Türkiye’nin KDP ortaklığıyla gerçekleştirdiği saldırılara dair değerlendirmelerde bulunan gazeteci Keser Buldan, ‘KDP’nin Güney’deki rolü, 1991’de Türkiye’nin ajanları aracılığıyla Kuzey Kurdistan’daki yüzlerce köyü yakıp, yok etmesiyle aynı roldedir’ dedi
Türkiye’nin 17 Nisan 2022 tarihinde KDP ortaklığında Zap, Avaşîn ve Metîna bölgelerine dönük başlattığı saldırılar sürüyor. Temmuz ayının başından itibaren Duhok’un Amêdiyê kırsalında yoğunlaşan saldırıların yanı sıra bölgeye çok sayıda asker ve zırhlı araç sevk ediliyor. Amêdiyê’nin bazı bölgelerinde kontrol noktasına kuran Türkiye, aralarında yerleşim yerlerinin de olduğu birçok alanı aralıksız bir şekilde bombalıyor.
Bölgedeki gelişmeleri takip eden gazeteci Keser Buldan, Türkiye’nin saldırılarındaki hedefinin “bölgeye yerleşmek” olduğunu belirterek, “Türkiye bütün saldırılara rağmen istediği ilerlemeyi sağlayamadı. Türkiye’nin Başûr’u işgal planları istediği gibi başarıya ulaşamamıştır. Türkiye sadece KDP’nin yardımıyla kendini koruyabilmektedir” dedi.
‘1997’den beri birçok askeri üs kuruldu’
Buldan, “Türk devleti, 1991 yılından bu yana istihbarat temelli olarak Güney Kurdistan’da bulunmaktadır. 1997’den beri ise birçok askeri üs kurdu. Türk devleti, Kürtlerin varlığına ve Kurdistan’a karşıdır ve 100 yıldır bunu açıkça dile getirmekte ve bu yönlü politikalar uygulamaktadır. Türk devleti, kültürel, siyasi ve askeri politikalarıyla bu düşmanlığı göstermektedir. Türkiye’nin ana amaçlarından biri de planlı bir şekilde Kurdistan’ın demografik yapısını ve doğasını hedef alıp yok etmektir” diye konuştu.
‘KDP’nin rolü ihanet’
Türkiye saldırılarında KDP’ye biçilen rolün “ihanet” olduğunu söyleyen Buldan, KDP’nin her türlü siyasi ve ekonomik yardımı sağladığını vurguladı. Buldan, “Bir yandan işgal, yağmalama ve yok etmenin önünü açarken, diğer yandan Güney halkını katliam ve göçle karşı karşıya bırakmaktadır. Güney halkı, KDP’nin baskısı altında köylerini boşaltmak zorunda kalmakta ve KDP’nin kontrolündeki yerlerden ayrılmaktadır. Şu anda KDP’nin Güney’deki rolü, 1991’de Türkiye’nin ajanları aracılığıyla Kuzey Kurdistan’daki yüzlerce köyü yakıp, yok etmesiyle aynı roldedir. Arada hiçbir fark yoktur” diye belirtti.
Saldırı ve çatışmaların Girê Bahar, Sergelê ve Guherzê bölgelerinde yoğunlaştığını kaydeden Buldan, Türkiye’nin özellikle Sergelê ve Guherzê köyleri etrafında birçok üs kurduğunu kaydetti. Buldan, “Bu üsleri KDP güçleriyle ortak kullanıp, HPG’ye karşı koordineli bir şekilde faaliyet yürütüyorlar. Bölgede yaşayan köylülere yönelik gidiş gelişleri kontrol ediyorlar. Ancak şu ana kadar HPG’nin direnişi nedeniyle ilerleyememiş ve sadece savaş uçaklarıyla bombardıman gerçekleştirebildi” ifadelerini kullandı.
‘ Topyekûn direniş sergilenmeli’
Saldırılara karşı duran kesimlerin de baskıyla karşı karşıya kaldığını ifade eden Buldan, “Sesini çıkarmak isteyenler ya tutuklanıyor ya da katlediliyor” dedi. Buldan, sivillerin ayrıca “fazla yiyecek” taşıdıkları gerekçesiyle sorguya alındıklarını ifade etti.
Buldan, “Yaşananların gizlenmesi için özellikle gazetecilere yönelik ciddi bir baskı var. Bir yandan Türkiye’nin işgali devam ederken diğer yandan KDP’nin halk üzerindeki baskıları artmaktadır. Son saldırılarla birlikte Güney Kurdistan’ın durumu işgalin ötesine geçmiş ve yeni bir aşamaya ulaşmıştır. Türk devleti başta Duhok olmak üzere tüm Behdînan bölgesini yeni Türk toprakları olarak görmektedir. Bu plana göre, bu yerleşim yerlerinin yönetimi KDP ve Irak merkezi hükümetinin elinden çıkmış ve Türk ordusunun kontrolüne geçmiştir. Yaşananlara ulusal bir refleks gösterilmezse Kürtler açısından çok tehlikeli bir süreç gelişecek. Halkın bu yaşanan işgale karşı Topyekûn bir direniş sergilemesi gerekiyor” diye konuştu.
Kaynak: MA