Mezopotamya Ajansı Editörü Abdurrahman Gök, hakkında açılan davanın ikinci duruşmasında adli kontrol şartı ile tahliye edildi. Cezaevinden çıkan Gök ‘Bu faşist yönetimin sonu hakikatle gelecek’ dedi
Amed’de 2017 Newroz’u kutlamaları sırasında üniversite öğrencisi Kemal Kurkut’un polis tarafından öldürülmesini fotoğraflayan ve yaptığı haberler gündem olan Mezopotamya Ajansı (MA) Editörü Abdurrahman Gök hakkında açık tanık ifadeleri iddiasıyla açılan davanın ikinci duruşması başladı.
“Örgüt üyesi olmak” ve “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla suçlanan gazeteci Gök, Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada avukatıyla birlikte hazır bulundu.
Duruşmaya, Gök’ün ailesi, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG), DİSK Basın-İş, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti (GGC) temsilcileri ile çok sayıda gazetecinin yanı sıra siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri izleyici olarak katıldı.
Gazeteci Gök ve avukatının hazır bulunduğu duruşmaya, açık tanık Ümit Akbıyık ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı.
Gök: Tanık ifadesi talimat ile dosyaya yerleştirilmiş
Duruşma ilk olarak Akbıyık’ın dinlenmesi ile başladı. Avukatlar, tanığın ifadesinin kayıt altına alınması talep etti. Mahkeme heyeti bu talep kabul edilerek ifade işlemi kayıt altına alındı.
Akbıyık, Gök’ün cezaevine zaman zaman girmesini örgüt üyesi olarak değerlendirdi ve Gök ile Pel prüdiksiyonda tanıştığını söyleyerek başka bir bilgi sahibi olmadığını söyledi.
Akbıyık’ın ifadelerinin ardından Gök’ün avukatı avukat Resul Temur, Akbıyık’a Kemal Korkut’un öldürülmesi anını çeken gazeteciyi tanıyıp tanımadığını sordu. Akbıyık, bu soruya “hayır” cevabını verdi.
Ardından söz alan Abdurrahman Gök, tanık beyanının gerçeği yansıtmadığını söyledi. Yirmi yıldır gazetecilik yaptığını belirten Gök, “Ben Pel prüdiksiyon çalışanı değilim. Mezopotamya Ajansı çalışanıyım. Dosyada, ajansta yaptığım haberler nedeni ile yargılandım. Tanık, 2020 yılından beni tanıdığını söyledi. Ancak 2020’de ağır bir kaza geçirdim. Uzun süre yürüyemedim. Raporum da var. Tanığı geceleri rüyamda bile görmemişim. Tanığın bahsettiği yılarda Ankara’da meclis muhabirliği yapıyordum. Savcılıkta dosya da tanığın ifadeleri yoktu. Talimat ile ifadesi dosyaya yerleştirilmiş” dedi.
Gök’ ün ardından Avukat Resul Temur, tanık ifadelerine ilişkin konuştu. Temur, tanığın ifadelerinin hukuksuz bir şekilde dosyaya eklendiğimi, Gök ile ilgili bir şey bilmediğini söyledi.
HTS kayıtları ilgili konuşan Gök, “Bahsi geçen hepsi gazetecidir. Gazeteciler kendi aralarında konuşurlar. Birbirleri ile haber sohbeti yapar, başsağlığı diler. Cezaevinde iken bile telefon görüşmesi yaptığım dosyaya eklenmiş. Kobané belgeseli suçlama konusu yapılmış. Gazetecinin amacı oradaki hakikati açığa çıkarmak. Ben de bunu yaptım. Gazze’de 60’dan fazla gazeteci öldü. İsrail de haber yapan gazetecileri tutukluyor, hedef alıyor. Bir gazeteci iktidarın dili ile gazetecilik yapmaz” dedi.
Gök’ün savunmasının ardından avukatlar Resul Temur, Veysel Ok ve Mehmet Emin Aktar savunma yaptı.
Tahliye kararı
Savunma yapan MLSA avukatı Ok, hukuk literatüründe slap davası olduğunu belirterek, “Peki nedir bu, iktidarı rahatsız eden, şirketleri rahatsız eden gazetecilere üst üste uygulanan davalardır. Gök de bu durumu yaşıyor. Amaç, Gök’ün gazetecilik yapması engellenmesidir” dedi.
Savunmaların ardından mahkeme, adli kontrol şartı ile Gök’ün tahliyesine karar verdi. Duruşma 12 Mart’a ertelendi.
Ne olmuştu?
Abdurrahman Gök, açık tanık ifadeleri doğrultusunda aralarında avukat, siyasetçi, gazeteci, sivil toplum örgütü temsilcisi, sanatçıların yer aldığı 25 Nisan’daki soruşturma kapsamında gözaltına alınarak tutuklandı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Gök hakkında “örgüt üyesi olmak” ve “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla iddianame hazırladı. İddianame Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi.
İddianamede, etkin pişmanlık kapsamında ifade veren açık tanık Ümit Akbıyık’ın iddiaları yer aldı. Gök’ün haberlerini yaptığı kitaplar yer aldı. Suçlama konusu yapılan bu haberler arasında Gök’ün Selahattin Demirtaş’ın Devran ve Leyla kitaplarının Kürtçe çevirisi ile Harun Doğan’n Dağ-ı Devran şiir kitabının tanıtımlarının yer aldığı “Dağ-ı Devran: Tutkulu bir yolculuğa davet” haberi bulunuyor.
İddianamede Gök’ün, “70 yaşındaki annesi Elif Kısa’nın 3 Aralık 2020’de tutuklanarak Elbistan E Tipi Kapalı Cezaevi’ne konulan duyma ve konuşma engelli oğlu Ahmet Kısa’nın dönemin Adalet Bakanı Abdullahamit Gül’e gönderdiği mektubu da suç delili olarak yer alıyor. Gök’ün, “Ahmet Kısa’dan Adalet Bakanı’na mektup: Hakim diyor ki anan Adalet Bakanı onayıyla ‘yardım yataklık’ yapmış” başlıklı haberi “örgüt üyeliği” delili olarak iddianamede yer alıyor.
Gazetecilik faaliyeti suçlama konusu edinilen iddianamede, Gök’ün “örgüt üyesi olmak” iddiası ile 7 yıl 6 aydan 15 yıla, “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep ediliyor.
Hakikat sonlarını getirecek
Cezaevinden tahliye olan Gök’ün ilk sözleri şunlar oldu: “Dicle Müftüoğlu ve Sedat Yılmaz çalışma arkadaşlarım hala cezaevindeler. İki gün sonra Dicle Müftüoğlu’un duruşması görülecek, 14’ünde de Sedat Yılmaz’ın duruşması görülecek. Onlar da aynı benim gibi boş gerekçelerle 8 aydır tutuklular. Dicle beni adliyede uğurlamaya gelmişti ama tutuklandıktan iki gün sonra onun tutuklama haberini duydum, kendimden daha çok üzüldüm. O yüzden tahliyeme tam sevinemiyorum. Ancak şunu biliyorum, tutuklanınca da söylemiştim; Hiçbir faşist yönetim uzun süre kendini sürdürememiştir. Muhakkak sonu gelmiştir. Bu faşist yönetimin sonu da hakikatle gelecek. En fazla korktukları şey hakikattir ve hakikat de sonlarını getirecek. Bugün duruşma salonunda ürettikleri tanık bile afallamaya başladı. Sorulan sorulara ne diyeceğini şaşırdı çünkü tamamen emniyetin yönlendirmesi ile ifade verdi”
Hakikati en yakın noktadan aktaracağız
Savaş ve çatışma alanlarında kullandığı şapkayı takan Gök, “Bu şapkayı savaş, çatışma alanlarında bu hale getirdim, eskittim. Umarım bir daha çatışma, savaş olmaz. Ama bir yerde de bir çatışma varsa, hakikate yönelik bir saldırı varsa, en yakınında olmak için hep mücadele edeceğim. Her zaman için hakikate en yakın noktadan hakikati aktarmaya çalıştım bütün gazeteci arkadaşlarımız gibi” diye kaydetti.
Kendisi gibi tutuklu bulanan ve 16 Mayıs’ta tahliye olan Gazeteciler Berivan Altan ve DFG Eşbaşkanı Serdar Altan’la yaptığı telefon görüşmelerinin dosyaya delil olarak konduğunu hatırlatan Gök, mahkemenin buna itibar etmediğini ve tahliyesine karar verdiğini söyledi.
‘Kemal Kurkutların hakikatini haykırmaya, yansıtmaya devam edeceğim’
Dosyadan beraat de çıkacağına emin olduğunu belirten Gök, “Kemal Kurkut için 2017’den beri benim üzerimde devam eden baskılara inat, Kemal Kurkut’un hakikatini her mahkemede, her duruşmada, her temas ettiğim insana aktarmaya devam edeceğim. Çünkü Sican annenin en azından çocuğunun haksız, hukuksuz bir şekilde katledilmesine ben tanık olduğumda yıkıldım. Bu nedenle de onun oğlunun hakikatini devam ettireceğim. Kemal Kurkut’un adı her anıldığında benim ismimde anılıyor. Keşke yaşıyor olsaydı ve benim ismim anılmıyor olsaydı ama maalesef öyle bir durum var. O yüzden ben Kemal Kurkut’un ve Kemal Kurkutların hakikatini haykırmaya, yansıtmaya devam edeceğim” şeklinde konuştu.
HABER MERKEZİ