Galatasaray Meydanı 2019 yılını ‘örgüt üyesi olmak’ ve ‘örgüte yardım etmek’ suçuyla tutuklu geçirdi. Meydan, 2020’ye yargılanma ve Cumartesi Anneleri ile buluşma umuduyla giriyor. Öte yandan tutuklu karanfillerin de akıbeti merak konusu
Cumartesi Anneleri 769 haftadır gözaltında kayıp edilen yakınlarının akıbetini sorarak faillerin yargılanmasını talep etmeye devam ediyor. Her hafta Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri son derece barışçıl olan eylemlerinin 700’üncüsünü 2018’in 25 Ağustos’unda gerçekleştirmek istemiş fakat Beyoğlu Kaymakamlığı, Galatasaray Meydanı’nı eylemlere yasaklamıştı. Polis, meydana yürümek isteyenlere göz yaşartıcı gaz ve boyalı mermiyle saldırmış ve birçok kişi ile birlikte Galatasaray Meydanı da gözaltına alınmıştı.
Suçu ‘örgüte üye olmak’
JinNews’ten Safiye Alağaş‘ın haberine göre gözaltına alınanlar ifadelerinin ardından serbest bırakılırken, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’nde yer olmadığı gerekçesiyle Galatasaray Meydanı’nın gözaltı işlemi meydanda gerçekleştirildi. Polis tarafından ablukaya alınan meydanın emniyet, savcılık ve mahkeme tarafından ifadesi alınmadan “Örgüte yardım etmek” ve “örgüte üye olmak” gerekçesi ile tutuklandı. Meydanın tutuklanmasının ardından Cumartesi Anneleri 70 haftadır izin verilmediği için İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde polis ablukasında eylemlerini gerçekleştiriyor.
2019 yılını tecritte geçirdi
2019 yılını da yargılanmayı bekleyerek geçiren Galatasaray Meydanı hakkında henüz iddianame hazırlanmadı. Galatasaray Heykeli’nin, meydanı örgüte katılması için suça sevk ettiği ileri sürülüyor. Örgüt ile doğrudan bağlantılı olduğu, örgütten aldığı talimatları hayata geçirdiği ileri sürülen heykel, 2019 yılını tutuklu geçirdi. Meydan adeta tecrit altına alınarak kimse ile temas kurulmasına izin verilmiyor. Öte yandan 700 haftada gözaltına alınanların, ifade tutanağı da ortaya çıktı. Tutanakta meydan ve heykeli hakkında herhangi bir soru sorulmadığı, heykelin örgütle olan bağlantısına yer verilmediği görüldü.
Tutuklanan karanfiller nerede?
Galatasaray Meydanı yıl boyu Cumartesi Anneleri’nin yolunu gözledi. Anneler yasaklanmasının yıl dönümünde meydana giderek karanfillerini gizli bir şekilde polis ablukasında bulunan heykele doğru attı. Karanfillerin Galatasaray Heykeli’ne atıldığını gören polisler büyük bir panik yaşayarak, karanfilleri hemen gözaltına aldı. Daha sonra tutuklandıkları öğrenilen karanfillerin hangi cezaevine götürüldüğü ise bilinmiyor. Tutuklanmadan önce dışarıya mesaj gönderen karanfiller, “Bütün karanfil yoldaşların bizimle dayanışmasını bekliyoruz. Ayrıca Cumartesi Anneleri’ne eşlik etmeye devam etsinler. Birlikte dayanışarak özgür yarınlara adaleti getirebiliriz” dedi.
‘Buluşma mekanı olmaya devam edeceğiz’
Gönderilen mesajın ardından Galatasaray Meydanı ve heykeli ortak bir mesaj yayınladı ve “Annelerin ve karanfillerin duruşu bize güç veriyor. Ne olursa olsun kayıpların buluşma mekânı olmaya devam edeceğiz. Tutuklanmak, yargılanmak bizi, kayıpların buluşma mekânı olmaktan alıkoyamayacaktır. Bu ülkede gözaltına alınarak kayıp edilen yakınlarını arayanlar yıllarca buluşacak bir mekân aradılar. Bize geldiklerinde onları konuk etmekten onur duyduğumuzu ve yanlarında olduğumuzu söyledik. Yine tekrarlıyoruz. Kayıplar bulununcaya, failler yargılanıncaya kadar kayıpların ve kayıp yakınlarının buluşma mekânı olmaya devam edeceğiz” ifadelerinde bulundu.
Görüşme tutuklu olduğu için reddedildi
Jin News olarak Galatasaray Meydanı ile 2019 yılını tecrit altında geçirmesini, Cumartesi Anneleri ile buluşamamanın hissettirdiklerini, henüz iddianamenin hazırlanmamasını ve haklarındaki iddiaları değerlendirmesi için yapmak istediğimiz görüşme maalesef tutuklu olduğu için gerçekleşmedi.
‘Çeyrek asırdan bahsediyoruz’
Bunun üzerine biz de İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon üyesi Sebla Arcan ile Cumartesi Anneleri’nin 2019’daki mücadelesini konuştuk. Galatasaray’ın bir hafıza ve kayıp yakınlarının buluşma mekanı olduğunu söyleyen Sebla, “Toplumsal hafızaya, toplumsal belleğe, gözaltında kayıplar ve Cumartesi Anneleriyle kazınmış bir mekandır. 70 haftadır Cumartesi Anneleri Galatasaray Meydanı’nda buluşamıyor. İHD önünde çok dar mekanda tamamen iki tarafı kapalı bir alanda ve çok ciddi bir polis ablukasıyla buluşmalarını gerçekleştiriyorlar. Oysa kayıplar mücadelesi için, kayıplar için, kayıp yakınları için Galatasaray’ın çok özel bir anlamı var. Karanfil bırakacağımız bir mezarımız yok. Çiçeklerimizi Galatasaray’a bırakıyoruz. Hafıza mekanı olması açısından Galatasaray’ın önemi var. Yaklaşık 25 yıl süren bir mücadele var. Neredeyse çeyrek asırdan bahsediyoruz. Dolaysıyla hak savunucularının ve bizlerin talebi mutlaka Galatasaray’da bu etkinliğimizi sürdürmektir” diyor.
‘Sonunda Galatasaray Meydanı’nda buluşmaya devam edeceğiz’
Cumartesi Annelerinin barışçıl etkinlik ve toplanma hakkının engellenmesinin anayasa aykırı olduğunun altını çizen Sebla, şöyle devam ediyor: “Bizler bununla alakalı hukuki girişimlerde bulunduk. İHD Genel Merkezi tarafından İdari Mahkemede dava açıldı. Ama bu dava hala sonuçlanmadı. Çünkü bu dava sonuçlanırsa ve ret kararı verilirse Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunacağız. Ardından dava AİHM’e gidecek diye özellikle sonuçlandırılmıyor. Yasak Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından konulmuş bir yasak. Kaymakam ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşme taleplerimiz karşılık bulmadı. Oysa hepimizin yurttaş olarak hem cumhurbaşkanına hem kaymakama yani devleti yöneten herkese görüşlerimizi, sorunlarımızı aktarma hakkımız var. Bu hakkımızda engellenmiş oluyor. Bu yıl kayıp yakınları ve Cumartesi Anneleri için zor bir yıl ama biz kararlıyız tüm hukuki süreçleri yürüteceğiz ve sonunda Galatasaray’da buluşmaya devam edeceğiz.”
‘Bakanlığın talimatıyla yasaklandı’
“Bazı mekanlar vardır ki bazı insanlarla, gruplarla özdeşleşir, Plazo de Mayo Anneleri’nin Mayıs Meydanı ile özdeşleşmesi gibi, Cumartesi Anneleri ile de Galatasaray Meydanı özdeşleşmiştir” diyen Sebla, meydanın annelerin olduğunu hatırlatıyor. Sebla, “Kimsenin Cumartesi Anneleri’nin elinden o mekanı almaya hakkı yok. Biz bunun için mücadelemizi sürdüreceğiz. Kaymakamlığın Galatasaray’ı yasaklaması İçişleri Bakanlığı’nın talimatıyla oldu. Biz şunu biliyoruz ki devletin bütün kademesinin bunda onayı var” diye konuşuyor.
‘Meydanlara çıkmayın mesajı veriliyor’
Sebla, 25 yıllık bir direnişin söz konusu olduğuna işaret ediyor ve 15 Temmuz darbe girişiminde de, 28 Şubat’ta da eylemlerini gerçekleştirdiklerini vurguluyor. Bu kadar uzun süreli bir direnişin Türkiye tarihinde olmadığını belirten Sebla, eylemlerinin yasaklanması ile topluma mesaj verilmek istendiğinin altını çiziyor. Sebla verilmek istenen mesaj ile ilgili ise şunları kaydediyor: “Cumartesi Anneleri’ni susturmak, meydanlara çıkmak isteyen, itiraz eden, hakkını aramak isteyen herkesi susturma girişimidir. Çünkü en meşru, en hukuki hak aramayı gerçekleştiren Cumartesi Anneleri bile susturuluyorsa, susturulmak isteniyorsa bu topluma bir gözdağıdır. Galatasaray hala abluka altında. Etrafı bariyerler ile kapatılmış, TOMA’lar, gözaltı araçları, ağır silahlı polisler konuşlandırılmış. Bu aslında topluma ‘meydanlara çıkmayın’ mesajıdır. Biz şunu çok iyi biliyoruz. Meydanlar, sözü olacaklar içindir. Söz söyleyecekler içindir. İtiraz edenler içindir. Meydanlar bizimdir, hak talep edenlerindir. Bu yapılanlar da hak talebinin önüne set çekmektir. Bizler yapılan her şeyin farkındayız ama eninde sonunda sözümüzü meydanlarda söyleyeceğiz.”
‘Geldiğimiz noktada tamamıyla demokrasiden uzaklaşmaktır’
Beraat kararı ile sonuçlanan Ankara JİTEM davasına da değinen Sebla, bu davaların çözüm sürecinde açıldığını hatırlatıyor. Sebla, “O dönemde 7 kayıp davası açıldı. Çok önemli fezlekeler hazırlandı. Savcılık fezlekeleri hazırlandı. Çok sayıda kişi gözaltında kaybetmekten ya da yargısız bir şekilde infaz etmekten yargılanmaya başlandı. Hatta silahlı örgüt kurup bu işi yapmaktan suçlandılar ve yargı süreçleri başladı. Ama artık geldiğimiz noktada Türkiye’nin demokrasiden tamamen uzaklaşmasıdır. Ki hiçbir zaman demokratik bir ülke olmamıştır. Ama şimdi bütün bağlarını koparmış olması veya yaratılan bu iklim bu ağır ithamlarla yargılanan bu kişilerin beraatıyla sonuçlandırıldı. Burada yapılacak hiçbir hukuki değerlendirme yoktur” diye ekliyor.
‘İtirafa rağmen beraat etti’
Sonuçlanan davada MİT müsteşarının mahkemeye devletin ölüm listesini sunduğunu ve bu listede davaya konu olan insanların yer aldığını dile getiren Sebla, son olarak da şunları söylüyor: “Başbakanlık teftiş kurulunun raporunu hazırlayan kişi bu cinayetlerin devletle bağlantısına işaret etti. Bu cinayetleri işleyen kişi nasıl işlediklerini anlattı. Buna rağmen bu dava beraatla sonuçlandı. Yani bunu hukukla açıklanabilecek hiçbir yanı yok. Bu tamamen siyasi bir şey ama biz yine de sonuna kadar bu davanın takipçisi olacağız. Bu dava gerçekten tarihe kara bir leke olarak geçecek ve yarın ilerde nasıl hukuksuzlukların yaşandığına dair örneklerden biri olacak.”