KHK ile kapatılan DİHA’nın muhabiri Şerife Oruç, ‘’Gerçeği yazacaklara her zaman ihtiyaç vardır. Ben de kaldığım yerden devam edeceğim’’ dedi.
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Dicle Haber Ajansı’nın (DİHA) muhabiri Şerife Oruç, Batman’da 5 Temmuz 2016’da aynı araçta bulunduğu Muzaffer Tunç ve Emrullah Oruç ile birlikte gözaltına alınarak tutuklandı. Yürütülen soruşturma sonucunda Oruç hakkında “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla Batman 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. 2 yıl tutuklu kalan gazeteci Oruç, 9 Temmuz 2018 tarihinde görülen duruşmada tahliye edildi, ancak Elazığ T Tipi Cezaevi çıkışında polislerce başka bir davada hakkında “yakalama kararı var” gerekçesiyle gözaltına alınarak Elazığ Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Bir gün sonra adliyeye sevk edilen ve hakkındaki “yakalama kararı” kaldırılan Oruç, serbest bırakıldı.
‘Yazacaklarınızdan korkuluyor’
Oruç, 2 yıl içinde yaşadıklarını Mezopotamya Ajansı’ndan Metin Yoksu’ya (MA) anlattı. Elazığ T Tipi Cezaevi’ne götürüldüğünde çıplak arama dayatmalarına ve ağır hakaretlere maruz kaldığını dile getiren Oruç, tüm yaşananlara rağmen koğuşa girdiğinde özgür ruhlu kadın direnişçileri gördüğünü ve dayanışmanın ne demek olduğunu bir kez daha öğrendiğini ifade etti. Gazeteci olduğu için 2 yıl tutuklu kaldığına değinen Oruç, şöyle devam etti: “Gazeteciyseniz hem içeride hem de dışarda gazetecilik faaliyetlerinizi yaptırmamak için sizi baskı altına alıyor ve engellemeye çalışıyorlar. Yazacaklarınızdan korkuluyor. Yazacaklarınızdan korktukları için de engellemeye çalışıyorlar; ama unuttukları bir şey var. Bu mesleğe gönül vermiş, bunu da muhalif ve özgür basında çalışarak yapıyorlarsa gazeteciler, nerede olursa olsun gerçeğin sesini duyurmak için mutlaka yazacaktır ve gerçeği halka ulaştırmak için elinden geleni yapacaktır. Ben de cezaevinde olmama rağmen gördüğüm, şahit olduğum hak ihlallerini haberleştirdim.”
‘Her yer didik didik kameralarla izleniyor’
Tutuklu kaldığı son bir ayda Elazığ T Tipi içinde yeni inşa edilen R Tipi’ne 150 kadının taşındığını dile getiren Oruç, cezaevinin her odasının kamerayla izlendiğini, bu yöntemle kadınların taciz edildiğini belirtti. Hasta tutuklular için yapıldığı söylenen R Tipi’nde kadın tutukluların kalmasının doğru olmadığını ifade eden Oruç, “Son bir ayda yaşananlar, önümüzdeki süreçte burada hak ihlallerinin daha da artacağının göstergesidir. Kadın tutuklular özellikle anlatmamı istediler. R Tipi’nde oda sistemi var ve her koğuşta 5 oda bulunuyor. Odalarda 6 kişi kalırken, her yer didik didik kameralarla izleniyor. Kadınların kaldıkları odalarda dahi kameralar var. Düşünün ki kadınların üzerini değiştirecek alanda dahi kameralar var. Tüm bunlar yetmezmiş gibi erkek gardiyanların dolaştığı koridorların pencerelerinden odalar görünüyor ki bunların adı da gözetleme pençeleridir. Kadın tutuklular, kameraların kaldırılması için Adalet Bakanlığı’na başvuru yapınca koğuşlar basıldı ve tüm kadınların ağdalarına el konuldu. Amaç kameraların kapatılmaması” diye konuştu.
‘Gerçeği yazacaklara her zaman ihtiyaç vardır’
Yazmanın hakikate ulaşmada bir araç olduğunu söyleyen Oruç, “Cezaevlerinde yaşananları gördükçe içeride daha fazla mesleği yapmanız gerektiğini öğreniyorsunuz. Daha fazla arayış içine giriyorsunuz. Gerçeği yazacaklara her zaman ihtiyaç vardır. Ben de kaldığım yerden devam edeceğim. Tutuklu gazeteciler de eminim ki çıktıkları zaman aynısını yapacaktır. Onların da bir an önce serbest bırakılmasını istiyor ve talep ediyorum” dedi.