Gazetecilerin Kovid-19 salgını tehdidine karşı riskli bir konumda olduğunu söyleyen Doç. Dr. Esra Arsan, ‘Kurumların gerekli tedbirleri alması gerekiyor’ dedi
Türkiye’de giderek yayılan koronavirüs (Kovid-19) salgınından kaynaklı bugüne kadar 59 kişi yaşamını yitirirken, 2 bin 433 kişinin de testleri pozitif çıkmış durumda. Hükümet tarafından salgına ilişkin alınan tedbirler kapsamında başta hizmet işkolu olmak üzere birçok alanda faaliyetler durduruldu. Sağlık, tekstil, sanayi, inşaat gibi işkollarında çalışmalar devam ederken, salgın tehdidi karşısında en riskli meslek grupları arasında gazeteciler de var.
Gazetecilerin bu süreçte karşı karşıya bulunduğu riskler ve alınabilinecek önlemlerin yanı sıra nasıl bir yayıncılık izlenmesi gerektiğine ilişkin Doç. Dr. Esra Arsan, Mezopotamya Ajansı’ndan Erdoğan Alayumat’a değerlendirmelerde bulundu
Gazeteciler izinsiz çalışıyor
Türkiye gibi ülkelerde salgına rağmen pek çok işkolunda günlük iş rutinlerinin devam ettiğini, bunun da hastalık kapma riskini artırdığını belirten Arsan, sağlık çalışanları ile birlikte gazetecilerin de pandemi dönemlerinde izin yapma şansının olmadığını dile getirdi.
Kamu sağlığı için hastanelerin çalışacağını, gazeteciler de kamu yararına gazetecilik yapmaya devam edeceklerini söyleyen Arsan, tabi bu durumun gazetecilerin kendi sağlıkları pahasına halka bilgi taşıması anlamına gelmediğini ifade etti. Arsan, “Gazeteciler son derece dikkatli şekilde kendilerini korumalı ve çalıştıkları medya kurumları da bu gazetecilerin can güvenliği için gerekli her türlü önlemi almak durumunda. Virüse karşı korunmada gerekli hijyen, eldiven, maske, gerekirse daha da koruyucu ekipman vs. hep medya kurumları tarafından temin edilmek zorunda” dedi.
Gazeteciler ölüm kalım zincirinde bir halka
Sokakta haber takibi yapan gazetecilerin sürekli sahada olmalarından kaynaklı evdeki yakınlarının başına gelen veya gelecek olan tehlikeleri düşünerek, psikolojik olarak kırılgan duruma geldiklerini kaydeden Arsan, “Belki hasta bir yakınını evde veya hastaneye bırakarak çalışmak zorunda veya yaşlı bir yakınını yalnız bırakarak sokaklara çıkacak. Bütün bu psikolojik baskılar, gazetecinin habere bakışını ve haberi hazırlama sürecini etkiler. Bu nedenle çalışma günleri azaltılarak, mutlaka nöbetleşe göreve gitmek gerekir bu dönemde. Böylelikle kendisi de ölüm-kalım zincirinde bir halka olan gazeteci, insani ihtiyaçlarını karşılayabilecek zaman bulsun” diye belirtti.
Doç Dr. Arsan, böylesi salgın zamanlarında sürekli sokakta olmaması gereken gazetecilerin sokakta oldukları zamanlarda ise gerekli hijyen kurallarını yerine getirmesi ve sosyal mesafeyi korumak zorunda olduklarını özellikle vurguladı.
CNN’in uygulaması
Türkiye’de birçok iş kolunda iş sağlığı ve güvenliğine dikkat edilmediğini, özellikle büyük medya kuruluşlarında çalışan gazetecilerin durumunun çok daha sıkıntılı olduğunu belirten Arsan, nedeni şöyle açıkladı: “Kâr hırsı içindeki patronlar, gazetecinin can güvenliğini teferruat olarak görüyorlar. Demirören Medya’ya ait CNN Türk’ün sokakta çalışan muhabirleri bina önünde tecrit etmesi ve onları küçücük bir konteynırda içi içe çalışmaya zorlaması resmen işkence ve kötü muameledir. Bina içindeki görece değerli yazar, çizer, yönetici sokaktan gelecek virüse karşı korunuyor, ama sokaktaki muhabir ölse ağlayanı olmayacak. Bu bir suçtur ve aynı zamanda insaniyet yoksunluğudur, vicdansızlık ve ahlaksızlıktır.”
Virüsün mesleğe olumsuz etkileri
Gerçek gazetecilerin böylesi zamanlarda kendisini toplumdan izole edemeyeceğini söyleyen Arsan, “En iyi gazeteci, hayatta olan gazetecidir. Buradan hareketle, aynı inşaat sektöründeki gibi ‘önce can güvenliği’ deyip, kendimizi koruyacağız. Ancak kendimizi ne kadar korursak koruyalım, yine de en kırılgan ve virüse yakalanma riski yüksek olan bir kitle gazeteciler. Bu nedenle dünyanın en zor haberciliği aslında. Aynı savaş muhabirliği gibi. Tehlikenin içinden haber geçmek zorunda. Kendisini izole ederek, ancak dünya basınını izleyip, yapabiliyorsa çeviri haber yapabilir, bilimsel makalelerden haber konusu çıkartabilir. Bir şekilde faydalı olur aslında. Bir de dünyanın her yerinde freelance çalışan gazeteciler var. Onlar bu durumdan çok rahatsız. Örneğin spor muhabirleri… Salgından dolayı maçlar iptal oldu. Hal böyle olunca onlar da haber yapamaz durma geldiler. Bu insanlar haber başına telif ücreti kazanıyorlar ve haber yapmazlarsa, para da kazanamıyorlar. Ancak evde oturdukları müddetçe, harcamaları, ev kiraları veya kredi borçları devam ediyor” sözleriyle yaşanan olumsuzluklara dikkat çekti.
Haber korkuya yol açmamalı
Arsan, sahada yaşanan bu zorluklara rağmen gazetecilerin kaleme aldıkları haberlerinde doğru bir dil kullanması gerektiği üzerinde önemle durdu.
Gazetecilerin öncelikle doğru kaynaklardan doğru bilgi alması, konunun uzmanlarıyla görüşmesi gerektiğini söyleyen Arsan, “Diyanet İşleri, sporcular, ünlüler, konunun uzmanı olmayan doktorlar haber kaynağı olmamalı. Her önüne gelene konu hakkında konuşma imkânı verilmemeli. Tiraj veya reyting uğruna sansasyonel başlık, fotoğraf kullanılmamalı. İnsanların özel hayatlarının dokunulmazlığına saygı gösterilmeli ve hasta bireylerin, izinleri olmadan fotoğrafları veya videoları paylaşılmamalı. Haber dili bilgilendirici olmalı, korkutucu veya paniğe sevk edici değil” dedi.
Fakat bunlar yerine belli bir yaş grubuna dönük dışlayıcı ve ötekileştirici yayınlar yapılabildiğini belirten Arsan, şunları ifade eti: “Bu çok yanlış. Toplumu kutuplaştırıcı, belli bir gruba veya ırka dönük nefreti körükleyen yayınlardan kaçınılmalı. İçinde bulunduğumuz bilinmezlik, her gün değişen gerçeklik karşısında gazeteci son derece bilgiye, veriye, grafiklere ve tablolara dayalı habercilik yapmalı.”
‘Şeffaf devlete ihtiyaç var’
Gazetecilerin doğru habere ulaşmasının çok zorlu olduğu koşullardan geçildiğini vurgulayan Arsan, bu salgın döneminde doğru bilgiye ulaşabilmeleri için gazetecilerin şeffaf bir devlet mekanizmasına ihtiyacı olduğunu söyledi.
“Biz de maalesef devlet ve hükümetin gazetecilere sunduğu veriler çok kısıtlı, hatta yanıltıcı, belki de hiç doğru değil” diyen Arsan, böyle toplumlarda gazeteciliğin kalitesinin de düştüğünü belirtti. Bu noktada gazetecilere yazdıkları her haberde mutlaka hükümetin vermiş olduğu bilgilerin yetersizliğini, arayıp yanıt alamadıkları yetkilileri, merak edip öğrenemedikleri soruları bıkıp usanmadan tekrar etmelerini salık veren Arsan, yine haberlere bu çabaya dair ‘bugün de şu sorulara yanıt alamadık’ veya ‘Bakanlık hala ısrarla şu sorularımıza yanıt vermiyor’ cümlelerinin eklenmesi gerektiğini kaydetti.
HABER MERKEZİ