması lazım. Bu konuda Kürdistan basınına büyük bir rol düşüyor ve medya bu sorumluluğunu yerine getirmesi gerekiyor. Kürtlerin güçlü olması için de birlik olması şarttır. Kürtlerin bir statü elde etmesinin tek çözümü ulusal birliktir. Kürt ulusal birliğin oluşmasında da Kürdistan medyasının rolü vardır. Medya, Kürt güçleri arasında sağlıklı iletişim sağlayabilir” dedi.
KDP’nin dış siyasette yaptığı yanlış politikalar nedeniyle Kürt partisi olma özelliğini kaybettiğini belirten Altan, bunun yanında KDP Kürt halkının çıkarlarına değil kendi ailevi çıkarları için çalıştığını söyledi. Altan, “KDP Kürt partisi olma özelliğinde çıkmıştır. Bunu basının çok iyi işlemesi gerekiyor. Kürt halkını da bu şekilde bilinçlendirmek gerekiyor. Önemli bir nokta şu ki; KDP’nin bu düşmanca yaklaşımının mahkûm edilmesi gerekiyor. Dört parça Kürdistan’daki medya bunu iyi işlemesi lazım. 21’nci yüzyılda Kürtlerin birliğini sağlaması artık şarttır. Bunun önündeki engel her neyse doğru ele almak ve çözmek gerekiyor. Bu sorunun çözülmesi için bunlar gerekli. Son zamanlarda Barzani ailesinin yurtdışındaki yatırımları basında yer aldı. Toplumun bu durumu çok iyi görmesi gerekiyor. KDP’nin artık Kürt halkının çıkarlarını gözeterek hareket etmesi lazım” diye konuştu.
Berîtan Behrem Xalit: Eğer KDP Kürt partisi ise neden Türkiye ile iş birliğine giriyor?
Kuzey Doğu Suriye’de gazetecilik yapan Berîtan Behrem Xalit, son dönemlerde KDP ve Türkiye arasındaki görüşme trafiğinin ivme kazandığını belirterek, yine KDP desteğiyle Türkiye’nin birçok Kürt bölgesini işgal etme hazırlığında olduğunu söyledi: “KDP’nin Kürtlere karşı yaptığı o kadar hatta var ki, söylesek günleri alır. Türkiye’nin yaptığı bütün sınır dışı operasyonların hepsi KDP’nin eliyle yapıldığını biliyoruz. Her ne kadar KDP’nin desteğiyle bu saldırlar olmuşsa da hiçbir zaman başarıya ulaşmamıştır. KDP’nin sergilediği bu tutumu dünya arenasında bulunan Kürt dostları ve demokrasi güçleri şaşkınlıkla izliyor. Kürt gücü nasıl böyle bir şey yapıyor? sorusunu soruyorlar. KDP kendi ailevi ve bireysel çıkarları için Türkiye ile işbirliği yapıyor. KDP, Kürt halkını yok etmek için Kürtlerin düşmanlarıyla işbirliği yapmaktadır. Ne kadar ‘Kürt partisiyim’ dese de hiçbir zaman Kürt halkının çıkarlarını gözetmedi. Eğer KDP Kürt partisi ise neden Türkiye ile iş birliğine giriyor?”
KDP’nin desteğiyle Irak Ordusu’nun kuşatması altında olan Şengal ile Kuzey ve Doğu Suriye arasında 250 kilometre uzunluğunda, 3 metre yüksekliğinde ve 75 santimetre kalınlığında duvar inşa edildiğini hatırlatan Behrem Xalit, bu duvarların ne anlama geldiğini KDP’ye sormak gerektiğini ifade etti. Behrem Xalit, “Herkes KDP’nin Kürtleri yok etmek isteyenlerle olan yaklaşımını sorgulaması gerekiyor. Herkes bu duvarın Şengal ve Rojava arasındaki bağları koparmak için yapıldığını iyi biliyor. KDP, Kürtleri bitirmek ve yok etmek istiyor. Bu KDP’nin yaptığı bir ilk şey değil. Tarihe bakarsanız bunu çok iyi bir şekilde göreceksiniz. Diğer bir noktada asıl hedeflenen Kürt özgürlük hareketini tasfiye etmektir. Kürt halkının bunun çok iyi anlaması lazım” diye konuştu.
Omer Hujebrî: KDP, İran Hümeyni ile iş birliği yapmıştı
Rojhilat’ta gazetecilik yapan Omer Hujebrî, KDP’nin dört parça Kürdistan’da Kürtlerin kazanımlarına zarar verdiğini söyledi. KDP’nin bir zamanlar İran hükümeti ile işbirliği yaparak buradaki Kürtlerin mücadelesini bitirmeye çalıştığını kaydeden Hujebrî, bugün de Türkiye ile aynı politikayı devam ettirdiği ifade etti.
Hujebrî, “KDP, 1970’li yıllarda İran’da bir anlaşma yaptı. İran, KDP-İ’nin içini boşalttıktan sonra Irak hükümet ile bazı pazarlıkları oldu. Sonra KDP ve Mele Mustafa Barzani her ne kadar on binlerce gücü ve maddi imkanları olsa da teslim oldu, elini Kürdistan devriminden çekti. Sonra Kürtler İran’da mülteci konumuna düştüler. 1979’da İran’da halk devrimi olduktan sonra Rojhilat Kürdistan’ında da halk partileri oluşmaya başladı. KDP, Hümeyni ile iş birliği yaparak binlerce Kürt halkının evladını şehit etti” diye konuştu.
KDP’nin kuruluşundan bu güne sırtını her zaman işgalci devletlere dayadığını ve Kürtlerin özgürlük mücadelesini isteyenleri tasfiye etmek istediğini söyleyen Hujebrî, KDP’nin 2017 yılında gerçekleştirdiği bağımsızlık referandumundan sonra Kürtlerin arasında bir meşruiyetinin kalmadığını belirtti. Hujebrî, “2017 yılında Başur’da bir seçim oldu. Bu seçimlerde halkın yüzde 70-80 boykot etti ve oy kullananların oranı yüzde 20’de kaldı. Bu durumda yüzde 20 oy alan bir partinin dünya kamuoyunda bir meşruluğu yoktur. Onun için meşru bir iktidar ve halkı tarafından onaylanan bir yönetim değildir. KDP, şimdi Türkiye devletiyle bir iletişim içerisinde ve Irak’taki Sadr hareketi içerisinde hükümet oluşturmaya çalışıyor. KDP, her zaman bir güce sırtını dayayarak politika üretiyor. KDP’nin destek verdiği Türkiye, Medya Savunma alanları, Rojhilat Kürdistan’ın Piranşah bölgesi ve Rojava’ın birçok sınır bölgelerine buradan da Başur Kürdistan’ın birçok alanına kadar işgal hareketi başlatmış. Bu duruma direnen tek güç PKK’dir. Daha önce DAİŞ saldırılarında Başurê Kürdistan’ı savunan tek gücün HPG güçleri olduğunu bizzat orada siyasetçiler açıklamıştı. Ama şimdi KDP ne yapıyor? PKK tasfiyesi için öncülük rolünü oynuyor” diye konuştu.
Aziz Köylüoğlu: 2017 bağımsızlık referandumu sonrası iradesini Türkiye’ye teslim etti
Federe Kürdistan Bölgesi’nde gazetecilik yapan Aziz Köylüoğlu da, KDP’nin 1980 yılında bu yana Türkiye ile birlikte iş yaptığını söyleyerek, “KDP ve Türkiye devleti arasındaki birlikte siyaset 1981’den bu yana sistematik olarak devam ediyor. 2003 yılında ABD güçlerinin Irak’ı işgal etmesiyle KDP ve Türkiye arasına bir soğukluk girdi ve bu siyasi soğukluk 2017 yılında kadar devam etti. KDP, 2003 ve 2017 yılları arasında Türkiye siyasetinde kendini tarafsız göstermeye çalışıyordu, fakat 2017 Başur’da gerçekleştirilen bağımsızlık referandumu sonrası KDP’nin başarısızlığından sonra halk da büyük bir kırılma olunca tamamen iradesini Türkiye’ye teslim etti. O günden beri Türkiye devletiyle birlikte hareket ediyor. KDP, Türkiye’yle yapılan siyasette Güney Kürdistan’da iradesini Türkiye’ye teslim ederken, bunun yanında ekonomik, kültür alanında da teslim oldu” ifadelerini kullandı.
‘Halkın artık sabrı kalmadı’
KDP’nin 2021 yılından bu yana PKK’yi bitirmek için çok yönlü ve sistematik olarak bir savaş başlattığını belirten Köylüoğlu, Güney Kürdistan halkın bu durumu kabul etmediğini belirtti: “KDP çok yönlü bir savaşla PKK hareketine saldırmaya çalışıyor. Bazı bölgeleri işgal etmek istiyor ve PKK ile aralarında çatışma çıkıyor. Türkiye, Xelifan bölgesini işgal etmek istiyor, bunun yanında KDP Xelifan bölgesine askeri sevkiyat yapıyor ve mühimmat taşıyor. Sadece durum bununla sınırlı değil. Türkiye’ye bölge hakkında istihbarat bilgi de veriyor. KDP’nin Türkiye ile işbirliği yapması sadece Güney Kürdistan’la sınırlı değil. Türkiye, KDP’nin desteğiyle Irak’ta bir güç olmak istiyor ve yeni kurulan Irak hükümeti üzerinde etkili olmak istiyor. KDP’nin bu tutumu nedeniyle halk rahatsız. Halkın talebi KDP’nin bu siyaset anlayışını derhal terk etmesidir. Aynı zamanda Başûr’da çalışma yürüten siyasi partiler de bu durum tepki gösteriyorlar. Halkın artık sabrı kalmadı. Halkın bu tepkisi seçimlerde yansıdı ve KDP yüzde 50 oy kaybetti.”
VAN