İHD Ankara Şubesi’nin düzenlediği ‘İnsanlığa Karşı İşlenen Suç’ panelinde, ‘10 Ekim Gar Katliamı’nın hakikatini ortaya çıkaralım ve adalet yerini bulsun,’ denildi
İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi, 10 Ekim Barış Derneği’nin açıkladığı Gar Katliamı Anma Programı çerçevesinde “İnsanlığa Karşı İşlenen Suç” başlıklı bir panel düzenledi. Panel, Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü İHD MYK üyesi Nuray Çevirmen’in üstlendiği panelde, TİHV Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ümit Biçer, İnsan Hakları Savunucusu Öztürk Türkdoğan ve 10 Ekim Katliamı Avukatlar Grubu’ndan Avukat Nuray Özdoğan konuşmacı olarak yer aldı.
‘Partilere söz verme gibi bir tartışmamız olmadı’
Panel öncesinde konuşan 10 Ekim Barış Derneği Eşsözcüsü İshak Kocabıyık, anıt açılışına CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in katılımının gerçekleşmediği yönündeki açıklamasına atıfta bulunarak, “En hafif deyimiyle külliyen yalan bu söylemler. Bu programın yürütülmesine ilişkin görüşmelerimizde hiçbir zaman filanca partiye söz verme ya da vermeme üzerine bir tartışmamız, talebimiz olmadı. Bizim söylediğimiz, 9 senelik mücadelemizi kimlerle nasıl yürüttüysek, elbette anıtın açılışını da onlarla paylaşacağız. Biz öznesi olmayan bir cümle kurmadık. Anıtın açılışına karşı bir tepkimiz var, anıtın kendisine karşı bir tepki değil” diyerek yarın gerçekleşecek anmaya katılım çağrısında bulundu.
‘Gar katliamı insanlığa karşı suçtur’
Sonrasında söz alan Öztürk Türkdoğan, katliamda hayatını kaybedenleri anarak konuşmasına başladı. Katliam sonrasında orada olduklarını belirten Türkdoğan, yaşananları hiçbir zaman unutmadıklarını ifade etti. Türkiye’nin ceza yasasının 77’nci maddesinde insanlığa karşı suçların tanımlandığını belirten Türkdoğan, “Ankara Gar Katliamı bu tanıma göre çok tipik bir insanlığa karşı suç kapsamında ele alınması gereken bir katliamdır. Suruç Katliamı, Roboskî Katliamı da yine aynı şekilde” dedi. Türkdoğan, Türkiye’nin mutlaka taraf olması ve yürürlüğe koyması gereken bazı statü ve sözleşmeler olduğunu vurgulayarak, Roma Statüsü, Birleşmiş Milletler (BM) Kayıplar Sözleşmesi, Cenevre Sözleşmeleri Eki Protokolleri’ne dikkat çekti.
‘Yüzleşme sürecinin işletilmesi gerekiyor’
Sokağa çıkma yasaklarının olduğu dönemlerde yaşananlara değinen Türkdoğan, Türkiye’de bir toplu mezar gerçekliği olduğunu ifade etti. Türkdoğan, yüzleşme konusuna da değinerek, “Bir insan hakları savunucusu olarak adalet aramak bizim için çok önemli. Adalet için hakikati bulmak zorundayız. Sizler yıllardır hakikat ve adalet peşinde mücadele ediyorsunuz. 10 Ekim Gar Katliamı’nın hakikatini ortaya çıkaralım ve adalet yerini bulsun. Örneğin ceza adaleti için arkadaşlarımız uğraşıyor. Failler yaşıyorsa elbette ceza adaleti için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Ama öyle suçlar ve suç silsilesi var ki, zaman içerisinde sistem sürekli suç ürettiği için failler yaşamını yitiriyor ve o mekanizma bir türlü adaleti yerine getiremiyor. Burada geçmişle yüzleşme sürecinin işletilmesi gerekiyor” diye belirtti.
‘İç barışı sağlamaya ihtiyacımız var’
Türkdoğan, Türkiye’nin yaşanan suçlara karşı yapmadığı konulara da değinerek, “İç barışı sağlamaya ihtiyacımız var. İç barışı sağlamak için yeni bir sürece ihtiyacımız var. Bu yeni sürecin sağlıklı yürüyebilmesi için toplumsal barışı sağlayacak tüm kesimlerin bu sürece katılması gerekiyor. Hakikat ve Adalet komisyonları kurulmadan bu süreçler sağlıklı bir şekilde işlemiyor. Nitekim 2015’te hakikat ve adalet komisyonu kabul görmediği için sürecin vahamete uğramasının sebeplerinden biri de budur” şeklinde konuştu.
‘İlk defa insanlığa karşı suç iddianameye geçti’
Dava sürecini anlatan Avukat Nuray Özdoğan, hayatını kaybedenleri anarak, “Peki biz niye hep ısrar ettik, ‘Bu insanlığa karşı suçtur’ dedik ve neden mahkeme ısrarla, ‘hayır’ dedi?” diyerek, “Elbette ailelerin mücadelesi sonucu Türkiye tarihinde ilk defa insanlığa karşı suçun bir iddianameye geçmiş olması ailelerin başarısıdır. Türkiye tarihinde birçok katliam dosyamız var ama 10 Ekim Katliamı davası kadar tartışılan, inatla sürdürülen bir dava henüz yok” diye belirtti.
‘Amacımız yüzleşmeyi sağlamak’
Özdoğan, dava süreci boyunca pek çok kanıtı ve faili kendi çabalarıyla bulduklarını belirterek şunları söyledi: “Bu katliamla ilgili sürdürülecek mücadelenin sonu, Türkiye’de geriye doğru gidildiğinde sayılan birçok katliamın hepsine dair bir söz söyleyecek. O yüzden çok önemsiyorum. Biz mahkemelerin ne yapıp ne yapmayacağını biliyoruz. Mahkeme salonunda, gar önünde, sokakta yaptığımız eylemlerle bir yüzleşme sağlamak amacımız. Keşke bu acılar yaşanmasaydı ama bu bombalar Türkiye tarihini etkilediyse, bu halkların tarihini etkilediyse, bu katliamın aydınlatılması, bu işlemleri yapmayanların kime bağlı olduğunun tespiti yapıldığında önümüzde büyük bir yol açılır. Bu yüzden saygıyla eğiliyorum mücadeleniz karşısında.”
Son olarak konuşan Dr. Ümit Biçer, Roboskî Katliamı, Amed’deki HDP mitingindeki katliam ve Suruç Katliamı gibi yaşanan katliamlara değindi. Biçer, “Bu süreçler tam da belirtildiği gibi çatışmasızlığın sonlandığı ve siyasi iktidarın kendi iktidarını tahkim etmek amacına yönelik olarak mevcut katliamlara göz yumduğu, destek olduğu bir sürece doğru evrilmeye başlamıştı. Suruç sonrasında biz sokağa çıkma yasaklarıyla karşı karşıya kaldık” ifadelerini kullandı.
‘Anlamak zorundayız’
Biçer, iyileşmek için birlikte olmaya ve birbirlerini harekete geçirmeye çabaladıklarını ifade ederek, “Eğer açılan yaralar kapanmazsa, o yaralara dokunup hakikatini ve hafızasını aramazsak, sarmazsak o yaraları iyileşemeyiz. İyileşmek için önce yaramızın ne olduğunu anlamamız ve onları sarmak için neler yapmamız gerektiğini düşünmemiz gerekiyor” dedi.
Biçer son olarak şunları söyledi: “Travmaları yalnızca maruz kalanlarla birlikte yaşadığınızda giderek içinize kapanıyorsunuz. Biz bu süreçlerde yalnızlaştırılmak için hedef alındık. Bunun ilacının da bu süreci kalabalıklaştırmak, farklı çevreleri, farklı dilleri dahil ederek gerçekleştireceğimizi biliyoruz. Biz travmaları değiştirmek, dönüştürmek ve bir daha yaşanmaması için anlamak zorundayız.”
Panel, soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.
ANKARA