AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Fidan’ın, Rusya, Irak ve İran ziyaretlerini değerlendiren gazeteci Musa Özuğurlu, görüşmelerin Kürtlerin kazanımlarını yok etmeye yönelik olduğunu söyledi
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, Irak hükümeti ve Federe Kürdistan Bölgesi yetkilileri ile 3 gün süren temasları ve hemen ardından İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emirabdullahiyan ile görüşmesi sonrası AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da Soçi’de Rusya Devlet Başkanı Putin ile bir görüşme gerçekleştirdi. İç politikalarını, dış politika üzerinden şekillendiren Erdoğan ve Fidan’ın bu ziyaretlerinde her ne kadar “ekonomik ve ticari ilişkiler, su krizi, petrol ve tahıl anlaşmasının uzatılması” gibi konuların öne çıktığı belirtildi. Kamuoyuna yansıtılmasa da bu görüşmelerde, Erdoğan ve Fidan için en önemli konu ise Kürtlerle ilgili planlar oldu.
Gazeteci Musa Özuğurlu, Erdoğan iktidarının dış politika hamleleri ve yansımalarını değerlendirdi.
Görüşmeler birbirleriyle bağlantılı
Ortadoğu’da yeni gelişmelerin yaşandığını ve dengelerin yeniden dizayn edildiğini belirten Özuğurlu, Türkiye’nin Rusya, İran ve Irak’ta yaptıkları görüşmelerin birbiriyle bağlantılı olduğunu ifade etti. Fidan ve Erdoğan ziyaretlerine dikkat çeken Özuğurlu, bu ziyaretlerde Türkiye’nin özellikle Kerkük ile Kuzey ve Doğu Suriye’ye dair “tezlerini”, Irak, İran ve Rusya’ya kabul ettirme çabasında olduğunu vurguladı. Özuğurlu, Dêrezor’da bazı grupların Suriye Demokratik Güçleri’ne (DSG) karşı harekete geçmesi ve Türkiye’nin bunları desteklemesi birçok şeyi özetlediğinin altını çizdi. Türkiye’nin Suriye’deki mevcudiyetini devam ettirmek istediğini kaydeden Özuğurlu, yapılan tüm görüşmeler ve alınan kararların bu amaçla bağlantılı olduğunu söyledi.
Aşiretler saldırıyı görmezden gelsin
Erdoğan’ın Soçi’deki görüşmede, tahıl konusundan ziyade Arap aşiretlerinin DSG’ye yönelik saldırılarda sessiz kalmasını istediğini aktaran Özuğurlu, “Türkiye, Rusya’dan aşiretlere karşı harekete geçmemesini, saldırıları görmezden gelmesini istedi. Tabi Rusya şu ana kadar Türkiye’ye net bir cevap vermiş değil. Ama Rusya’nın şu ana kadar ki politikası, SDG’nin (QSD) Şam yönetimiyle anlaşmasını sağlamaya yöneliktir. Bu saldırılarla SDG’yi sıkıştırmak ve Şam yönetimine doğru iteceği doğrultusunda hareket ediyor. Bir taraftan bu politika devam ederken, Suriye’nin nihai beklentisi oradaki Kürt dinamiğinin kendileri ile iş birliği yapması veya kendilerinin istediği siyasal çerçevenin dışına çıkmamasıdır. Dolayısıyla SDG’ye yönelik saldırılar bir taraftan Suriye hükümetinin işine geliyor. Suriye’nin Rusya’yla sıkı müttefik olduğunu da düşünecek olursak, Hakan Fidan’ın İran’daki girişimleri, hatta Erdoğan’ın da son ziyaretini bu çerçevede görebiliriz” dedi.
Kazanımlar yok edilmek isteniyor
ABD’nin DSG ile birlikte hareket etmesinden Türkiye’nin son derece rahatsız olduğunu ifade eden Özuğurlu, Türkiye’nin bütün girişimlerinin Kuzey ve Doğu Suriye’deki kazanımlarının yok edilmesi üzerine olduğuna dikkati çekti. Suriye hükümetinin Arap aşiretlerle hareket etmesinin imkan dahilinde olduğunu belirten Özuğurlu, “Eğer Suriye hükümeti Arap aşiretlerle hareket ederse bu doğrudan SDG’ye karşı bir hareket demektir ki henüz öyle bir şey yok. Şam, Türkiye’nin Suriye’den çekilmesi konusunda net. Türkiye ise ‘Suriye’de terör tehlikesi var. Bu tehlike yok olmadan çıkmayız’ söylemiyle, SDG’nin saldırılarının Arap aşiretlerine yönelik olduğunu savunuyor. Dolayısıyla Türkiye, ‘SDG ve Arap aşiretleri karşı karşıya gelmiş, biz Araplar lehine müdahalede bulunabiliriz’ demek istiyor. Suriye ise böyle bir durumda Türkiye’nin kendi topraklarından çıkmasından ziyade, oraya yerleşeceğinin farkında. Bu yüzden bunu istemeyecektir. Türkiye, Rusya’dan Suriye’yi ikna edebilmesi için girişimlerde bulunuyor. Erdoğan ve Fidan’ın önceki görüşmesi bence bunların ön hazırlığıydı” diye belirtti.
ABD’nin planları Rusya’nın tavrı
Erdoğan’la Putin görüşmesinin diğer gündem maddelerinden birinin de Amerika’nın Suriye ajandası olduğuna dikkat çeken Özuğurlu, ABD’nin İran-Beyrut hattını keserek kontrolünü sağlamak ve Suriye’nin Arap ülkeleri ile normalleşme sürecinin önüne geçmek istediğini söyledi. Bu hamlenin gerçekleşmesi halinde Amerika’nın Suriye’de kalıcı hale geleceğini dile getiren Özuğurlu, Türkiye, Rusya ve İran’ın bunun önüne geçmeye çalıştığını belirtti. Özellikle Suriye’nin, Türkiye’den farklı olarak DSG’yi bir “terör” örgütü olarak tanımadığını vurgulayan Özuğurlu, “Suriye, Türkiye’nin işbirliği yaptığı bir takım örgütleri terör örgütü olarak görüyor, ama Türkiye onları terör örgütü olarak görmüyor. Bu konuda birbirlerini ikna etmiş değiller” ifadelerini kullandı.
Kürtler önemli bir dinamik
Suriye’de ilk defa Kürtlere karşı fiilen harekete geçildiğine dikkat çeken Özuğurlu, “Suriye’de örgütler bazında bir takım çatışmalar vardı. IŞİD, El-Nusra gibi örgütlerle çatışmalar vardı. Ama bu Arap aşiretlerinin Kürtlere yönelik, SDG’ye yönelik birden bu şekilde harekete geçmiş olmaları düğmeye basıldığının göstergesidir. Aslında sadece SDG’ye karşı değil, ABD’nin varlığına karşı da düğmeye basıldığı anlamına geliyor. Ne kadar başarılı olunur bunu zamanla göreceğiz. Sonuç itibari ile Kürtler Suriye’de önemli bir dinamik. Saldırlar SDG’nin şu ana kadar ki elde ettikleri kazanımlara karşı bir denemedir. Burada nabzı ölçecekler. Saldırılar bir güç denemesidir. Eğer bunun olabileceği yönünde bir kanaate varırlarsa muhtemelen saldırıların dozunu artırırlar. Durum çok karışık. Arap aşiretlerin bir kısmı SDG ile hareket ediyor, bir kısmı hükümetle hareket ediyor. Hatta o kadar karışık ki aynı aşiretin içinde de farklı görüşte olanlar bile var. Çok karışık, belirsiz ve kritik zamanlar” dedi.
Haber: Esra Solin Dal / MA