Dünya Basın Özgürlüğü Günü dolaysıyla Türkiye’deki tabloyu değerlendiren TGS Temsilcisi Mahmut Oral, Türkiye’nin basın özgürlüğünde 157. sırada olmasını “utanç vesikası” olarak tanımlarken, ÖGİ Sözcüsü Hakkı Boltan, “Gazeteciler özgür değilse kimse özgür değildir” dedi
Gazeteci örgütleri temsilcileri, basın özgürlüğü listelerinde en geri sıralarda yer alan ve sık sık gazetecilere yönelik baskılar konusunda eleştirilen Türkiye’de 3 Mayıs Basın Özgürlüğü Günü’nü değerlendirdi. Özgür Gazeteciler İnisiyatifi (ÖGİ) Sözcüsü Hakkı Boltan, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nün ilan edildiği 1993’den bu yana, medyanın uluslararası birkaç holdingin bünyesine katılmasıyla basının bağımsızlığının tartışmalı hale gediğini söyledi. Medya organlarının sayısı artarken, içeriğinin tek tipleştiğini, gazetecilerin medya patronlarının ve iktidarların baskısı altına giren bir basın gerçekliğine tanık olduklarını dile getiren Boltan, “Dünya medyası bağımlı medya oldu. Gazeteciler özgür değilse kimse özgür değil” dedi. Medyada en fazla tahribatın Türkiye’de yaşandığını anlatan Boltan, “AKP-Erdoğan iktidarı gün itibariyle 166 gazeteciyi Türkiye zindanlarında tutuklu ve hükümlü olarak tutuyor. Dava açılmamış muhalif gazeteci kalmadı. Devlet medyası dışında tüm muhalif medya ve çalışanları bir bütün devletin ve iktidarın çeşitli baskı ve sindirme aygıtlarıyla etkisiz hale getirildi” diye konuştu.
‘Halk inanmıyor, izlemiyor’
İktidar partisine göbekten bağlı havuz ve ana akım medyanın gelinen noktada zavallı bir duruma düştüğünün altını çizen Boltan, şunları söyledi: “Dünyada en ucuz, en kolay ve en kısa zaman zarfında geliştirilen basın özel mülkiyeti Türkiye’dir. Bunların herkesten daha çok devlete ve onları ortaya çıkaran iktidarlara diyet borçları vardır. Gelinen noktada bu devasa sahibinin sesi, medya holdingleri sahiplerinin başına bela olmuşlar. Halk inanmıyor, izlemiyor. Bunu kendileri de artık itiraf ediyorlar. Birbirlerini becerisizlikle ve iyi diyet ödememeyle suçlamaya başlamışlar. Bu da Türkiye’de basının kendisini doğru temeller üzerinde yeniden inşa etmek için hayırlı bir gelişmedir.”
‘Utanç vesikası’
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Diyarbakır Temsilcisi Mahmut Oral ise, gazeteciler üzerindeki baskılara dikkati çekerek, TGS’nin verilerine göre Türkiye’de 142 gazetecinin tutuklu olduğunu aktardı. Sınır Tanımayan Gazeteciler’in (RSF) yayınlandığı dünya basın özgürlüğü endekisinde Türkiye’nin 157. sırada olduğunu hatırlatan Oral, “Türkiye 2018 yılında da 180 ülke arasında 157’nci sırada yer almıştı. Sahadaki gazetecilik koşulları her geçen gün zorlaşıyor. İleri demokrasi iddiasında bulunan iktidar partisinin alnının ortasında bir utanç vesikasıdır” dedi. Uluslararası Af Örgütü Almanya Şubesi Genel Sekreteri Markus N. Beeko ise, “Dünyanın hiçbir yerinde Türkiye’deki kadar çok gazeteci hapiste değil, ‘Özgür basın’ tutuklu durumda” dedi.
Hem Kürt hem gazeteci olmak
Türkiye’de muhalif gazeteci olmanın her zaman bedelinin olduğunu kaydeden Oral, şunları söyledi: “Nedir bu bedeller? Hakkınızda soruşturmalar açılır, gözaltına alınırsınız. İşinizden atılırsınız. Uzun süre işsiz kalırsınız ve çeşitli yaptırımlara maruz kalırsınız. Ve sonuçta meslekte kendi kendinizi ihraç etme boyutuna varıyor. Bölgedeki gazetecilerin çoğunluğu ise muhalifler, bir de üstüne üstlük Kürtler. Yani burada iki çeşitli yaptırımlara maruz kalıyorlar. Buna karşı gazetecilik suç değildir diyoruz. Gazetecilik olmazsa demokrasi olmaz’’
‘Cesaretimizi yitirmeyeceğiz’
Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP), kuruluşunun 2.yılını geride bıraktığı 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü günü dolayısıyla kadın gazetecilere yönelik hazırladığı 4 aylık hak ihlalleri raporunu İnsan Hakları Derneği’nde (İHD) kamuoyuyla paylaştı. Gazetecilerin bilinmeyenleri açığa çıkarmakla hükümlü olduğunu söyleyen gazeteci Ayşe Güney, günümüzde ise bilinenleri dahi olduğu gibi yazmanın büyük bir cesaret örneği oluşturduğunu aktardı. PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması Türkiye’de kalıcı barış ve demokrasinin önünün açılması talebiyle DTK Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven başlatmış olduğu açlık grevi eylemi 177. gününde devam ettiğini kaydeden Ayşe, 5 kadın tutsağın içerisinde yer aldığı farklı cezaevlerinden 15 tutsağın başlattığı ölüm orucunun ise 4’üncü gününde devam ettiğini belirtti.
7 tutsağın tecride karşı yaşamına son verdiğini anımsatan Ayşe, tamamen var olan hukukun işletilmesi üzerinden başlatılmış olan eylemi görmezden gelen havuz medyasının bedenini açlığa ve ölüme yatırmış insanların yaşadıklarından ve olabilecek olumsuzluklar karşısında oluşacak toplumsal infialden sorumlu olduğunu vurguladı. Gazeteciliğin artık bir mücadele alanına dönüştüğü böylesi zamanlardan geçmekteyiz bu sessizliği cesaretimizle kıralım. Mesleğimizi ve yaşam hakkını yaşadığımız coğrafyanın demokrasi ve barışını savunalım. Bizler kadın gazeteciler olarak, tek ses ve siyaha bürünmüş olan basın gerçekliği karşısında, Türkiye’deki tüm renkleri kendi içimizde barındırarak, gerçeği ve yalnız gerçeği yazacak tüm dünyaya gösterecek ve bir an olsun cesaretimizi yitirmeyeceğiz. Tüm meslektaşlarımızın Dünya Basın Özgürlüğü Gününü kutluyor ve basın ve ifade özgürlüğü için seslerini yükseltmeye çağırıyoruz.”
DİYARBAKIR