Rusya-Ukrayna Savaşı sırasında AKP-MHP ve KDP’nin boşluktan yararlanarak sınır ötesi harekat düzenlediğine dikkat çeken gazeteci Nihat Kaya KDP güçleri için “Peşmergelik bu değil, farklı bir şeydir. Bu konuda tavır almak gerekir” dedi.
Türkiye, Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) işbirliğiyle 17 Nisan’da başlattığı sınır ötesi Pençe-Kilit operasyonunu değerlendiren Federe Kürdistan’daki gazetecilerden Nihat Kaya, gelişmelerin bölgedeki dengelerin değişmesine neden olabileceğini ve İran’ın Türkiye’nin Irak’taki etki sahasının artmasını istemeyeceğine işaret etti. Kaya “Doğru bir tavır, doğru bir tutum geliştirilirse Kürtler kendi meşruluklarını kabul ettirebilir, statü kazanabilirler” dedi.
Saldırılara karşı Federe Kürdistan Bölgesi ve Irak’tan tepkiler yükselirken, Irak Dışişleri Bakanlığı Türkiye’nin Bağdat Büyükelçiliği’ne nota verdi. Bakanlık, operasyonu “Kışkırtıcı” olarak değerlendirerek, Türkiye’nin Irak’taki tüm güçlerini çekmeye ve Irak’ın egemenlik hakkına saygı gösterme çağrısında bulundu.
Operasyonlara dair Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirmelerde bulunan gazeteci Nihat Kaya, bölgede dengelerin değişeceğine dikkat çekerek, Irak’ın bölünebileceğini söyledi.
Rusya-Ukrayna Savaşı’yla birlikte bölgede uluslararası güçler bakımından büyük bir boşluk yaşandığını vurgulayan Kaya, boşluktan yararlanan Türkiye’nin saldırısının önceden beklendiğini kaydetti. Kaya, Türkiye’nin NATO ve Rusya arasındaki dengede kendisine yarayan bir pozisyonda yer aldığını belirterek, Türkiye’nin Ukrayna krizinden askeri ve ekonomik olarak karlı çıktığını ifade etti.
Nihat Kaya, siyasi anlamda da benzer bir durumun ortaya konulduğunu belirterek, dünyanın tamamının Rusya’ya kapılarını kapatmasına rağmen Türkiye’nin bunu yapmadığını hatırlattı. Türkiye’nin Rusya ile arasında bir gerginlik olmasına rağmen sıkı ilişkilerinin devam ettiğine işaret eden Kaya, Türkiye’nin bu atmosferden yararlanmak için bir yere saldırmayı planladığını ve bunu ilk olarak KCK’nin fark ettiğini dile getirdi. Kaya, Türkiye’nin temel amacının yaşanan boşluktan yararlanmak olduğunu vurguladı.
Türkiye’nin, Federe Kürdistan Bölgesi’nin bir bölümünü daha ele geçirmeyi amaçladığını dile getiren Kaya, “Dikkat edilirse 2017’den başlayarak Güney Kürdistan’ın bazı yerlerine parça parça saldırılar oldu ve yerleştiler. Ortada kalan bölge Zap bölgesiydi. Şimdi bu bölgeye saldırılarla Irak’ın sınırları dediğimiz bölgede bir biçimiyle girmiş oldular. Şu an sınırın bir kesiminin tepelerine yerleştiler. Bu saldırıyı başlatırken, Pençe-Kilit demelerinin nedeni de buydu. İran sınırından başlayarak, Suriye sınırına kadar olan bölgenin hemen hemen her yerinde bazı tepeleri ele geçirerek, bir koordine sağlamaktı. Bu bir ‘işgal’ alanıdır. Burada devam eden 3’üncü Dünya Savaşından doğan boşluktan yaptılar” dedi.
Irak’ın içindeki sorunlar…
Türkiye’nin gerek kara gerekse de hava saldırılarıyla Federe Kürdistan Bölgesi’ne operasyonların uluslararası güçler ile Irak tarafından normalleştirildiğini belirten Kaya, “Ciddi bir uluslararası onay olmasa da giriyorlar. Ama ekonomik ve siyasi olarak sonuçlarının ne getireceğinin korkusu vardı. Hem ABD hem de Rusya’nın tavrını aldılar. Bir de Irak’ın içindeki sorunlar var. Bu da Irak’ın elini kolunu bağlayan bir durum oldu. Bunlar bir araya gelince AKP-MHP iktidarı için uygun bir zaman olarak görüldü ve bu temelde operasyon başladı” diye konuştu.
Garê önemli bir doğalgaz, petrol yatağı
Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte Avrupa’nın doğalgaz ihtiyacının karşılanmasında ilerleyen süreçlerde yeni sorunlar ortaya çıkacağına dikkat çeken Kaya, KDP ile Türkiye’nin de bunu kendi lehine çevirmek istediğini aktardı. Bu kapsamda, “Garê bölgesine şu an bir saldırı yok ama ilerleyen günlerde o da olabilir. Çünkü Garê önemli bir doğalgaz, petrol yatağı. 10 yıl önce yapılan araştırmalarda bu tespit edildi. Barzani ve Erdoğan (AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan) bu konuda bir anlaşma yapıp, dünyaya da sunmak istiyorlar” dedi.
Barzani ve Erdoğan’ın bu hesabına uluslararası destek olduğunu ifade eden Kaya, bölgedeki petrol ve doğalgazın pazarlanarak, operasyonlarda Avrupa başta olmak üzere diğer devletlerin desteğinin alınmaya çalışıldığını söyledi.
KDP ve ulusal birlik
KDP’nin tutumunu değerlendiren Kaya, KDP’nin tarihsel duruşunu hatırlatarak, Kürt tarihinde ilk dönemlerde direnişin kaynağı olarak görüldüğünü ancak günümüzde ise KDP’nin içinde bulunduğu durumun farklı olduğunu kaydetti. 2003 yılından bu yana KDP’nin siyasi parti kimliğinden çıkarak Barzani ailesi içinde bir şirket halini almaya başladığını vurgulayan Kaya, KDP’nin elindeki askeri güçlerin de paralı askerlerden oluştuğunu kaydetti. Söz konusu ordunun Kürt halkının varlığı ya da çıkarları ile alakası olmadığını dile getiren Kaya, ordu ve askeri varlığının olmasının KDP’yi halkın meşru temsilcisi haline getirmediğini belirtti.
KDP’nin, Kürt halkının temsilciliğini yaptığını belirtmesinin artık mümkün olmadığını aktaran Kaya, KDP’nin tutumunun Kürtlerin statüsü için tehlike oluşturduğunu dile getirdi. KDP’nin Irak’taki tutumunun ve Türkiye ile ilişkisinin Irak’ı bölebileceğini düşünen Kaya, Kürtlerin de “KDP’siz Ulusal Birlik olmaz” anlayışını terk etmesi gerektiğini ifade etti.
Bağdat’tan gelen açıklamalar
Irak Devlet yetkililerinden gelen açıklamaları da değerlendiren Kaya, Irak’ta bir yıl önce seçim yapıldığını ve halen Cumhurbaşkanının seçilemediğini hatırlatarak, bu ortamda Iraklı yetkililerin açıklamalarının anlamı olmadığını söyledi. Irak’ın kendi içerisindeki çelişki ve çatışmaların yaşadığını anımsatan Kaya, “Bu karışıklıkta Türkiye’nin parmağının olduğunu söylemek gerekiyor” dedi.
Sadr ciddi anlamda karşı çıkmadı
Mukteda Es Sadr’ın açıklamasına da değinen Kaya, Sadr’ın Türkiye’nin müdahalelerine ciddi anlamda karşı çıkmadığını belirterek, şunları söyledi: “Irak kendi içinde birlik değil. Bu açıklamalar ciddi bir şey çıkarmaz. Özellikle Türkiye ile KDP’nin bu ortaklaşması, Sadr’ın Sünniler ile birlikte hareket etme açıklaması, bu biçimde devam ederse Irak’ın bölünme riskinin olduğunu düşünüyorum. Çünkü Nuri El Maliki, Haydar Abadi, Hadi Amiri gibi Şiilerin İran’dan destek alan kesimlerin kolay kolay Türkiye ve ABD gibi ülkeler ile uzlaşacaklarını sanmıyorum. Çünkü 2003’te her şey parçalandı.”
Türkiye’nin operasyonunun ciddi kayıplarla sonuçlanacağına vurgu yapan Kaya, bölgedeki coğrafik hakimiyetin HPG’nin elinde olduğunu söyledi.
İran faktörü
Türkiye’nin beklediği sonucu almasının kolay olmadığını dile getiren Kaya, operasyonun devam etmesi durumunda Irak kamuoyundaki tepkilerin de artacağını ifade etti. Kaya, gelişmelerin bölgedeki dengelerin değişmesine neden olabileceğini ve İran’ın Türkiye’nin Irak’taki etki sahasının artmasını istemeyeceğine işaret etti.
‘Peşmergelik bu değil’
Devam eden savaş karşısında KDP’ye tavır alınmasının önemini hatırlatan Kaya, şunları ifade etti: “Dikkat ederseniz yorum yapan herkes HPG’ye karşı saldıranların peşmerge güçleri olduğunu ifade etmekten kaçınıyor. Bunun temel nedeni, peşmergenin Kürtler açısından tarihi bir anlamının olmasıdır. KDP, bu adı kullanarak, peşmerge güçleri diyerek, gerilla güçlerine saldırıyor. Bunun kıymetini sürekli canlı tutmak lazım. Eğer, KDP bu isme layık değilse başta bu ismi taşıyan herkesin buna karşı bir tavır alması gerekiyor. Peşmerge adını kullanıyorsun ama bu ad senin kullandığın gibi değil, demek ve dedirtmek gerekiyor. Güney Kürdistanlı güçlerin, siyasilerin bunun için tavır alması lazım. Peşmergelik bu değil, farklı bir şeydir. Bu konuda tavır almak gerekir.”
Ermeniler, Yahudiler, Kürtler…
Birinci Dünya Savaşı’nda Ermenilerin, İkinci Dünya Savaşı’nda ise Yahudilerin katledildiğini hatırlatan Kaya, Üçüncü Dünya Savaşı’nda Kürtlerin katledilmek istendiğine vurgu yaptı. Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kürtler ya bir katliamla karşı karşıya gelecekler ya da kendi statülerini kazanarak, varlıklarını dünyaya kabul ettirecekler ve meşru olduklarını ortaya koyacaklar. Bu da ciddi bir mücadele gerektirir. Sadece oturup, bazı kesimlerin yaptığı gibi sosyal medyadan bir tweet atmak, döneme karşılık gelen şeyler değil. Daha ciddi anlamda tavır almak mücadele etmek gerekiyor. Pasif tutumlar yeterli değil. Bu tepkinin farklı bir şekilde kanalize edilmesi gerekiyor. Yoksa Üçüncü Dünya Savaşı Kürtler açısından kaybetme ile de sonuçlanabilir. Doğru bir tavır, doğru bir tutum geliştirilirse Kürtler kendi meşruluklarını kabul ettirebilir, statü kazanabilirler. Yoksa kaybetme büyük olur.”
Ahmet Kanbal-MA